1. Haberler
  2. Dünya
  3. Tam bir kör dövüşü!

Tam bir kör dövüşü!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Trump daha koltuğa oturmadan, seçimi kazandığı anlaşılır anlaşılmaz Trump’ın temsil ettiği Amerikan derin devleti tarafından tetiğe basıldı ve İsrail-Filistin savaşı başladığından beri devam eden süreç yeni bir aşamaya girdi…

Adım adım bakalım!

Kökenleri ta 1920’lere dayanan, kuzey Afrika’daki İngiliz-Fransız güç çatışmasında din sömürüsünü rakip takım üzerinde kullanmak üzere bu iki güç tarafından yaratılan ve kontrol edilen, kuzey Afrika’daki İngiliz-Fransız casuslar savaşı döneminin kuklası Müslüman Kardeşler çetesinin artıkları olan ve sonradan Ortadoğu’da radikal İslamcı terörün bir numaralı destekçisi olan İran’ın da dümen suyuna giren  Hamas çapulcularını İsrail’e saldırtıp da Gazze’ye cehennemi bir darbe indirmesine kim vesile oldu?

Bu çapulcular İsrail sınırındaki köylere saldırıp da bir katliam yaptığında İsrail’in bunlara var gücüyle saldıracağını bilmiyorlar mıydı?

Bal gibi de biliyorlardı, peki buna rağmen niye saldırdılar?

Bu sorunun cevabı yukarda “Kökenleri…” diye başlayan paragrafta çok açıktır!

Bu çapulcular İkinci Dünya Savaşı süresince de Naziler tarafından kullanıldılar ve Müslüman kılığındaki bu kuklalar ve elebaşıları o kadar ahlaksız, o kadar batı emperyalizminin uşağıdırlar ki sadece Berlin’de Hitler’in ayaklarına kapanmakla kalmadılar, bizzat Yahudilerin canlı canlı yakıldığı toplama kamplarını da ziyaret edip, Almanlara alkış tuttular, üst üste yığılmış Yahudi cesetlerinin önünde keyiften dörtköşe oldular!

Peki, tarihin karanlık sayfalarına girmiş olan bu durumu Yahudiler unutur muydu!

Unutmadılar ve her fırsatta da bedelini ödettiler, hem de fazlasıyla ödettiler…

Müslüman Kardeşler’in artığı Hamas artık darmadağın edilmiş, hemen tüm üst düzey yöneticileri öldürülmüş durumda…

Aynı şekilde, bunlara destek veren Hizbullah da fena halde hırpalanmış durumda, bu saatten sonra da eski gücüne gelmesi pek mümkün değil.

Bu işten en fazla karlı çıkan da Gazze’de Hamas ile güç kavgası hiç bitmeyen FKÖ’nün sonradan El Fetih adını alan artıklarıdır, ki İsrail’in Hamas’ı ezip geçmesini büyük bir keyifle izlediler, sadece bir tek kez timsah gözyaşları döktüler, hepsi o kadar, şimdi Gazze’de yeni oluşumun liderliğini üstlenme fırsatını kolluyorlar, ama bu mümkün olmayacak, İsrail bunlara bu fırsatı asla vermeyecek…

Hamas ve Hizbullah, İsrail’in bölgedeki gerek siyasi, gerekse ekonomik varlığını ve gücünü sürdürmek için gerekli rolleri yerine getiren iki kukla idi, bir diğer deyişle, hedefler yerine getirilirken rollerini üstlenecek, sonra da limon gibi sıkılıp atılacak şeytanlardı…

Son birkaç yüz yıldır, başta Amerika olmak üzere, akıllı olanın hedeflerine ulaşmak istediği coğrafyalarda izlediği taktik şudur; hedef coğrafyaya bulaşmak istediğinde, orada uğraşacağın şeytanı kendin yarat, kaosu kendin yarat, sonra da oraya girip, çözümcü rolünü üstlen, işler kendi istediğin hale gelene kadar da kaosu bitirme, en sonunda işler yoluna girdiğinde kendi elinle yarattığın şeytanı yok et, gerekirse yerine başka bir şeytan daha yarat ki yeri geldiğinde onu da kullanabilesin…

