Salı öğleden sonra, hatta akşamın ilk saatlerinde Atatürk Spor Salonundan Hamitköy istikametinde ilerken, Alpet ışıklarında kırmızı yandı.
Sağ tarafımdaki şeritte Audi Marka kocaman bir jeep. Plakası, Y ile başladığına göre yeni sayılır.
Dikiz aynasında ki turuncu renkli mantin dikkatimi çekti.
Rastgele olmadığı, kesin.
UBP’li olmak yanında UBP’li olduklarını göstermek isteyenlerden.
Eş zamanlı bir birimize baktık.
“ Nasılsın Hasan Abi?” diye sordular, “İyiyim” dedikten sonra, “Siz nasılsınız, neler yapıyorsunuz?” sorumu yönelttim.
Direksiyonda olan da beni görmek için öne eğildi, “İyiyiz, aha koşturma” diyerek hal hatır sormayı beş saniyeden az bir sürede tamamladık.
“Aha koşturma” derken aslında Cumhurbaşkanlığı seçimi için UBP’deki hareketlenmeyi ifade ediyorlardı.
Saygılı bir duruşları ve vücut dilleri hoşuma gitti.
Yeşil yanmadan aceleyle şunları söyledim. “ İnsanların, özellikle gençlerin siyasete ilgi duymasından mutlu olurum. Yeter ki siyasete ilgi, inançtan yoksun, şahsi çıkar için olmasın. Bu çerçevede, kimin hangi partide siyaset yaptığının önemi pek yoktur. İnsanların siyaseten, bir rengi, bir kokusu olmalı.”
***
İnsanların ille de bir siyasi tercihi olmalı mı?
Bana göre, olmalı.
Siyasi tercih, ille de mevcut siyasi partilerden birini tercih etmek değildir. Mevcut siyasi partilerden birini tercih etmeyenlerden, görüşleri kesişenler bir araya gelip, yeni bir parti seçeneği yaratabilir.
Sonuçta, nitelikli siyasi kültürü olanların sayısı ne kadar çoksa, o toplumsal yapı içinde toplam siyasi kalite de o kadar yüksek düzeyde olur.
Eğer siyaset kültürü yüksek olursa, o toplumun kendi öz dinamikleriyle, irade somutlaştırması zorlamasız, çok kolay, doğal olur.
***
Özellikle çok partili demokratik yapılarda, siyasi niteliğin vazgeçilmez parçası, genelde farklı siyasi görüşlere, özelde farklı siyasi partilere saygıyla, hoşgörüyle bakabilmektir.
Her türlü siyasi nitelikli seçim, siyasi yelpazede, görüşlerin oransal gücünü ortaya çıkarır. Bir seçimin gerçek iradeyi yansıtması, yapılan seçimin, demokrasinin namusudur.
1970 yılından başlayarak Kıbrıs Türk Halkının yaşadığı her seçimde oy kullandım. Her seçimi, siyasi kültürümün gelişimine paralel yorumladım, değerlendirdim.
1970 yılında Göçmenköy’de, neredeyse bıyığı yeni terleyen bir genç olarak seçimlere nasıl bakıyorsam, 55 sene sonra da yüzde yüz aynı bakıyorum.
***
Kendisi gibi düşünmeyenlerin, yok edilmesini hak sayan, faşist düşünce dışındaki tüm görüşlere, katılmasam da saygı duyarım. Ben ve benim gibi düşünenler, gibi, farklı düşüncede olanların da, örgütlenme ve düşüncelerini özgürce seslendirme haklarını savunurum. Örgütlenme ve ses vermede sorun yaşarlarsa, onların yanında, onların en ön saflarında mücadele ederim.
Bunu anlamakta sorunu olanlar ister benim dünya görüşüme yakın, isterse uzak olsun gaile alanım içinde değillerdir.
***
19 Ekim 2025’te KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi var.
İlk turda adaylarda biri kullanılan oyların yarıdan fazlasını alırsa seçimin kazananı ortaya çıkacak. Aksi halde ilk turda en çok oy alan iki aday 26 Ekim 2025 Pazar günü yeniden yarışacak ve sandıktan çıkacak iradeyle seçilen belli olacak.
15 gün, bir ay kadar sonuçlar konuşulacak, sonra politik hayat, Cumhurbaşkanlığı seçimini geride bırakarak devam edecek.
Bazıları için klasik bir ifade olsa da altı çizilerek, bilinmesi gereken, SEÇİM SONUCUNDA KİMİN KAZANDIĞINDAN ÇOK DAHA ÖNEMLİ OLAN DEMOKRASİMİZİN, BU SEÇİM DENEYİMİNİ, KAZANIMLA GERİDE BIRAKMASIDIR.
Demokrasi, devlet çatısı altında yaşayan herkes için, hava, su, ekmek kadar önemli, değerli ve gereklidir. Bu bilinçle hareket etmek, bizim özelimizde KKTC’ye, Kıbrıs Türk halkına, saygının, sahip çıkmanın gereğidir.
Seçim dönemi, bu temel ilkeye göre gözlenip, değerlendirilmelidir.





