Vakanüvis, merhum Başbakan Necmettin Erbakan’ın kurduğu Milli Nizam Partisi’nin kuruluşuyla birlikte 28 Şubat postmodern darbesine giden süreci mercek altına aldı.
ensonhaber.com
28 Şubat’ın ruh ikizi 12 Mart…
Parti kapatmada “Esselamünaleyküm” suçu
Vakanüvis
Dün, aramızdan ayrılışının 13’üncü yılında andığımız eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’a karşı gerçekleştirilen “28 Şubat post-modern darbesi”nin bugün yirmi yedinci yıldönümü.
Siyasi hayatının hemen her döneminde darbeci zorbaların saldırılarıyla karşılaşan merhum Necmettin Erbakan’ın, 28 Şubat’tan önce muhatap olduğu askeri vesayet operasyonlarından birisi de 12 Mart sürecinde yaşanmıştı.
Erbakan’ın ilk partisi Milli Nizam, 12 Mart darbesini yapan cunta tarafından kapatılmıştı.
Milli Nizam Partisi’ne giden yolda bir dizi engelleme
Necmettin Erbakan, çok başarılı bir mühendislik eğitiminin ardından, Almanya’da önemli görevlerde bulunmuş, akademik kariyerini tamamlamış, bir süre sonra da yerli sanayi için Türkiye’ye dönmüştü. Dönüşünde Gümüş Motor’u kuran Erbakan; iş dünyası, bürokrasi, siyaset ve basının bir dizi engellemesiyle karşılaşınca fabrikasını kapatmak zorunda kalmıştı.
Bunun üzerine, iş dünyasında karar vericilerden olabilmek amacıyla 1967’de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde görev almak için harekete geçen Erbakan, burada Genel Sekreterlik görevine seçilmişti. Ancak “müesses nizam” – Demirel’in de desteğiyle – burada da Erbakan’ın peşini bırakmayacak ve kısa bir süre sonra Genel Sekreterlik görevinden hukuksuz bir biçimde uzaklaştırılacaktı.
Necmettin Erbakan, bütün bu gelişmelerin ardından, “Demek ki bu işler, siyasete girmeden halledilmeyecek” diyerek politikaya atılacaktı. Süleyman Demirel, genel başkanı olduğu Adalet Partisi’nden adaylığını engelleyince Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olan Erbakan, iki milletvekili seçtirecek oyu tek başına alarak bağımsız milletvekili olmuştu. Erbakan, kısa bir süre sonra da bir grup milletvekili ile birlikte, 26 Ocak 1970’de Milli Nizam Partisi’ni kurmuştu.
MNP kurulur kurulmaz, halk teveccüh göstermişti. Zaten millet, 27 Mayıs kanlı darbesine duyduğu tepkiyle sadece MNP’ye değil, irili ufaklı diğer milliyetçi muhafazakâr partilere de yöneliyordu. Muhafazakâr görünen Süleyman Demirel’in Adalet Partisi de büyüyen siyasi oluşumlardandı. Bu dönemde Türkiye sanayileşiyor, Keban Barajı, İskenderun Demir Çelik, Boğaz Köprüsü (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) gibi dev yatırımlar hayata geçiyordu. Dönemde PETKİM’e yeni ilaveler yapılırken, 25’i aşkın da baraj inşa edilmişti.
“Esselamünaleyküm”ü suç sayıp, Âyet’e “slogan” dediler
Türkiye, her şeye rağmen normalleşirken; durum, daha on yıl önce Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam eden cuntacıların ise hiç hoşuna gitmiyordu. Süreçte, birden anarşi başlayacak, bugün “68 kuşağı” diye anılan sol kesimden kaynaklı tedhiş olayları yaygınlaşacaktı.
Sendikalar da genel grevlerle istikrarsızlığı arttırıyordu. Çoğu 27 Mayıs’ta da görev almış generaller bu ortamı gerekçe göstererek, 12 Mart 1971 tarihinde hükümete bir muhtıra vereceklerdi. Cunta, işbaşındaki Demirel Hükümeti’nin istifa etmesini istemiş, aksi takdirde zor kullanacakları tehdidini savurmuştu.
Askeri vesayete karşı gel gitli politikalar izleyen Demirel, şapkasını alıp gidince de darbeciler ülkeyi, üç yılı aşkın süre, vesayetçi bürokratlara kurdurdukları hükümetlerle yöneteceklerdi.
12 Mart muhtırasından sadece bir hafta önce, 5 Mart 1971 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığı, Milli Nizam Partisi hakkında kapatma davası açmıştı. 14 Ocak 1972 tarihli Resmi Gazete ile Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi’nde de yer alan upuzun iddianamede, Genel Başkan Necmettin Erbakan ile parti temsilcilerinin konuşmalarından yapılan hemen her alıntıda, topluluğun “Esselamünaleyküm” sözleriyle selamlanması, “laikliğe aykırı” unsurlar arasında gösterilmekteydi.
İddianamede, 24 Ocak 1971 tarihinde Ankara’da toplanan birinci büyük kongrede, “Toplantının yapıldığı salona ‘Hak geldi, batıl zail oldu’ tarzında sloganlar asıldığı tespit edilmiştir.” ifadesi de yer almıştı. Başsavcı, İsra Suresi’nde geçen, “Hak geldi, batıl zail oldu.” Âyet’ini “slogan” saymıştı.