İşte, Hamas ve Hizbullah belası ortadan kaldırıldıktan sonra, İsrail’in hemen yanıbaşında, Suriye’de yeniden yaratılan ve son kullanım tarihi gelene kadar kullanılacak şeytan da Işid, El Kaide, El Nusra katillerinden oluşan ve adına HTŞ denen çapulcular sürüsünün ta kendisidir…

Değil bir devleti, bir mahalle bakkalını bile yönetebilecek kapasitede olmayan, ama kaderin bir cilvesi olarak Suriye’nin başına miras yoluyla geçen Esad’ın ordusu bu çapulcuların önünde hiçbir direniş göstermeden dağılınca, insanlık tarihinin gördüğü en vahşi katillerden oluşan çapulcular gidip Esad’ın sarayını ele geçirdiler ve kendilerini Suriye’nin yeni sahibi sandılar!

Afrika’yı ve Ortadoğu’nun bir kısmını yüzyıllarca sömürmüş ve insanlığı her türlü şekilde katletmiş Fransa, Avrupa’yı kasıp kavurmuş ve insanlık tarihinin gördüğü en büyük yıkımı yaratmış olan Almanya’nın bakanları da kalkıp, Şam’a giderek, daha düne kadar kellesine on milyon dolar ödül koydukları bu çapulcular sürüsünün Colani lakaplı liderini ziyaret etmiş, tebrik etmiş, “hayırlı olsun” dileklerini iletmiştir…

Anlayacağınız, Suriye tiyatrosunun baş aktörleri Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya, hem Rusya’nın Ortadoğu’daki son kalesini de yıkmış, hem de İsrail’e yeri geldiğinde oynayacağı yeni bir kukla vermişlerdir!

Colani denen bu Işid artığı bu kukla terörist müsveddesinin “Suriye toprakları üzerinden İsrail’e herhangi bir tehdit gitmesine izin vermeyeceğiz” diyerek yeni sahiplerine mavi boncuk dağıtmasına bakmayın siz, adı üstünde, yeni kukla, yeri geldiğinde bizzat kendisi ister istemez İsrail için bir tehdit unsuru oluşturacak ve İsrail’e istediği bahaneyi yaratacaktır…

Bugün HTŞ denen çapulcular sürüsünün var olduğu bölgelerden birileri İsrail’e karşı bir saldırı düzenlerse (düzmece bir saldırı olsa bile), hani şu Hamas çapulcularının 7 Ekim saldırısında yaptığı gibi, İsrail ordusunun istediği bahaneyi elde etmesiyle meşru müdafaa kapsamında sadece birkaç gün içinde bu çapulcuları ezip geçmesini ve ta Türkiye sınırına kadar dayanmasını kim engelleyebilir ki!

Gerçek şu ki, İsrail’in mevcut toprakları İsrail’e artık yetmiyor!… Ne nüfusuna yetiyor, ne bölgede sürdürmeye çalıştığı politikasına yetiyor, ne de ekonomik hedeflerine yetiyor!

İsrail’in sınırları genişlemelidir, bu İsrail için bir mecburiyettir, bunun için de Amerika’da 9/11 İkiz Kuleler operasyonu gibi senaryolara ve kozlara ihtiyaç vardır, ilk kozu Hamas çapulcuları 7 Ekim saldırısıyla İsrail’e verdi, şimdi arkası geliyor…

Suriye’de bir avuç kanlı katilin yönetimi ele geçirmesi, İsrail için ikinci kozdur, artık İsrail yayılmacılığı için ok yaydan çıkmıştır ve dikkat edilirse, bölgedeki hiçbir Arap ülkesi de İsrail’i kınayan tek bir laf etmemektedir, aksine, Mısır dahil, tümü de İsrail politikasını doğrudan veya dolaylı olarak desteklemektedir, Suriyelilere ve Filistinlilere “din kardeşlerinin” kapıları tümden kapatılmıştır…

Doğu Akdeniz bölgesinde Amerikan-İsrail çetesinin çıkarları doğrultusunda yaşanan kaosun ceremesini de Türkiye çekiyor, ki Türkiye de ta 1950’lerden beri doğrudan hedef tahtası konumundadır…

Türkiye, ta Kurtuluş Savaşı döneminden beri, gözünü Ortadoğu’ya dikmiş batı emperyalizminin hedefindedir, çünkü batı emperyalizmini temsil eden tüm güçleri tarihte eşi benzeri görülmemiş bir irade ve fedakarlıkla savaşta yenen tek milletin, Türk milletinin ülkesidir.

