Geçtiğimiz gün Kıbrıs’ta iki taraf arasındaki geçiş kapılarında yaşanan olayın ne olduğu hala gizemini koruyor.
Evet, ortada bir gizem var.
Bu gizemi yaratan da mantık yolundan ayrılmış olunmasıdır.
Rum hükümeti aniden kapılardaki prosedürü değiştiriverdi.
Bu değişiklik de “serbest geçişler”e darbe vurdu, sekteye uğrattı.
Ama sonra yine eski yönteme dönüldü, en üst düzeyde açıklamalar yapıldı ve konu şimdilik kapandı.
Şimdilik kapandı diyoruz çünkü belli ki Rum hükümetinin kafasında başka türlü bir şeyler var.
Geçen gün yapılan bir kalkışmaydı, olmadı.
Veyahut oldu, istenilen veriler alındı ve şimdi ikinci aşama bekleniyor.
Allah aşkına bu kadar da saf olmayalım.
Belli ki bir şeyler oluyor ve dahası da olacak.
Buna mutlaka bizim de karşılık vermemiz gerekecek.
Rum tarafının “değişen bir ey yok, her şey eskisi gibi” açıklamasına inanan var mıdır bilemem ama ben inanmadım.
Peki o zaman biz ne yaşadık..?
Kimse bana çıkıp da Rum hükümetinin mevcut yapıdan memnun olduğunu söylemesin. Mutlu değiller çünkü.
Düşünsenize, tek devlet olduğunuzu iddia ediyorsunuz, yan taraftaki yapının devlet olmadığını söylüyorsunuz ama aranızda devletlerarası hukuk çerçevesinde insan ve belli bir miktarda da mal hareketi oluyor.
Ve bu durum giderek daha da normalleşiyor, hatta yayılıyor.
Yeni geçiş kapıları Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin bile şu an Kıbrıs konusundaki tek gündemi.
Başka bir gündemi yok..!
Taraflar bir aydan az bir süre sonra New York’ta yeni geçiş kapılarının durumunu görüşecekler.
Rum hükümeti açısından baktığımızda kabus gibi bir durum değil mi..?
Onlar da bu kabusa son verecek kartı masaya atmaya hazırlanıyorlar..
Evet, Schengen uygulaması.
Yeni yılla birlikte Güney Kıbrıs da Schengen bölgesine dahil olacak.
O zaman serbest geçişler kaçınılmaz olarak farklı bir statüde olacak.
Bu konuda Rum hükümetinin kafası ilk zamanlarda biraz bulandı.
Ama anlaşılan bulantı geçti.
Şimdi daha net görüntü alınıyor.
Rum hükümeti Schengen’i uygulasa bir dert, uygulamasa başka dert açmazındaydı.
Çünkü eğer uygularlarsa Kıbrıs’ta iki ayrı bölge ve iki farklı yönetim olduğunu resmen onaylamış olacaklardı.
Bu pek işlerine gelmez, hatta hiç gelmez.
Bu seçenekte elde edecekleri tek şey KKTC’de yaşayan nüfusun sadece kendi vatandaşı olanlara geçiş izni vermekle bir baskı ve umutsuzluk yaratma fırsatıydı.
Diğer yandan uygulamayı tüm Kıbrıs olarak ilan edip adanın tamamının hala kendi hükümranlıklarında olduğunu ilan edebilirler.
Bu da azımsanmayacak bir avantaj.
Ama işte burada tek sıkıntı KKTC’de yaşayan nüfusun doğrudan olumsuz olarak etkilenmeyecek olmasıdır.
Bu iki seçenek arasında belli ki orta yol bulmuşlar.
Tüm Kıbrıs Schengen bölgesi olacak, Kuzey’den Güney’e geçişler eskisi gibi olacak ama…
Evet burada bir “ama” var.
İşte onu tesis ettiler.
Bundan sonra “gözünün üzerinde kaşın var” uygulamada olacak.
Geçişler memurların günlük psikolojisine bağlı olacak veya merkezden gelen emirler belli sürelerde uygulanacak sonra da “eskisi gibi” denilerek vazgeçilecek.
Kısaca, barikatlar yeniden kuruldu..!
Güney’e geçmeye karar vereceksin, kapıda Rum görevli sana “başka kimlik” soracak. Eğer varsa bu sefer bir başka evrağı soracak.
Belki bulup vereceksin, belki de bulup veremeyeceksin.
Hep stres olacak, hep bir kaygı ve endişe yaşanacak.
Olayın KKTC’de yargılanan 5 Rum vatandaşı ile uzaktan ya da yakından bir ilgisi yok..!
Olay tamamen genel ruh hali ile ilgilidir.
Ama anlaşılan biz “seçim kafası” ile bunu çok sonra, çok geç olunca görebileceğiz..
Kıbrıs’ta Barikatlar Yeniden Kurulurken…





