Dört yıl önce Temmuz 2021’de Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçukluk bölümünün Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden sahiplerine iade süreci başlatılmıştı.
Önce Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Amacımız, buradaki mağduriyeti gidermektir. Kapalı Maraş’ın açılımı, Taşınmaz Mal komisyonu üzerinden mülkiyet haklarına saygılı ve hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilecektir. Bu çerçevede, Bakanlar Kurulumuz tarafından kabul edilen kararla, Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bölgenin, askeri bölge statüsü kaldırılarak, Maraş açılımımızın ikinci aşamasına geçilecektir. Bu adımla, iade talebiyle başvuran hak sahiplerine, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu yönde bir karar vermesine olanak sağlanacaktır. Gelinen bu aşamada, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin; Maraş’ın açılması için almış olduğumuz kararlara verdiği güçlü destek için minnettar olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.” demişti.
Ardından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Maraş’ta, mülkiyet haklarına riayet edilerek yürütülen çalışmalar ışığında herkesin yararına olacak yeni bir dönemin kapılarının açılacağını belirtmişti.
Erdoğan, devamında, “Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın paylaştığı Kapalı Maraş’la ilgili adımlarla, bölgede hayat yeniden başlayacak. Artık mülkiyet haklarına da riayet edilerek, herkesin çıkarına bir süreç başlayacaktır. Maraş’ta yeni mağduriyetler oluşmayacak, bilakis mevcut mağduriyetler giderilecek. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur ancak kimse de KKTC’nin haklarına göz koyamaz.” demişti.
***
Maraş’ın hayalet şehir olarak kalmasını hiç benimsemedim. Maraş’ın BM üzerinden elde ettiği konumu, Rumların da isteğiyle “REHİNE ŞEHİR” olarak da nitelerim. Karşı olmasına rağmen, rehine şehrin bekçiliği de Türk tarafına yaptırılıyor.
Keşke, 1974 sonrası, öteki yerleşim yerleriyle birlikte açılmış olsaydı.
Rum tarafı, Kapalı Maraş’ı iade bağlamında çantada keklik görüyor.
Bu böyle mi olmalı?
Hayır olmamalı.
Ancak; atılacak her adımın, AHİM karar ve önerilerinden öte, diğer bağlayıcı kararlar da düşünülerek atılmalı. Uluslararası hukuka uygun hareket mümkündür.
Düşünmek demek, en az Rum – Yunan ikilisi kadar kesintisiz lobicilik yapmak demektir.
***.
Kıbrıs sorunundaki durağanlıktan kazanmayan, Kıbrıs Türk tarafıdır.
Müzakere sürecinde, Annan Planı referandumu dahil, oyun bozan taraf hep Rum tarafı oldu.
Rumların tuzu kuru olduğu için de, çözüm için hiç çaba harcamadılar.
Kapalı Maraş’ı da, emanetçide kendileri için bekletilen bir değer olarak gördüler.
***
Önemli olan 1974 önce tasarruf sahiplerinin mallarına yeniden sahip olması değil mi?
Dört yıl önce atılan adım buna engel miydi?
Değildi
Türk tarafı attığı adımın arkasını getirecek. Katkı yapmak isteyenler de bu adımın, çözüme uygun ilerlemesine katkı koyacak.
Türk tarafı POZİTİF MUZIRLIKLA, hareketlenmeye neden olduğu zaman, arkasını getirmeyi başarmalıdır. Adım atar arkasını getirmezseniz, en yalın tanımlamayla ciddiye alınmada sıkıntı yaşarsınız.





