1. Haberler
  2. Kıbrıs
  3. Gece karanlıkta kalmak istemeyen, kandilini gündüzden hazırlar…

Gece karanlıkta kalmak istemeyen, kandilini gündüzden hazırlar…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yabancılarla buluşmalarda objektif yaklaşımımdan hiç uzaklaşmadan, fanatik davranış içine hiç girmeden, Kıbrıs Türk resmi politikasına uyma zorunluluğunu hiç hissetmeden şunun altını çizerim: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) tanınmamış bir devlettir, kabul ediyorum. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti diye tanımla kabul edilen Güney’deki yönetim de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki anayasal yasal kimliğini 1963 Aralık ayından beri yitirmiştir.”

Kıbrıs Türk tarafı olarak yıllardır izlediğimiz siyasette teslimiyetçi ya da ayrılıkçı bir siyaset izlenimi verdik. Tutarlı olamadık, ileriyi göremedik.

***

   Kıbrıs Futbol Federasyonu’nun (KOP) kurucuları arasında Türk takımları vardı. 1955’te dışlandık. KOP’tan dışlandığımız zaman UEFA’ya ısrarla şikayet edip hakkımızı aramak yerine Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nu kurduk. Sonra da KOP Kıbrıslı Türkleri kucaklamıyor diye meram anlatmaya çalıştık. Sonunda vazgeçtik, şimdi BAF’ın şampiyonlar liginde grup maçlarına kaldığını konuşuyoruz.

1963 olayları sonrası Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki varlığımız devam edecek durumda olmadı. Meclis’e ve hükümete ne kadar kararlı olduğu tartışılır dönme isteğimiz reddedildi. Sesimizi adam gibi ısrarla çıkarabildik mi? Hayır çıkarmadık.

1964’te meşhur BM kararıyla da Kıbrıs Cumhuriyeti’ni uluslararası kimliğiyle Rumlara bıraktık. 1974, Kıbrıs’ın yakın tarihinde en önemli kilometre taşlarından biri oldu. Birinci ve ikinci Barış Harekât’ın sonrasında bir sınır çizildi. Türkler bu sınırın kuzeyinde toplanırken, güneyde Rumlar toplandı. Kuzey Kıbrıs’ta bir yönetim yapılanmasına gidilme zorunluluğu vardı. 20 Temmuz’da Türkiye adaya çıkarken harekât komutanı Korgeneral Nurettin Ersin Paşa ile birlikte adaya sivil yapılanma için Vali Çoker’in geldiği ancak sonradan fikir değişikliği olduğu ciddi kaynaklar tarafından söylenmektedir.

Bütün bunlar yaşanırken kurucu ortağı olduğumuz 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımızı temize çıkaramadık. İşimize geldiği zaman Kıbrıs Cumhuriyeti, bizler için de bireysel ve toplumsal haklarımız bakımından var oldu, işimize gelmediği zaman “Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 Aralık ayında Kıbrıslı Türkler için ölmüştür.” dedik.

   İngiliz sömürge döneminin ardından Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken Kıbrıslı Türkler olarak kurucu ortaktık. Bir benzetmeyle Kıbrıs Cumhuriyeti, bizlerin de yüzde 30 ayrıcalıklı hissesi olan bir şirketti. Şirket yönetiminden uzaklaştırılmış olsak da hisselerimiz ve doğal olarak haklarımız da oradadır. KKTC haklarımızı reddetmeden, Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki haklarımızın topluca ya da bireysel olarak kullanmayı asla temel siyasete aykırı bulmuyorum. Tam tersi adam gibi şekillendirilecek bir siyaset Rum tarafını rahatsız edici olabilir.

***

Zamanında Rauf Denktaş, önce, “Bu devletin insanıysam, bu devletin pasaportuyla yola çıkarım. Bunun dışta geçerli olmadığını savunanlar, bunu kabul etmeyen devletlerle uğraşmalı, haklarını kabul ettirmek için, ‘İnsan hakkı, gezi hakkıdır, seyahat hakkıdır. Ben bu hakkımı ancak bu pasaportla kullanabiliyorum. Ben sizden devletimi tanıyın demiyorum. Benim seyahat hakkımı tanıyın’ diyerek onların üzerine gitmelidir. İşin kolayına geçerek, düşmanın pasaportunu almak suretiyle kendi devletine ihanet etmemelidir. Bu ihanettir.” demiş, ilerleyen zamanda, kendi yakınlarından insanların güneyden pasaport alması sonrası, yumuşak bir şekilde “kulvar” değişikliği yapmıştı.

***

Ne diyeyim?

Yıllardır, iç politikaya dönük, günlük yaşadık. Kötü senaryolara hiç hazırlıklı olmadık.

Halbuki, “Gece karanlıkta kalmak istemeyen, kandilini gündüzden hazırlar.”…

Gece karanlıkta kalmak istemeyen, kandilini gündüzden hazırlar…
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin
Bize Katılın