MNP’nin diğer “suçları”: Okullarda din dersi, Ayasofya’da namaz
İddianamedeki pek çok itham da dinî içerikli ifadelere ilişkindi. İddianamede, “Genel Başkan Necmettin Erbakan, 31/5/1970 günü Karabük Site Sinemasında ‘Esselamünaleyküm’ diye başladığı konuşmasında, ‘MNP, milletin iman davasını kendisine şiar edinmiştir.
Türkiye’de bugün üç yol vardır. Birinci yol, solculuk, sonu Komünizm yolu, CHP, bu yolda. İkinci yol kozmopolit masonluk yolu. Bu yolda, AP levhası var. Üçüncü yol MNP yolu. Hak yolu, iman yolu. Önümüzdeki seçim sonunda, yani 1973 yılında sizleri Ayasofya Camiinde namaz kılmaya davet ediyorum.’ şeklinde konuşmuştur.” ifadelerine yer verilmişti. Bir başka bölümde ise MNP’lilerin, okullardaki din derslerinin zorunlu hale getirilmesini istemeleri de “suç” sayılmıştı.
Erbakan’ın, “Müslüman kardeşlerim; milleti, sağcı solcu diye kandırmayıp, bir Müslüman parti kurulması lüzumunu hissettik.” sözlerinin yanı sıra, bir başka konuşmasındaki, “Dünyanın hiç bir yerinde dinini tatbik eden cezalandırılmaz. Bizim parolamız, ‘Allah’ın emrinde olmak ve onun emrinde olanlara hizmet’tir. Millet olarak, bin yıllık Hak yola döneceğiz.” ifadelerinde de “suç” unsuru bulunmuştu.
Milli Eğitim, milleti ateşe atıyor
İddianamenin bir başka yerinde ise Erbakan’ın, Demirel Hükümeti döneminde, başörtülü öğretmenlerin okullardan uzaklaştırılmasına ilişkin değerlendirmeleri yer almıştı:
“Namaz kılan insanın başına vuruyorlar. Bu memleketi namaz kılan insan sömürmüyor, aksine sömürülüyor. Vergiler zenginlerin değil, fakir halkın sırtına yükleniyor. Başını örten öğretmen hanımlar mektepten kovuluyor. Halbuki bu hanımlara en büyük takdirname verilmeli. Vaktiyle CHP’nin çarşaf giyenlerle, peçe takanlarla uğraştığı gibi AP de öğretmenlerin başörtüleri ile uğraşıyor. İmam Hatip Okulları ve Kur’an kurslarına engel oluyorlar. Küçük yaştaki çocuklara dinimiz layıkıyla öğretilmiyor. Milli Eğitim, dini tedrisatı yaptırmıyor, Nemrut’un iki sütununa gerilmiş mancınık gibi milleti ateşe atıyor.”
İslam Ortak Pazarı’nı kuracağız
Başsavcılık, Erbakan’ın şu sözlerinde de suçlama yapacak unsurlar bulmuştu: “1909 yılında Sultan Hamit Cennetmekân tahtından indirilmeseydi, Türkiye bugün dünyanın en büyük otomobil fabrikalarına sahip olurdu.
Ama bunun yerine gâvurun taklit ve tatbikatçılığı itiyadına düşüldü. Cenabı Hak, sanayi ve iktisadın en iyilerini Müslümanlara vermiştir. Müslüman memleketleri, aralarında Ortak Pazar kurarsa, üretim Avrupa’ya satılabilir.”
Erbakan’ın heyecanlı, renkli sözleri de suç sayıldı
MNP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın, her zaman renkli olan benzetmelerle süslü konuşmaları, başsavcılığın fazlaca ilgisini çekmişti. İddianamenin bir başka yerinde, Erbakan’ın Avrupalılardan, “Taharet bilmeyen hippiler” şeklinde bahsettiği belirtilerek, “Konuşmasında, ‘Avrupa ve Avrupalılık batıllıktır. Elli seneden beri ‘Sizi Avrupalılaştıracağız, sizi benzeteceğiz’ dedikleri Avrupalı yıkanmasını bile bilmez. Bunlar, memleketimize geldikleri zaman gördüğümüz bitli turistlerdir. Yüznumaralarında su bile yoktur. Avrupa’ya yönelik elli yıllık batıllık döneminde kurtulup Hakka teslimiyet devrine geçeceğiz.’ demiştir.” ifadelerine yer verilmişti.
Başsavcı, iddianamenin bir başka yerinde ise Erbakan’ın parti kurucularıyla ilgili sözlerindeki “retorik”i ıskalayarak suçlamada bulunmuştu. Başsavcı, “Erbakan, 8 Şubat 1970 tarihinde Ankara Büyük Sinemada yapılan toplantıda, ‘Açıkça ilan ediyorum ki, bizim partimizin hakiki kurucuları Sultan Fatih, Yıldırım, Murat, Melikşah’tır, Ulubatlı Hasan, Orhan Gazi, Nizamülmülk, Akşemseddin, Yavuz, Kılıçarslan, Alp Arslan, Gelenbevi Hazretleri ve Sultan Hamit’dir’ demiştir.” diye yazmıştı.
Anayasa Mahkemesi, 20 Mayıs 1971 tarihinde, “Milli Nizam Partisi’nin, Anayasa’ya aykırı duruma düştüğüne ve bu nedenle de temelli kapatılmasına” karar vermişti.
Kaynak : ensonhaber