Cenevre’de 9-10-11 Ocak’ta yapılacak toplantıya Akıncı, Anastasiadis ve Eide katılacak ancak 12 Ocak’ta yapılacak Türklerin “Beşli”, Rumların “Çoklu” dediği toplantıya daha kimlerin katılacağı belli olmadı.
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın artık bir yol haritası var demesinin nedeni Türklerin “Beşli”, Rumların “Çoklu” dediği toplantının yerinin ve tarihinin belli olması. Ama önümüzdeki günlerde KKTC’nin bu toplantıya katılım statüsü küçük bir krize neden olacak. Zira Türkler KKTC’yi taraf olarak ortaya koyup, toplantıya “Beşli” derken, Rumlar KKTC’yi taraf olarak kabul etmemekte. Kıbrıs Cumhuriyetini temsilen Rum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis katılmak ve Kıbrıs Türk tarafının diplomatik katılım seviyesini aşağıya çekmek için de KKTC’nin Rum delegasyonu altında masaya oturmasını talep edecek.
Bu şekilde de 1974 yılından beridir Türkiye tarafından muhatap kabul edilmeyen Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti ile aynı statüde olduğunun kayda geçmesi ve masaya Türkiye’nin kabul ettiği, muhatap aldığı ve tanıdığı bir devlet olarak yalnız başına ve KKTC olmaksızın oturmanın yollarını arayacak. Bu durumda Rum Dışişleri bakanı Katsulidis, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın muhatabı olarak Beşli (Dörtlü) toplantıya katılmak isteyecek. Bu şekilde de Kıbrıslı Türkleri Kıbrıs Cumhuriyetinin içindeki ayrılıkçı toplum olarak takdim etmek ve muhatap almamak yönünde ısrarlı olacaklar, bu doğrultuda elden gelen her tür girişimi yapacak, zorluğu da çıkaracaklar.
Eğer bu talepleri kabul edilmezse ikinci alternatif olarak da “ya bu toplantı Dörtlü, Türkiye-İngiltere-Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti şeklinde olur, ya da bu toplantıya AB ve BM Güvenlik Konseyi üyeleri de (Rusya, ABD, Fransa ve Çin) katılır, KKTC Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir alt parçası olarak masaya oturur” yönünde isteklerde bulunacaklar.
Benim görüşüme göre, üzerinde 12 Ocak’ta yapılması konusunda mutabakat sağlanmış olan “Beşli” veya “Çoklu” toplantı, Rumların “sadece Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti katılsın, Kıbrıs Türk tarafı (KKTC adını belirtmeden) Kıbrıs Cumhuriyeti içinde yer alsın” girişimleri ile krize girecek ve toplanamama tehlikesi ortaya çıkacak.
9-10-11 Ocak toplantısında halen açık olan 6 başlık ve bu başlıklar içindeki üzerinde mutabakata varılmamış 50 konu tartışılacak. Bu üç gün içerisinde söz konusu 50 konu üzerinde mutabakata varılması çok zor. Ki 48 yılda varılamayan mutabakata 3 gün içinde varılmak istenmekte.
Deneyimlerime göre benim tahminim Beşli Konferans’ın Rumların KKTC ile aynı statüde masaya oturmak istemeyecekleri nedeni ile toplanamama tehlikesi atlatacağı, bir şekilde ara yol bulunup toplansa bile tam ve Kıbrıs sorunun kesin çözümüne yönelik bir sonucun alınamayacağı yönünde.
Bu toplantıda Türkiye’yi zorlayacak herhangi bir karar çıkamaz. Bilinenin ve Batı basınında Rumların elinde koz olduğu ve güçlü pozisyonda bulunduğu şeklinde yansıtılan bilgilerin aksine bu masada ve Kıbrıs konusunda eli güçlü olanın Türkiye olduğu ortaya çıkacaktır. Kıbrıs konusu da Türkiye’nin istediği gibi çözülecek veya da tamamen “Çözülemedi” olarak kapanacak ve KKTC ile Türkiye yeni bir yol haritası belirleyecektir.
AB’nin garantörlüğü hiç bir zaman geçerli olabilecek bir garanti değildir. AB’nin yerleşik ve süreğen bir ordusu bulunmamaktadır. Koalisyon gücü adı altında birleşmeye çalışmaktadırlar. Olası bir anlaşmadan sonra Rumların Türklere saldırması durumunda da Rumları durdurmak şeklinde bir müdahalede bulunacakları iddiası ise tamamen gerçek dışıdır. Makarios’un 1963 yılında yaptığı gibi hem Türklere saldıracaklar, hem de yasal devlet statüsü altında Türkler isyan etti gerekçesini öne süreceklerdir…