1. Haberler
  2. Kıbrıs
  3. Alkış ve ihanet, bu kadar yakın olur mu?

Alkış ve ihanet, bu kadar yakın olur mu?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son günlerde kendimi çok sıkıntılı hissediyorum.

Çok şükür sağlığım yerinde.

   Ancak toplumsal sorunlardan etkilenmemeyi başaramadığım, dahası toplumsal sorunları gaile edindiğim için, kendimi mutlu hissedemiyorum.

   Mutlu değilseniz, ölçülebilir değerlerle, tahlil sonuçlarına göre sağlıklı olsanız da sağlıklı değilsiniz.

   Toplumsal mutluluk yoksa bireysel mutluluk da yoktur.

   Toplumsal mutluluk, bireysel mutlulukların toplamıyla oluştuğu zaman anlamlıdır, kalıcıdır, değerlidir.

 

***

   Adaletin kültürel olarak erozyona uğradığı yerde, en başta ülkenin sahip olduğu zenginliğin adil paylaşımı olmaz.

   Ülkenin zenginliği adil paylaşılmazken, hiç kuşkusuz mutluluğun da adil, dengeli  bir haritası da çizilemez.

    Böylesi bir ortamda Kıbrıs’ı öz vatanı, dahası dünyanın en güzel köşesi gören bizler gibi insanların mutlu olması kolay değil. Hatta çok zor.

 

***

Dün sabah programıma göre ilk durağım BRT’nin oval stüdyosuydu.

Sevgili Ayşegül Zaim’in Şarkı Söylemek Lazım programının çekimi vardı. Ben de konuğuydum…

Program akışında sohbet edip şarkı söylüyoruz.

   Uzun yıllardır, Ayşegül Zaim’i kırmaz ve yılda 2-3 kez konuğu olurum. Naz yapmadan gider, keyif alarak programa katkımı yaparım. Dün fark ettim ki, yüreğimin sıkıntısını stüdyonun dışında bırakamamışım.

 

***

Önceki gün düşüncelerine, düşünce kapasitesine değer verdiğim Uğraş Beratlı, KIBRIS TV’de konuğumdu.

İlk akla gelen konuları konuşmadık. Ancak hemen herkesin şikayetçi olduğu bozulmanın yozlaşmanın altında yatan nedenleri irdelemeyi tercih ettim. Sorularımda bu amaçlıydı öncelikle…

   Hep baştakileri, siyasetin ön saflarında olanları sorguluyoruz da, seçmense seçmen, halksa halk, parti tabanıysa parti tabanı… Bunların hiç mi suçu yok? Bunların tümü zem zem suyuyla mı yıkandı?

   Hayır.

   Hem de milyon kere hayır.

 

***

Öğle saatlerinde çok önemli bir başka görüşmem oldu.

   Yaklaşık bir saatlik görüşme sırasında ülkenin içinden geçmekte olduğu siyasi ortamın röntgenini, tomografisini, ultrasonunu değil, en gelişmiş teknolojiyle MR’ını çekme fırsatı buldum.

   Dinlerken hissettiklerimin adını zor koydum değil, koyamadım.

   Alkış ve ihanet bu kadar yakın olur mu?

   Normalde olmamalı.

   Ama biz de bal gibi oluyor. Şimdi alkışlayanlar, siz arkanızı dönene kadar ihanet saflarına katılabiliyor.

   Yüz yüze mertçe konuşmanın olduğu yerde, takdir de olur, eleştiri de… Ama eleştiri başka, nankörlük, ihanet karışımı davranış başkadır.

 

***

Son zamanlarda burada ve denizin öte tarafında önemli kabul ettiğim görüşmelerim oluyor. Konuşma yaptığım her yerde sohbetin hem başında hem de sonunda şunu söylerim: “ Sürçü lisan ettimse af ola değil… Ne söylediysem odur da değil… Ne anladıysanız onu söyledim. Sizler, söyledikleriniz paylaşılabilir demediğiniz sürece paylaşmam, ama, ben söylediklerim her yerde adımı vererek söyleyebilirsiniz.”

 

***

Siyasette toplam kaliteden yana olduğumu her fırsatta söyler ve yazarım.

Partiler arası görüş farklılarının olması gayet doğaldır. Partiler arasındaki iletişimin seviyesine de dikkat edilmelidir.

   Kabul edemediğim nedir bilir misiniz?

   Aynı partide ya da aynı siyasi saflarda olanların,  el ele tutup, kollarını kaldırıp halkı selamladıktan bir dakika sonra birbirlerini çekiştirmelerini kabul edemem… Hatta gülümseyerek, “Kolları havada, ellerini kenetledikleri zaman, parmakları hareket ediyor mu?” sorusunu sorarım.

 

***

Denizler durulmaz dalgalanmadan.

   Seçim zamanı, siyaset denizi biraz fazla dalgalı olsa da mutlaka durulacak…

Alkış ve ihanet, bu kadar yakın olur mu?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin
Bize Katılın