Adaylık evresinden önce, bir çok kez, çeşitli sosyal ortamlarda, (tesadüfen veya mecburen) aynı çatıyı paylaştığımız, uzaktan göz temasıyla selamlaştığımız veya seviyeli bir şekilde iş-ola dostlar alışverişte göre tokalaştığımız.
Veya, birbirimizi görmezlikten geldiğimiz, veyahut (tınlamadığımız) tanımıyor gibi yaptığımız, göz temasından ehemmiyetle kaçındığımız…
Seçim dönemi evresinde, bir şekilde, herhangi bir partiden aday olmayı başarmış olan.
(ki hayatım boyunca hiç bir partiye üye olmadım, olmayacağım ve hiçbirinin üyesi veya künyesi değilim)
Adaylığı kesinleştikten sonra herkesle can-ciğer kuzu sarması gibi tokalaşarak dolaşan, sarılan, öpen, koklayan, hal hatır soran, cıvık-cıvık, vıcık vıcık, sakil-sakil namüsait haller içinde, 40 yıllık ahbapmış gibi sahte samimiyetler sergileyen…
Altındaki (bağlı olduğu partinin hizmetine verip yakıt deposunu doldurduğu) hususi kiralık araçla köy köy, kahve kahve gezip..
Tanıdık tanımadık herkese bayağı, bayat, hesaplı, umarlı, eskimiş, köhne politik yaklaşımlarla selamlaşan..
Gör beni göreyim seni havasında temaslarda bulunan ve veya teması ileri götürüp seçmene sarılırken yekvücut olup münasebetsiz fiziki temaslarda bulunan…
Faydasından çok zararlarına maruz kaldığımız: Akrabam olup da, son 20 yıldır eve gelmeyi bırak, evimizin önünden dahi geçmeyen.. Hayatım boyunca çok az gördüğüm veya ayda yılda bir gördüğüm..
Veya ömrüm boyunca hiç tanışmadığım, adını dahi bilmediğim, siması hiç bir yerden tanıdık gelmeyen veya uzaktan yakından hiç bir iletişimim bulunmayan… Neyin nesi, kimin fesi belli olmayan..
Durduk yerde, göz göze gelir gelmez şapur-şupur, tükürüklü ve çıkarcı öpücüklerine istemeden maruz kaldığımız ne kadar muhlis olmayan zat ..
Ne kadar tanıdık-tanımadık, kuzen-yeğen, hısım-akraba, eş-dost, kolu-komşu, dost-ahbap müsveddesi mezat zevat millet vekili adayı varsa;
Lütfen çok rica ediyorum;
seçim sonuna kadar, seçim öncesi bana/bize karşı nasıllarsa öyle olmaya devam edip, adaylık öncesi samimiyet/yakınlık seviyelerini aynı oranda tutsunlar.
Sizi sevmemizi istiyorsanız ve samimiyetinize inanmamızı ve karşılık vermemizi istiyorsanız;
seçildikten sonra bireysel değil, kitlesel hizmetlerinizle “Kıbrısımız” için elinizden ne geliyorsa onu yaparsanız, o zaman biz de sizi alkışlarız..
Cıvıklığa gerek yok..
Zira gösteriş üzere cereyan ettirdiğiniz, sahte samimiyet ve hadsizlikten, mezat zevat ilişkilerinden, sulu-tükürüklü bir şekilde hoşlanmadığım tiplerle öpüşüp onlara sarılmaktan zerre miktar haz etmem..
Seviyeyi koruyalım, haddimizi aşmayalım..
Kuzey Kıbrıs’ta veya dünyanın herhangi bir ülkesinde ol farketmez.
Seçmen, seçecek olduğu, ya da seçmeyi düşündüğü adaya karşı talep ettiği bir takım menfaatler uğruna ona boyun eğdikçe, biat ettikçe, dalkavukluk yapıp bunun karşılığında da bireysel beklenti içine girdikçe bu sistem değişmez.
Sistemin değişip , halkın onurunu kazanması için eğik başların dik olması ve seçmen arzusunun bireysel değil kitlesel olması gereklidir.
Seçmenin bireysel istek ve beklentileri devam ettikçe, parti, başkan ve diğer milletvekili adayların tutumu değişmeyecektir.
Bireysel çıkarlar uğruna bir kişiyi ilahlaştırıp tanrısallaştırmak, seçmeni kendi elleriyle yarattığı tanrıya biat edip, ihtiyaçları için yalvar yakar, ona ibadet eder duruma gelmiş olması anlamını taşır.
Toplumsal hizmet almak istiyorsanız bireysel çıkarlarınızdan ve bencilliğinizden vaz geçin.
Seçeceğiniz adayı, kişisel çıkarlarınız için ilahlaştırmayın, onurlu ve haysiyetli bir duruş sergileyin.
Tüm bu söylediklerimin aksi seçmenin kendi elleriyle yarattığı tanrıya tapması demektir.
Ki bu büyük bir saçmalıktır.
Bu dünyada maymunu tanrısallaştırıp ona ilahi güçler yükleyip; sonra da ondan iyi bir gelecek, zenginlik, sağlık ve günahlarının bağışlanmasını uman o kadar çok insan kitleleri var ki!
Vah ki vah o toplumlara!!
Not: Tüm bu düşüncelerim, adaylığı öncesi çok geçmişlerden bu güne dostluğumuz olan samimi ve güzel yürekli abla/ağabey ve dostlarımı ırgalamasın lütfen, siz güzel yürekli dostlarımı tenzih ederim.