Kıbrıs Rum tarafındaki siyasiler, politikacılar ve Cumhurbaşkanlığı adayları tamamen Şubat’ın ilk haftalarında yapılacak Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığına soyunmuş durumda.
Kıbrıs Rum kesiminin başkanı Anastasiadis ise kendini Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iyice kaptırmış durumda. Yıllardır özlediği makamı eline geçiren Rum lider, bir daha bırakmak istemiyor. 1981 yılından beri Rum Temsilciler Meclisinde ama Bakanlık görevine seçilmedi hiç. Kıbrıs Rum tarafındaki Başkanlık sistemine göre, Bakanlık görevine getirilen bir Milletvekili, Milletvekilliğinden istifa etmek zorunda. 1997 yılında da şimdi ruhani başkanı olduğu Demokratik Seferberlik adlı siyasi partinin (DISY) başkanlığına seçildi. Gerçekte Dış İlişkiler konusunda Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisinde bayağı bir deneyim kazanmıştı ve bu deneyimlerini Cumhurbaşkanlığı döneminde agresif bir şekilde ortaya koydu ki; bugün yaşanan sıkıntılar, Kıbrıs Müzakerelerinin çökmesinin nedeni aslında Anastasiadis’in agresifliği, kabalığı, başkalarına karşı saygısızca davranma alışkanlığı ve egoistliğinden kaynaklanmakta.
Neler mi bunlar? Mesela siesta saatlerinde hiçbir etkinliğe katılmak gibi bir fedakarlığı yoktur. İllaki öğleden sonraları uyur. Alkolü çok sever, bu nedenle de kırmadığı pot kalmaz. Bir dönem ağzından sigara hiç eksik olmaz, fabrika bacası gibi sigara içerdi. Halen bu tarzda sigara içmeğe devam ediyor mu, emin değilim. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra kendisi ile hiç yüz yüze görüşmedim. Büyük olasılıkla sağlık nedenlerinden dolayı bırakmıştır diye düşünüyorum.
Gelelim esas konuya; Anastasiadis, Şubat seçimleri nedeni ile Kıbrıs müzakerelerinde frene basmış durumda. Durgunluğun ve müzakerelerde yaşanan sıkıntıların nedeni bu uygulamasından kaynaklanıyor. Görünüşe göre Kıbrıs müzakerelerini, seçim çalışmaları içine almış ve seçim kampanyalarına dahil etmiş gözüküyor. Rum halkının desteğini almak, bir halk kahramanıymış gibi seçimlere girmek istemesinden dolayı müzakerelerde konuşulanları ve müzakere sürecinde “Gizli” olarak damgalanmış ve sözel olarak da gizli kalması üzerinde Akıncı ile mutabakata vardığı konuları basına sızdırmaktan hiç çekinmiyor. (Egoist olduğunu belirtmiştim zaten.) Onun için bu davranış şekli çok doğal. 16. Yüzyılın strateji uzmanı Nikola Makiavelli’nin “Hedefe giden her yol mubahtır” öğüdünü belli ki yıllar önce iyice benimsemiş ve yaşamının her aşamasında uygulamaya koymuş.
(Ona göre) Hedefe giden her yolun mubah olması nedeniyle de 1964 yılının Haziran ayında Kıbrıs’ta yaşayan Türkleri top yekûn yok etmek için Makarios’un kurduğu Rum Milli Muhafız Ordusunu (RMMO) her fırsatta ziyaret etmekte ve “Sınırlarımız Girne’de Biter”, ve “Küçük Asya Felaketinin (30 Ağustos 1922 Sakarya Meydan Muharebesi yenilgisi) öcünü alacağız” gibi hitaplarda bulunmakta. Belli ki Yunanistan Dışişleri Bakanı sağcının da sağcısı Kocias’ın gazına gelmiş.
Anastasiadis’in Şubat 2018’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Kıbrıs Sorunu konusunda veya da Kıbrıs Müzakerelerini çözüm amaçlı devam ettirmek gibi bir niyeti yok. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı Şubat ayının 2. haftasına kadar dünyanın siyasi konjonktüründe ve yaşamında herhangi bir değişikliğin olmayacağından çok emin gözüküyor. Ben bundan çok emin değilim. Önümüzdeki bu 4 ay içinde gerek Ortadoğu’da yaşananlar, gerekse de Türkiye ve KKTC’nin müştereken Kıbrıs konusunda atacakları ortak adımlar, Anastasiadis’i sıkıntıya sokacak görünümde.
Crans Montana müzakerelerinin Anastasiadis nedeni ile çökmesinden sonra BM Genel Sekreteri Guterres’in iki lidere verdiği “Düşünme Süresi”nden sonra Anastasiadis’in bu sürece kerhen yanıt vereceği ve laf ola gerekçelerle müzakerelerin tekrar başlamasını isteyeceği kesin ki, zaten ağzında gevelemeye başladı bile. Guterres’in “Yeniden kendisine gelmeleri ve devamında atılacak adımlar konusunda kararlar almaları taraflara kalmış” uyarısından sonra müzakerelerin tekrar başlaması, özellikle Anastasiadis’in tavrına ve samimiyetine bağlı. Guterres’i bu konuda ikna edemezse, Cumhurbaşkanlığına veda edeceği kesin. Masaya oturduğu zaman da seçimler nedeni ile “Helen kahramanı” gibi davranmak zorunda kalacağından müzakerelerden pek bir şey beklememek gerekmekte.
Şimdi asıl olan KKTC ve Türkiye’nin Crans Montana müzakerelerinin Anastasiadis tarafından çökertildiği gerçeğini her platformda masaya koyarak Kıbrıs konusundaki yeni yol haritasını uygulamaya koymaları gerekliliği. Kıbrıs Türk tarafının haklılığını dünyaya anlatmaya, bu süreçte de Rumların 1950’lerden bu yana sürdürdükleri lobi çalışmalarından esinlenmeye ihtiyacı var.