Kişisel meselelerimize, kurumsal gömlek giydirme gibi bir yaygın olumsuzluğumuz var.
Halbuki, özü kişisel olan hatalara, kurumsal gömlek giydirmek olmaz.
İki yanlış da, bir doğru etmez. Toplum olarak, yanlışa yanlışla karşılık vermede üstümüze yoktur.
***
Örgütlü mücadeleyi severim.
1969 – 1970 ders yılında Lefkoşa Türk Lisesi’nde yapılan seçim sonucunda, neredeyse tüm öğrencilerin desteğini alarak okul kaptanı seçilmiştim.
Bir anlamda dünyada 1968 kuşağının özgürlükçü, antimilitarist, gençlik hareketlerinin uzantısı gibi bir yönelişimiz vardı. Hem de öğrenci mücahit olmamıza karşılık.
Liseyi bitirdiğimiz gün Çağlayan’ın karşısında Çocuk Parkı diye bilinen parkta bir grup arkadaşla toplanarak GENÇ SANATSEVERLER DERNEĞİ’ni (GSD) kurduk. İstihbarat bizi takibe alıp bunlar aslında GENÇ SOSYALİSTLER DERNEĞİ’ni kurdu diye rapor etti.
İlerleyen yıllarda Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası başta pek çok örgütlü mücadelede aktif görev aldım.
***
1983 yılında kurulan Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği’nin (KTSYD) kuruluş çalışmalarında da yer aldım.
“Bazıları” yine rahatsız olmuştu. Bir yıllık geçiş yönetiminin ardından, varoluşta etkin payı olanlar Raif Örtunç’un başkanlığında yönetimi devraldık. Önce dört yıl asbaşkanlık, sonra altı yıl başkanlık ve tekrar iki yıl asbaşkanlıkla KTSYD’de görev dönemimi kapattım.
KTSYD kuruluşundan çok kısa süre sonra, spor basınının tümünü kucakladı. Spor dünyamızda hak edilen itibarlı yer kazanıldı. Spor başarı ödüllerimiz, spor dünyasının en itibarlı ödülleriydi. Futbolda KTSYD Kupası, sezon başı, tribünlerin dolduğu, futbolun heyecanını tetikleyen bir turnuva olarak başladı. KTSYD sadece Kıbrıs’ta değil, Türkiye ve dünyada da itibar biriktirdi.
***
KTSYD kelimenin tam anlamıyla bir demokratik kitle örgütü ve spor basınına hizmet yolunda bir okuldur da…
KTSYD yönetimi de bizim insanlarımızdan oluşur. İnsanın en karakteristik özelliklerinde biri, hata da yapabilmesidir.
Biz de, bizden sonra gelenlerde hata yaptı, gelecekte görev alacak arkadaşlarımız da hata yapacak. Önemli olan hatanın tahribatı varsa, yapıcı adımlar atabilmektir. Hiç bir zaman hata hatayla düzeltilmez.
***
KTSYD Yönetimi spor yazarlarından oluşur. KTSYD tüzel kimliğindeki statüleri bir yana özgürce spor yazarlığı da yapmaktadırlar. Spor yazarı olarak yazıp, söyledikleriyle, KTSYD çatısı altındaki statülerini ilişkilendirmek olmaz.
Spor federasyonlarının yönetimlerinde bulunan isimlerin, spor yöneticiliğindeki statüleri ile özel işlerindeki statülerinin karıştırılmaması, ilişkilendirilmemesi gibi.
***
Bir süreden beri KTSYD Genel Başkanı Necati Özsoy ile KTFF Başkanı Hasan Sertoğlu arasında en nazik tanımlamayla iletişim sorunu var.
Geçmişi, futbol naklen yayınları ve şike iddialarına kadar uzanır. KTSYD Ödül Gecesi’ne futbol dalında da ödüller verilmesine karşın Hasan Sertoğlu davet edilmedi. Keşke edilseydi. Orada ipler koptu.
Hasan Sertoğlu, KTSYD Kupasını iptal etti. Spor yazarlarının futbol karşılaşmalarını izlemeleriyle ilgili akreditasyon sürecinde KTSYD’yi devre dışı bıraktı. KTSYD Yönetiminde yer alanların maçlarını izlemesini engelleme anlamına gelen, akreditasyonlarının yapılmayacağı bildirildi.
Hatta bazı eski yönetim kurulu üyeleri bu endişeyle, üzgün bir şekilde KTSYD Yönetiminde yer almadı.
***
KTSYD’nin son genel kurulunda divan başkanıydım. Özenli davranarak KTFF ile iplerin koparılmamasına katkı koydum. KTSYD Yönetim Kurulu, konuyu Hasan Sertoğlu ile görüşmemi istedi. Gittim görüştüm. Kırgınlıkların giderilmesi için KTSYD’nin nasıl bir adım atmasını istediğini sordum. “Bazı düşüncelerim var. 5-10 gün sonra görüşelim” dedi. Bekledim. Kendi çağrısıyla görüşmeye gittiğimde, aldıkları kararların değişmeyeceğini söyleyince benim iletişim görevim bitti.
KTSYD Yönetimi de bir umutla görüşmeye gitti. Yine bir şey değişmedi.
***
KTFF’ nunun tavrı, aslında spor yazarlarının görev yapma ve spor haberleri takipçilerinin de haber alma özgürlüğüne engeldir. Keşke yargıya gitmeden, sorun çözülseydi.
Önceki akşam KTSYD’nin yeni sezona merhaba buluşması vardı. Orda da söyledim, kurulduğu günden emeğimiz olan KTSYD’nin kurumsal cezalandırılmasına seyirci kalmanın, emeklerimize de saygısızlık olduğunu söyledim.
Olayın bütünü, baştan aşağı basitlik ve kalitesizlik içeriyor. Yazık…