İnsanlık ve savaş tarihinde batı emperyalizminin kısmi yenilgiye uğratsa da topyekün yenilgiye uğratmayı asla başaramadığı, her seferinde küllerinden doğan ve en nihayetinde de Kurtuluş Savaşı döneminde batı emperyalizminin tüm güçlerini yenilgiye uğratan tek ordu Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.

Dıştan saldırı ve müdahale ile yıkılamayan, geçilemeyen ve Doğu Akdeniz odaklı batı emperyalizminin önünde aşılmaz bir duvar gibi duran TSK, en nihayetinde AKP iktidarındaki sayısız kumpas ve entrika ile içerden çökertildi, zayıflatıldı, sakatlandı, ve bölgedeki batı emperyalizminin önü tekrar açıldı…

Batı emperyalizminin uşağı olan ve 2000lerin başında TSK tarafından ezilip elenen, bitirilen PKK, AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte TSK’nın başına örülen çoraplar ve PKK leyhine ortaya koyduğu açılım sürecinde yeniden canlandı, kanatlandı, içten ve dıştan saldırıya geçti…

2000’li yılların başına kadar PKK terörüyle mücadele kapsamında TSK kayıpları 20 bin cıvarındaydı, PKK’ya sağlanan fırsatlar neticesinde bugün bu sayı 40 binleri aştı…

PKK yetmezmiş gibi, AKP iktidarı döneminde bir de nurtopu gibi FETÖmüz oldu, bu da yetmezmiş gibi, başta Amerika olmak üzere, batı emperyalizminin ve kısmen de din kardeşimiz İran’ın devşirdiği ve desteklediği Işid, El Nusra, El Kaide, Hamas, Hizbullah gibi terör örgütleri ve yine devşirme tarikatlar ve cemaatlar dört bir yanımızı sardı, dahası, Türkiye’nin içine de doluştular, bazıları tıpkı FETÖ rezaletinde olduğu gibi, devlete de sızdılar.

Vizyonsuzluğu, beceriksizliği sayesinde yediği haltlar, yaptığı beceriksizlikler, sebep olduğu kötülükler yüzüne gözüne bulaştığında ise AKP iktidarının her seferinde tek söylediği şey, “Aldatıldık, Rabbimiz affetsin!” oldu…

Şu anda PKK’nın nefesi yine kesilmiş durumda, TSK yine PKK’nın gırtlağına çöktü ve nefes alabileceği alan bırakmadı, yurt içindeki PKK terörünü nerdeyse tamamen temizledi, sınırların dışındaki PKK terörünü de hareket edemez hale getirdi…

Buna rağmen, AKP’nin MHP’den sorumlu başkan yardımcısı Devlet Bahçeli isimli zat, kalktı sözde  PKK terörünü bitirmek için onbinlerce askerin, yüzlerce öğretmenin ve memurun katlinden sorumlu terör elebaşı Apoş’u Meclis’te konuşturma teklifinde bulundu!

Tam da Trump’ın seçimi kazandığı kesinleştiği zamanda, ne tesadüf!

Böylece, koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti ve iktidarı, PKK ve bölgedeki “terör sektörü” dengeleri açısından ahı gitmiş vahı kalmış, kimse tarafından esamesi bile okunmayan Apoş’tan medet umar bir hale düştü…

Elbette bu senaryonun arkasındaki esas sebep zaten iyice tükenmiş PKK terörünü bitirmek filan değildir…Lafta her ikide bir eleştirmelerine rağmen PKK terörü hem içte hem de dışta siyaset malzemesi olarak kullanıldığı sürece bölgedeki terör sektörünün PKK ayağının tamamen bitmesini ne AKP-MHP ortaklığı ister, ne de o terörün esas sahipleri olan batı emperyalizmi ister…

Zaten AKP-MHP ortaklığının söylemlerine ve eylemlerine baktığınızda, söylemler ve eylemlerin yüzseksen derece zıt olduğunu apaçık görürsünüz.

