Geçmişte, ODTÜ ve İTÜ’ye sağlam imtiyazlar verilerek, ayrı yasalarla KKTC’de kampus kurmalarına imkanlar yaratılmıştı. Hem de devletlerarası antlaşma niteliğinde bu üniversiteler KKTC’ye getirtilmiştir. Bunu yaparken, Kıbrıs’taki yerli yatırımcılarımıza haksız rekabet yaratılacağı göz göre göre bu yanlış yapılmıştı. Kendi yağı ve tuzuyla üniversite kuran Kıbrıslı yatırımcılar göz ardı edilmişti. Murat edilen KKTC’deki öğrenci sayısının arttırılmasıydı. Birçok insan bu haksız yaratılan rekabete sessiz kaldı. Neden sessiz kaldı? Çünkü inanıldı ki, üniversiteler çoğaldıkça, açılan yeni bölüm sayısı ve bu bölümlere kabul edilen öğrenci sayısı da doğal olarak artacaktı. Öğrenci sayısı artınca, ülkede yüksek öğretim gelirleri de artacaktı. Evet, ülkede öğrenci sayısı öyle bir arttı ki, dış ticaret açığımızın üçte ikisini karşılar duruma geldik. Ama maalesef imtiyaz sağlanan üniversitelerin öğrenci sayılarında kayda değer bir yükselme olmadı. Yapılan hesap pek tutmadı.
***
Eğri oturup doğru konuşursak, eski Maliye Bakanı Ahmet Uzun döneminde, haksız rekabetin ortadan kalkması için önemli bir adım atılmış ve 39/2009 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Mali Düzenleme Yasası Meclis’ten geçerek yasalaşmıştı. Bu yasa ile haksız rekabet düzeltilmişti. Geçmiş dönemin dıştan atanan CTP’li Maliye Bakanı Zeren Mungan, bu yasaya dönem dönem karşı çıkmış, yasanın bazı maddelerini ısrarla üniversitelerin işine gelmeyecek şekilde değiştirmiş, bu yanlışı ile de birçok eleştiri almıştı. Zeren Mumgan’ın yanlış icraatlarının hesabını, halk seçimlerde CTP’ye kesti. CTP son seçimlerde hep yenilgi aldı.
***
Şimdiki UBP-DP hükümeti de, KKTC’de yığınla sorun varken ve bu sorunlar ivedi olarak çözüm beklerken, yine üniversitelerle uğraşmaya başladı. KKTC’nin en eski ve köklü iki üniversitesi, KKTC’de okuyan toplam 90 bin civarındaki öğrenci potansiyelinin yüzde 50’lik dilimini oluşturmaktadır. Sadece bu iki üniversitede çalışan ve her ay maaş çeken insan sayısı 6 bin civarındadır. Sadece bu iki üniversitenin ödemeler dengesi bilançosuna kazandırdığı döviz girdisi, yıllık 500 milyon dolar civarındadır. Geriye kalan diğer üniversitelerde eğitim gören 45 bin öğrenciyi de hesaba katarsak, yaklaşık 1 milyar dolar net yüksek öğretim sektörü geliri, KKTC ödemeler dengesi bilançosuna düşmektedir. Yani, her yıl 1 milyar 500 milyon dolar dış açık veren cari dengenin üçte ikisini sadece ülkemizdeki üniversiteler karşılamaktadır. Bu önemli bir anekdottur. Bu önemli anekdotu, Sayın Maliye Bakanı Serdar Denktaş ve Başbakan Sayın Hüseyin Özgürgün bir yere not etmelidir.
***
Bu üniversitelerde yaratılan istihdam ve genel ekonomiye yapılan katma değer, ülke Gayri Safi Milli Hasılasının en az dörtte biridir. Ekonomi çarpanını da bu hesaba eklersem, bu rakam yüzde 35-40’ı bulur. Peki bu refahı yaratan kimlerdir? Bu refahı yaratan yüzde 90 özel sektör yatırımcısıdır. Elini taşın altına koyarak, risk alarak ve inanarak yatırım yapan yerli yatırımcılardır. Sadece üniversite değil, tam donanımlı dünya çapında araştırma hastaneleri kuran, teknoloji laboratuarları açan ve burada tek tek saymaya gerek duymadığım başka zenginlikleri de bu ülkeye kazandıran bu yatırımcılardır.
***
Bu üniversitelerin birçoğunun yıllık bütçesi, KKTC’de makam tutan ve kabineyi oluşturan birçok Bakanlığın bütçesinden kat kat daha fazladır. Bu üniversitelerin birçoğunun istihdam ettiği personel sayısı, bu personel için ödediği vergi, sosyal güvenlik fonlarına yatırdığı transfer ödenekleri de, KKTC’deki birçok bakanlık bütçesinden onlarca kat fazladır. Bu üniversitelerin yöneticileri 39/2009 sayılı yasada kendilerine sağlanan ve aynı zamanda ODTÜ/İTÜ ile yaratılan haksız rekabeti de ortadan kaldıran, elde ettikleri yasal hakları sonucunda kendi paraları ile satın aldıkları makam araçları ile işlerine gidip gelmekte, YÖK temsilcilerini ve yöneticilerini havalimanından bu makam araçları ile aldırtmakta, her türlü resmi teması da bu araçlarla yürütmektedirler. Bir rektör kolay kolay yetişmez. Bir üniversite kurmak da kolay bir iş değildir. Yoktan, sıfırdan değer yaratıyorsunuz. Bu makamlar için öngörülen yasal hak çerçevesinde geçmiş politikacılar makam araçlarına kırmızı boya ile yazılan plakalar takılmasını ve üniversite makam araçlarının trafikte ayrıştırılmasının gereğini düşünerek çok yerinde ve doğru bir uygulama başlatmıştı. Bu uygulama ile polis, trafik yoğunluğu olduğu durumlarda resmi göreve giden bu makamların trafik akışında daha rahat seyahat edebilmelerine yardımcı olmaktaydı. Sayın hükümet yetkilileri bu uygulamayı kaldırmaya karar vermişler. Türkiye’de tüm üniversite rektörlerinin makam araçları farklılaştırılmıştır. Böylesine önemli görev ve misyon üstlenen üniversitelerin statüsünü Türkiye Cumhuriyeti kamuoyunda yükseltirken, bizim siyasetçilerin uygulamaya başlatacakları bu yanlış kararla üniversitelerimizin statüsünün düşürüleceği, üniversite yöneticilerini ötekileştireceğini düşünüyorum. Bu yanlıştan biran önce dönülmesi gerektiğine inanıyorum.
Prof.Dr. Vedat YORUCU / Kıbrıs Gazetesi