1. Haberler
  2. Yaşam
  3. “Ta ki Sen Düşünene Kadar”

“Ta ki Sen Düşünene Kadar”

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“İyi ve kötü birdi, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin, özgürlük ve esaret, sevgi ve nefret birdi… ta ki sen düşünene kadar.”

Adam, sabahları pencereden süzülen ışığı severdi. Işık, sadece ışıktı. Ne iyi ne kötü, ne doğru ne yanlış… Sadece var. Bir gün, çınarın gölgesinde otururken yanına bir çocuk geldi. Gözleri oyunbaz, sesi hafifti:
“Her şey birdi,” dedi, “ta ki biri düşünene kadar.”

O andan sonra zihninde bir uğultu başladı. Düşünce, görünmez bir makas gibi dünyayı kesip biçmeye koyuldu. İnsanlar ikiye bölündü: dostlar ve düşmanlar, haklılar ve haksızlar, sevenler ve sevmeyenler. Eskiden tek parça olan şeyler, dilin bıçağıyla doğranıyordu.

Sonra bir gün ihanetle tanıştı. Acı, içini paramparça etti. Kendini korumak için ona “kötü” dedi. Kolaydı böyle; çünkü eğer o kötü ise, kendisi otomatikman iyi oluyordu. Ama geceleri uyuyamadığında fark etti: bu etiket, acıyı örtse de gerçekleri saklıyordu. Karşısındaki sadece kötü olamazdı; içinde korkular, yaralar, sebepler olmalıydı. Ve bunu gördükçe, onunla birlikte kendisinin de etiketlerin içine sıkıştığını fark etti.

Geceleri zihni, kutular yapıp içlerini dolduruyordu: bu doğru, bu yanlış, bu özgürlük, bu esaret… Sabah olunca kutular karışıyor, etiketler düşüyor, raflar devriliyordu. “Neden hâlâ bu raflara sarılıyorum?” diye düşündü.

Bir sabah erkenden uyanıp pencerenin önüne oturdu. Sadece nefesini dinledi. Düşünceler hâlâ geliyor, gidiyordu; ama bu kez onların içine girmedi. Sadece izledi. Ve o izleyişte, kendisini ne iyi ne kötü, ne doğru ne yanlış olarak tanımlayabileceğini hissetti. O, bunların gelip geçtiği boşluktu.

Bu sessizlikte içindeki sesleri duydu: kırgın bir çocuk, öfkeli bir savunucu, sessiz bir gözetmen… Hepsi aynı evin farklı odalarındaydı. Susturmaya gerek yoktu; hepsi sadece duyulmak istiyordu. Onları dinledikçe kavga etmiyorlardı.

Zamanla anladı: bütünlük, çatışmanın bitmesi değil, çatışmayı taşıyabilmekti. İyi ile kötünün aynı masada oturabilmesi, sevgiyle nefretin aynı bedende birbirini yok etmeden var olabilmesiydi. Belki her gün yeniden denge kurmak gerekecekti; belki hiç bitmeyecek bir yolculuktu bu.

Ama artık biliyordu: düşünce onu bölmüştü, evet… Fakat farkındalık onu yeniden birleştirebilirdi. O düşünce değildi; düşüncenin yüzdüğü suyun ta kendisiydi.

O akşam deniz kenarına gitti. Hava, gün batımının son renklerini giyinmişti; ufuk çizgisinde turuncu ile mor birbirine dokunuyor, yavaşça karanlığa karışıyordu. Kayalıkların üzerine oturdu. Soğuk taşlar bedenine yaslandı; sert, ama güvenilir.

Dalgalar usulca geldi önce. Her biri, zihninin derinliklerinden gelen bir hatıra gibiydi:
Biri sevgiyi taşıyordu, köpükler gibi hafif…
Biri öfkeyi, sert bir çarpışmayla…
Bir diğeri, kırgınlığı; sanki suyun içinde boğulmuş bir sözün yankısıydı.

Ve her dalga, geldiği gibi geri çekildi. Arkasında sadece ıslak taşlar ve tuzlu bir koku bırakarak…
Adam fark etti ki zihnindeki gel-gitler de aynı böyleydi. Bir duygu gelir, yükselir, vurur… ve eğer ona tutunmazsa, geri çekilir.

Bir an gözlerini kapattı. İçinde, iki farklı deniz vardı:
Biri huzurlu, kıpırtısız;
diğeri fırtınalı, köpük köpük patlayan…
Ama ikisi de aynı suya aitti.

Rüzgâr saçlarının arasından geçerken, suyun içindeki ikilikler kendi içinde birleşmeye başladı. Sevgi ve nefret, umut ve korku, özgürlük ve esaret… Hepsi, aynı okyanusun farklı yüzleri.

Gözlerini yeniden açtığında, karşısında sonsuzca gelip giden dalgalar vardı. Ve o dalgalar, artık sadece su değildi; kendi zihninin ritmiydi.

Deniz, son ışıkları yudumladı. Adam gülümsedi. İçinde bir yer, o an tamamen sustu.

Ve dalgaların sesiyle birlikte, zihninde Usta Yusuf Gönenoğlu’nun şu söz yankılandı:
“Kendini bulana kadar gel-gitlerin olacak tıpkı dalgalar gibi… Dalgaları seyrettiğin özenle kendini seyret o zaman.”

“Ta ki Sen Düşünene Kadar”
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin
Bize Katılın