Ahı gitmiş vahı kalmış bir terörist müsveddesinden medet umulmasının asıl sebebi, AKP-MHP ikilisinin siyasi ömürlerini uzatmak için Anayasa’yı değiştirme gayretinde olmaları, bu sebeple de bu terörist müsveddesinin ve bağlı olduğu oluşumun TBMM’deki yasal temsilcileri konumunda olan ve her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti’ne ve anayasasına sadık kalacakları konusunda yemin etmiş olsalar da, yıllar yılıdır yaptıkları tek icraat Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma ve batı emperyalizminin kuklası bir Kürt devletçiği kurma çabası olan 50 cıvarında vekilin desteğine ihtiyaç duymalarıdır…

Ülke ekonomisinin yerle bir olmuş olması, ülkeye milyonlarca ne idüğü belirsizin doluşması ve devletin ve milletin kanını son damlasına kadar emmeleri, ülkenin ve milletin demografik, sosyal ve kültürel yapısının bozulmuş olması, ülkede suç patlaması yaşanıyor olması, enflasyon patlaması ve alım gücünün yerle bir olması, sağlık sistemin çökmüş olması, eğitim sisteminin çökmüş olması, Ortadoğu bölgesinde kendisine yer bulamayan, gerçekte her biri bir terör örgütü olan tarikat-cemaat müsveddelerinin bile Türkiye’nin içine doluşması,  Suriye’de daha düne kadar terörist dedikleri, İngiliz-Fransız-Amerikan-Alman desteğindeki bir kukla oluşumun iktidara geçmiş olması, ülkenin maddi ve manevi değerlerinin tümden yerle bir olması, ülkenin ve milletin bekasının tarihte görülmemiş bir tehdit altında olması,  AKP-MHP ikilisinin belli ki hiç mi hiç umurunda değildir.

Akıllarında tek bir şey var; iktidardaki ömürlerini uzatmak için kılıfına uydurarak ne gerekiyorsa yapmak, bunun için de gerekirse en azıllı terörist müsveddeleriyle bile işbirliği yapmak!

Nitekim bunu sadece bir ay içinde hem HTŞ örneğinde, hem de PKK-Apoş örneğinde gördük!

Ceremesini de TUSAŞ saldırısında ondan önceki sayısız terör eyleminde çektik, daha da çekeceğimiz kesindir!

Bu ikilinin belli ki hala anlamadıkları şey şudur; Şeytanla yatağa giren zebani olarak çıkar, körle yatan da şaşı kalkar…

AKP-MHP ortaklığının iktidar ömrü de, iktidar gücü de, çapı da gerçekte Amerikan ordusunun istihbarat subayı olup, din adamı kılığında Türkiye’de casusluk faaliyetleri yapan çakma Rahip Andrew Brunson’ın ağırlığı kadardır!

Yani, “Dostum Trump’ın” Brunson’un bırakılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı tehdit ve Suriye’deki PYD ve Amerikan uşaklarını korumak adına yazdığı aşağılama dolu mektubun özeti kadardır!

Trump’ın ettiği tehdidin ve yazdığı aşağılayıcı mektubun özetle Türkçesi şuydu; “Bana bak Lan! Ya Brunson’u bırakırsın ve PYD ile uğraşmaktan vazgeçersin, ya da seni ezer geçerim, ne ekonomin kalır ne de sen kalırsın! BOP’un eşbaşkanı olacaksın, ha! Al sana BOP!”

Bugüne kadar AKP-MHP ikilisinin kendilerine biçilen rolü yerine getirirken yaptıkları tutarsız, değişken uygulamaların tek sebebi ve özeti budur; her ikisinin de kaderleri Trump’ın temsil ettiği gücün iki dudağı arasındadır!!!

O güç ne derse yapmak zorundadırlar, aksi takdirde ömürleri ve sonları aynı Esad’ın sonu gibi olur, bu da sadece bir süreç meselesidir!

