Hep aynı tarafına yattığımdan bir yanı çukur. Hep aynı yönde uyuduğumdan bir yanı yüksek yatağımın ve veya adamın yalnızlık hikayesini anlatmak gibi bir konu bu!
Değiştirmeye kalksan, yenisine alışana kadar uykusuz geceler bekler.
Gel gör ki, yön ve yatak değişimi çamaşır değiştirmeye benzemez.
Memleket meselesi bu.
Orada bırakılan bir gecelik uyku izi, varlık boşluğu. Şiltenin az kullanılmış yükseltisine sinmiş yalnızlığa ait silik koku. Çekilen çeyrek uyku esnasında görülen rüyanın ağız acısı.
Ve koca bir geceye yayılan, yan yana, uzun gecelerce yaşanmış iki kişilik yalnızlık korkuluğu..
Sahi yatağın şiltesini değiştirmek bile bu denli zorken..
Yaşadığı hayatı, memleketi, düzeni kısa bir sürde nasıl değiştirebilir insan?
Bir yandan cennet, başka bi bakımdan cehennem olsa da.. Yaşadığı memleketi, alışılagelmişlikleri, bir imzayla veya bir pasaport, olmadı vizeyle, hiç olmadı isim değişikliğiyle kolayca berhava edebilir mi toplum?
Acısız mıdır memleket kimliği değiştirmek?
Sevdiğin insan mahkemeye başvurup adını soyadını değiştirse. Kılık kıyafet tarzını değiştirip, saçları başka bir renge boyasa.
Hoşlandığın göz rengini lensle başka renklere dönüştürse..
Ve tüm bu değişimin uzaktan gözlemcisi olsan..
O değiştikçe, başkalaşsa da, şeklini şimalini, şemalını ve sırf bedenini değiştirdi diye aşkın birden biter mi?
Kokusundan tanırsın, tavrımdan bilirsin onu!
Basit midir hayat yoldaşı değiştirmek?
Senin de annen, yaşlanmaya yanaştı mı?
Yüzü ve elleri kırışıp, beneklere bezendi mi? Gözleri eskisi gibi ışıklı ve canlı bakmıyor mu?
Yaptığı o leziz yemekler artık eskisi lezzetli gelmiyor? Evine, temizliğine eskisi gibi özenmiyor ve hatta eskisinden çok daha unutkan ve marifetli değil diye onu sevmekten vazgeçebilir misin?
Sıradan bir şey mi anayurttan vazgeçmek?
Doğup büyüdüğüm, her ucunda bin hatıram, kokum, acım ve yarım asırlık geçmişim olan yurdumdan, adamdan mı vazgeçeyim?
Herhangi bir kadın, çocuklarının babasıdır diye kolayına vazgeçmezken o adamdan.
Olağan mıdır yurt adamdan ayrılmak?
Merhaba dedikten sonra, yirmi dokuz harfi kısırlaştıran, kelimeleri iğdiş edip, cümleleri anlamsızlaştıran. Döl tutmayan rahimleri, aşkları, yarım yamalak öksüz, yarınsız ve yetim bırakanlar çoğaldı diye..
Ben de mi vazgeçmeliyim yazıdan, yazgıdan?
Tanınmayan bir ada yarısı ülkesinin.. Yaşadığı ada parçasından başka, herhangi bir uzak diyarda bilinmeyen yazarıyım diye..
Yazan azaldı, okuyan yok diye, yazıp konuşmayayım mı?
Her şey ve her yer yolunda. Çatışma yok, ölen, yaralanan yok.
Bir halk diğer halkla saçma nedenlerle savaşmıyor.
Yüreklerde derinlemesine barış huzuru. Ruhlarda uçsuz bucaksız huzur hissediliyor diye, savaşmaktan mı vazgeçeyim?
Savaşsız barış görülmüş şey mi?
…Savaşın ve göçün, kimin ve öçün üzerinden 51 yıl geçtikten sonra.
Hadi vazgeç bu nikahsız birliktelikten, çık bu yataktan, yatağın uyku çukurundan, bu evden, bu sokaktan, bu mahalleden, git bu köyden, bu memleketten mi denilecek barış uğruna?
Kime ve hangi akla hizmet böylesi barış?
Hep aynı yatağın, aynı şiltesinin, aynı tarafına yattığından. Dengesizdir artık, adaletsiz, şirazesiz bu yatak.
Az da olsa, sağ yanı ile sol yanı eğimi ve çöküşü farklıdır eğer yalnız yaşıyor ve yatıyorsan.
Tıpkı, yeri ve yönü belirsiz ve önemsiz Kıbrıs gibi, bizim gibi.
Dört asır aynı kargola’yurt’ta bir yastıkta uyuduktan sonra nikahları düşen..
Ve son 51 yıldır, yeniden beraberliğe zorlanıp, bu beraberlikten bir bastarda peydahlamaya zorlanan..
Bazen sevişen, bazen dövüşen, ekseriya şiddetli geçimsizlikle birbirini yiyen…
Tekrardan imam nikahı mı kıyılsın, kilise nikahı mı diye dünürlerin papaz olduğu.
Doğacak oğlan sünnet mi olsun, vaftiz mi edilisin kavgasının kaçınılmaz olduğu kesin olan.
Doğması muhtemel kıza Meryem mi Maria adının mı verileceği kavgası edilen!
Dilleri, dinleri farklı ve fakat kültürleri benzerlik taşıyan. Birbirinden haz etmeyen ve veya severmiş gibi görünen..
Birbirlerini seven gençleri de bu birliktelikten vazgeçiremeyen dünürler çekememezliği Kıbrıs gerdeği/gerçeği..
Birbirinin açıklarını ve hatalarını kollayan yaşlı dünürlerin. 1960 yılında namus belası baskıyla kıyılan sözde nikah sonrası.. bir takım entrikalarla ele geçirilen sözde evlilik cüzdanını elinde bulunduranların avantajlı olduğu.
Bir yanı çökük döşeğin, diğer ucundaki yükselti boşluğuna çekilmek istenen. Yeniden resmi evliliğe metazori mecbura zorlanan..
Gönülsüz aile eşraflarının, kaprisli iktidar savaşlarının 51 yıllık nikahsız zoraki yaşanan sevişkenliğinin bastardalarıyız hepimiz,
hepsi bu..





