Şansa inanmam ama, KUDRET ÖZERSAY’IN SİYASETTE ŞANSI YAVER GİTMİYOR da derim, herhalde.
“Derim” sonrası noktayı koyacaktım, koyamadım ve yumuşatarak “herhalde” yazıp sonra noktayı koydum.
Hem Kudret Özersay’ın, hem de mücadele arkadaşlarının, – sahip oldukları değerlerin karışımıyla,- kişisel kapasitelerini çok iyi bulurum.
Hem birey, hem de birlikte buluştukları Halkın Partisi’ni kollektif değeri olarak halkımıza ve demokrasimize katkı koyucu olarak görüyorum.
Bu bakış açımla da, TOPARLANIYORUZ HAREKETİNDEN başlayarak, bulunduğum konumdan destek verme gayretimi sürdürüyorum.
***
Geçmişe uzanıp, Özersay ve arkadaşları için önemli kilometre taşlarından olumsuz olanları anımsatmak istemem.
Çünkü, farklı siyasi görüşten olanlar, o anımsatmaları, kendi çıkarları için fazlasıyla yapıyor. İstemeyerekde olsa, o düşünceyle hareket edenlerde aynı saflara düşüp, birlikte anılmak, birlikte algılanmak istemem.
KUDRET ÖZERSAY, KENDİ İLKELERİNE GÖRE DOĞRU KARARLAR VERDİ AMA TOPLUM GENELDE O KARALARI SÜREÇ İÇİNDE DOĞRU KABUL ETMEDİ.
Sınırlı bir kesim, “DOĞRU” derken, büyük çoğunluk, sonrasında yaşananlar nedeniyle, “YANLIŞ” dedi.
***
1 Eylül Pazartesi HP Genel Başkanı Kudret Özersay, Kıbrıs TV’de konuğumdu. Kendi konumundan dengeli bir içerikle konuştu, soruları yanıtladı.
Dengeli bir içerikli konuşmasına konuştu da, söyledikleri içinden her medya organı istediklerini alıp, haberleştirdi, öne çıkardı.
Kıbrıs TV’de konuşmuş olmasına rağmen, farkı haber kaynakları, hızla haberleştirdi, görsel sayfalarında dikkat çekecek şekilde kullandı.
***
2 Eylül, Salı günü Kudret Özersay’la konuştuk.
“Hasan Abi, ne yapacağız, konuşmayacak mıyız? Konuştuğum zaman herkes istediği gibi alıntı yapıp, benle ilgili yanlış algı mı oluşturulacak?”, sorularını sordu.
Doğruya doğru, haklı olduğunu ancak, cımbızlamaya fırsat vermeyecek şekilde konuşmaya gayret etmesini söyledim. Birde, katıldığı programlarının içeriğini tam metin paylaşmalarını önderdim.
***
Geçtiğimiz çarşamba günü Ada TV’de katıldığı bir program sonrası benzer bir durum yeniden, hatta daha geniş olarak yaşandı.
Bu kez Kudret Özersay, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla durumuna anlatıp, “ Ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle tam bir AKIL TUTULMASI yaşanıyor. Kıbrıs sorunuyla bağlantılı bir görüş ortaya koyduğumuz, bir eleştiri yaptığımız bir soru sorduğumuz zaman öne çıkan HER İKİ ADAYLA ilgili olarak da eleştiri ya da soru ortaya koysak da HERKES İŞİNE GELENİ, rakip adayı eleştirdiğimiz kısmı CIMBIZLAYIP onu öne çıkarıyor. Bunun üzerine bir tarafın destekçileri sosyal medyada hakarete varan saldırılarda bulunuyor. Kimse de çıkıp “BİZİM ADAYIN BUNA CEVABI NEDİR” diye sormuyor. Konuşmadan, tartışmadan, sormadan, düşünmeden seçim mi olur? Bazılarına göre maalesef öyle olmalı” dedikten sonra şunları ekledi:
“ …Dolayısıyla daha önce de detaylı olarak açıkladığım üzere öne çıkan iki adayın ortaya koydukları ÖN ŞARTLAR ve Türkiye’nin federasyon tavrı nedeniyle mevcut şartlar değişmedikçe, Türk tarafı şu anki pozisyonunu netleştirmeyip altını doldurmadıkça Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu ne olursa olsun NE FEDERAL ÇÖZÜM için NE DE İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM için müzakere mümkün olamayacaktır.
Adayların taraftarları kendi beğendikleri kısımları alıp öne çıkarıp hoşlarına gitmeyen yerleri görmezden gelmeye çalışsalar da biz kendi düşüncemiz ve tecrübemiz çerçevesinde görüşlerimizi söylemeye devam edeceğiz. Eleştiriyi hazmedemeyen, destekledikleri adaya soru sorulmasını kabullenemeyen holigan vari yaklaşımlardan çekinip de, konuşmaktan vazgeçecek değiliz.”
***
Mevcut konjonktürde, Kudret Özersay’ın Cumhurbaşkanı adayı olmamasının daha doğru olabileceği düşüncesine daha yakındım. Kısa süre içinde bu yaşananlardan sonra, “Kudret Özersay, keşke aday olsaydı…” diyorum.
Bir siyasi parti, aday çıkarmaz ve Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi önemli bir seçimde, titiz bir değerlendirme sonucu tarafını bile belli edemiyor, seçmenini serbest bırakıyorsa, SEÇİME KATILMADAN YIPRANMA MUKADDERAT OLUR.





