Siyaset söz konusu olduğunda “yalan” ilk akla gelen sıfatlardandır.
Bu da tamamen siyasetçilerin sorunudur. Çünkü bunu yaratan siyaset değil siyasetçilerdir.
Bir siyasetçinin neden yalan söylediğini anlamak için ilk önce bir insanın neden yalan söylediğini anlamak lazım gelir.
Neden yalan söyleriz..?
İlk olarak vereceğimiz yanıt “bir zor durumdan kurtulmak” olur.
Peki neden düşeriz bu zor duruma..?
Sıradan insanlar için bu sorunun yanıtı çok farklı olabilir.
Ama bir siyasetçi için genelde önceden söylenmiş yalanların yol açtığı durumlar olarak anlatılır.
Siyasetçi ya verdiği sözü tutmamıştır ya da zaten kendisinin de yalan olduğunu bildiği bir vaatte bulunmuştur.
Peki o zaman siyasetçi neden bunu yapar..?
Çünkü halk gerektiği gibi hesap sormaz. Sorsaydı siyasetçi asla yalan söyleyecek cesareti bulamazdı.
Şimdi buraya kadar geldiğimiz noktada genellemeyi bırakıp ülkemiz özeline konuyu indirgeyelim.
Ülkemiz siyasetinde yalanın yeri nedir..?
Kanımca en güzel soru budur.
Bu soruya vatandaşın vereceği yanıt ile siyasetçinin vereceği yanıtın arasındaki fark büyük olur.
Bir siyasetçinin doğruları ne kadar söylediğini anlayabilmek için kendisiyle doğrudan birebir diyaloğa girmemiz şarttır.
İşte o zaman anlarız kimin ne olduğunu.
Ama bu diyaloğu da doğru kurgulamalıyız.
Kişisel taleplerimizi ve beklentilerimizi konuşacağımız bir diyalogta asla ve asla doğru teşhis koyamayız.
Çünkü beklentilerimiz gözlerimizi karartır, göremeyiz.
O nedenle de fırsatını bulduğumuzda karşımıza çıkan siyasetçilerle siyaseti konuşalım.
Özellikle de geleceğe yönelik düşüncelerini öğrenelim, kendimizinkileri de ona aktaralım.
Bakalım ortaya nasıl bir sonuç çıkacak.
Emin olun farkı daha ilk konuşmada anlayacaksınız.
Bir siyasetin doğru olup olmadığı ayrı bir tartışmadır.
Ama bunun öncesinde siyasetçinin doğru olması gerekir.
Önce bunu sorgulayalım, gerisi kendiliğinden gelecektir.
