Hepimizin malumu, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken üç ayrı devletin, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğü de tesis edilmişti.
Bu uygulamanın ne kadar doğru ve gerekli olduğunu zaman bize çok da fazla uzağa gitmeden gösterdi.
Türkiye de garantörlük hakkını kullanan tek devlet oldu.
diğer iki garantörden Yunanistan zaten tehdidi oluşturan unsurun bir bacağı idi. İngiltere de her zamanki alacağını almış ve geriye kalanları kaderiyle baş başa bırakmıştı.
Peki nedir bu garantörlük ve garanti altına alınan nedir..?
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığı mı garanti ediliyor yoksa içerisinde yaşayan insanların canları mı..?
Tamamen farklı iki köşe.
Birisi sadece siyasi bir sorun ama diğeri doğrudan insan hayatını etkiliyor.
Ama zaten her ikisi de aynı anda oldu.
Kurucu ortaklardan birisi olan Rum tarafı diğerini ortadan kaldırmak ve hem devlete hem de adanın tamamına sahip olmak isteyince garantörlük müessesi de otomatik bir şekilde bir hak olarak devreye girdi.
Sonrası malum.
Biz bugüne gelelim.
Kaç gündür seçim heyecanının getirdiği bir egemenlik ve devlet tartışması sürmekte.
Buna şimdi bir de garantörlük eklendi.
Erhürman’ın Tatar’a yönelik “İki ayrı devlet istediğini söylüyor ama aynı zamanda ‘Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçmem’ diyor. Türkiye’nin garantörlüğü bütün Kıbrıs adasının üzerindedir. İki ayrı devlet olacaksa Türkiye güneydeki devleti de mi garanti edecek?” sözleri iyi irdelenmelidir.
Erhürman doğrudan garantörlüğü sorguluyor aklındaki çözüm modelinde garantörlüğün yeri olmadığını üstü kapalı bir şekilde dile getiriyor.
Evet doğrudur. İki devletli çözümde Türkiye artık sadece Kıbrıs Türk devletinin garantörü olacaktır.
Kıbrıs Türk devletine yönelik doğrudan tehditlerin tümüne karşı koyarken dolaylı tehditler karşısında da muhakkak ki söz sahibi olacaktır.
Mesela Güney’de gelişen bir takım hareketlerin Kuzey’e de sirayet etme riski karşısında ETKİN MÜDAHALE hakkı olacaktır.
Garantörlüğün günümüze uyarlaması budur, başka versiyonu da yoktur, olamaz.
Güney Kıbrıs devleti istediği garantörlük modelini kabul edip uygulayabilir.
Orası onların iç meselesidir.
Ama şu da unutulmamalıdır ki, garantörlük kisvesi altında bir takım güçlerin gelin Güney’e konuşlanması eğer Kuzey Türk devleti için bir potansiyel tehdit oluşturur duruma gelirse bu durumda da etkin müdahale hakkı yürürlüğe girer.
Şunu hatırlatalım, Türkiye Cumhuriyeti devleti yıllardır sınır ötesindeki tehditlere yönelik olarak sınırları dışında da askeri operasyonlar yapmıştır ve yapmaktadır da.
Kimse bu konudaki hassasiyetleri ve kararlılığı göz ardı etmesin ve bir takım hayallere kapılmasın.
Mevcudu eleştirmek belki de en kolay siyaset yapma biçimidir.
Ama bunu yaparken de yerine yenisini de koymalıyız.
Kimse illüzyon peşinde koşmasın. Bu ülkenin gerçekleri somuttur ve hepimiz de çok iyi bilmektedir.
Neye ihtiyacımız olduğunun da bunları nasıl elde edeceğimizin de farkındayız.
Söylemesek de aklımızda.
Yeri gelir söyleriz, her şey yoluna girer…
Garantörlük Modelleri…





