Seçime kalan günler azaldıkça ülkemizde gelişen bazı söylemler arasında özellikle seçilecek cumhurbaşkanının Türkiye ile ilişkileri ön plana çıktığının hepimiz zaten farkındaydık.
Bu söylemler özellikle CTP adayı Erhürman yürürlüğe koymak istediği Kıbrıs politikası ile halen KKTC ile TC’nin ortaklaşa yürüttükleri politika arasındaki uçuruma ilişkin yapılıyor.
Bir tarafta iki devletli çözüm modeli diğer tarafta ise federasyon modeli.
İkisi arasında oldukça büyük bir fark var.
İki devletli çözüm modeline hem TC hem de KKTC kanadından en üst düzeyde destek mevcut.
Bu konuda her iki ülkenin makamları son derece uyumlu hareket ediyor ve açıklamalarda bulunuyor.
Bu durum sürerken seçim tarihinin gelmesiyle ortaya merak uyandıran bir durum çıkıverdi.
Ana muhalefet CTP’nin ve onun lideri Erhürman’ın bilinen Kıbrıs çözüm modeli ile yürürlükteki politikanın uyuşmazlığı Erhürman’ın seçilmesi durumunda ne olacak?
Erhürman belli ki Türkiye’ye rağmen uluslararası bir politika yürütülemeyeceğini, Türkiye ile ters düşerek bir mesafe kat edemeyeceğini anlamış.
Bu nedenle de en başından beridir Türkiye ile ters düşmeyecek açıklamalarla yola devam ediyor.
Ama hepimiz de biliyoruz ki günün sonunda masaya getirmek istediği model federasyondan başka bir model değil.
Tatar’ın da Erhürman’a karşı en büyük kozu bu durum.
Bu şartlar altında kafalar karışmaya başlamışken Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın sözleri tüm gerçeklerin bir kez daha gözler önüne serilmesini sağladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan en başta vurgulamıştır ki, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığı hem uluslararası hukuk hem de kardeşlik hukuku bakımından son derece meşru bir zemindedir.
O nedenle de kimse Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığını sorgulamak bir yana, bunu aklından dahi geçirmesin.
Esas alınması gereken mesaj budur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir diğer önemli mesajını da “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bizim kardeşimizdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerimiz olarak görüyoruz. Buna el uzatılmasına da müsaade etmeyiz” sözleriyle verdi.
Türkiye’nin, uluslararası hukuk zemininde ve Birleşmiş Milletler kararlarında meşru şekilde tanınan garantörlük haklarına sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu hakların hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığına ve Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarına güvence sağladığını kaydetti.
İşte bu kadar..!
Bu saatten sonra kimse şunun yerine bunu, bunun yerine de şunu koymayı denemesin.
Gerçekler bir kez daha en net şekliyle ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin en yetkili kişisi tarafından ortaya konulmuştur.
Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığının oradaki iktidarın kim olduğuyla bir ilgisi olmadığı, bu durumu yaratan unsurların hukuk ve kardeşlik temelinde olduğu vurgulanmış, bu yapının her ne nedenle olursa olsun değişmeyeceği de hatırlatılmıştır.
Şimdi sıra bizimkilere geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini sağa sola çekmeden, tamamına sahip çıkacak altına imzasını atan mutlaka olacaktır.
Son günlerde gördüğümüz bazı açıklamalarda bilinçli bırakılan boşluklar artık doldu.
Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığına ilişkin tartışma yaratmak niyetleri daha başlamadan buhar oldu ve uçup gitti.