Hadlerini bilmeyerek BOP’un eşbaşkanlığına soyunmaları ve çıktıkları yol, Türkiye’ye ve Türk milletine felaket üstüne felaket getirdi, tamamen tükenişin de eşiğine getirdi

Çünkü ne AKP, ne de MHP, ve keza, ne de ana muhalefet olarak CHP, artık Atatürk dönemi Türkiyesi’nde olmadıkları gibi, Atatürk Cumhuriyeti’nin iradesine, aklına, karakterine ve saygınlığının da zerresine bile sahip değiller!

Bir zamanlar dünyanın en güçlü emperyalist devletlerini dize getiren Türk milletini bugün düşürdükleri hal, kendi çıkarları uğruna Apoş gibi bir terörist müsveddesinden bile medet ummaktır!

Bugün Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için taraflar arasında yapılacak genişletilmiş görüşmelerin Mart ayında yapılacağı Rum yönetimi başkanı Nikos Hristodulidis tarafından duyuruldu!

Haberi ne bizim siyasilerden, ne Türkiye basınından, ne de bizim basından öğrendik!

Bizimkiler suspus…

Hristodulidis Kıbrıs’ın NATO üyeliğinin kapılarının da açık olduğunu, bunun sadece zaman meselesi olduğunu belirtmişti, bizim taraftan yine belirgin bir tepki gelmemişti…

Eh, şak diye Kıbrıs sorunu çözülse, zaten NATO’nun en büyük askeri güçleri sayılan Türkiye, İngiltere, Amerika ve Fransa’nın askerinin varlığının daim olduğu Kıbrıs da şak diye NATO’ya girse, arkasından da şak diye İsrail NATO’ya alınsa, Azerbaycan zaten İsrail’in en büyük destekçisi olarak çantada keklik,  emperyalizm kuklası HTŞ çapulcularının hüküm sürdüğü ve kuzeyinde ve güneyinde Amerikan üslerinin bulunduğu Suriye de NATO’nun arka kapısı olsa, bu arada İran’daki zırcahil din sömürgeni molla tayfasının da iktidarı son bulsa, İran da Azerbaycan ile birlikte İsrail ile güzel güzel anlaşsa, ortak olsa, adı konmuş ve konmamış ülkelerle birlikte NATO ortaklığı tüm Ortadoğu’ya yayılsa, Rusya iyice kuzeye sıkışsa, NATO’nun gücü adım adım Çin’e doğru yaklaşsa, hem ticari hem de askeri açıdan dünyanın dörtte üçü tamamen Amerikan güdümüne girse, bütün bunlar da en fazla beş sene içinde gerçekleşse,  ne güzel olur değil mi!

Tek kuruş harcanmadan dünyanın en büyük açık hava mülteci kampına dönmüş, ordusunun gücü zayıflatılmış, üretimi ve ekonomisi yerle bir olmuş, parasal açıdan dışa bağımlı hale gelmiş, siyaseten kaosun hüküm sürdüğü, hapisteki bir terörist müsveddesinden bile medet umulur hale getirilmiş,  “sabırla, kadercilikle, din sömürüsüyle, alaveralarla, dalaveralarla” idare edilen, iktidarı sürekli “aldatıldık” diye günah çıkarmakla sorumluluklarından kurtulacağını sanan Türkiye zaten dert değil, şu andaki iktidarın esamesi Rahip Brunson’un ağırlığı kadardır, AKP-MHP ikilisini istendiği anda hizaya çekmek için bir Brunson hikayesi yeter de artar bile!

Anlayacağınız, bu kör dövüşünde 2025 çok şenlikli geçecek…

Ha, şu Amerikan kuklası olarak kurulmasını istedikleri iddia edilen Kürt devleti filan asla gerçek olmayacak bir hikayedir, bu hikayenin senaryosunda yer alan Kürtler sadece harcanan ve harcanmaya devam edecek piyonlardır, çünkü mevcut şartların gerçeğinde öyle bir devletin oluşumuna da pek ihtiyaç yoktur, BOP senaryosundaki Kürt devleti hikayesi hedef şaşırtmacadan başka da bir şey değildir…

Hadi rastgele, kornaya basıp yola çıkalım, BOP BOP BOP!

Tam bir kör dövüşü!
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Ajans Cyprus ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Bize Katılın