Cumhurbaşkanı seçimi sonrasında Kıbrıs konusunda taraflar arasında adım atılacağı inancı olanlar azımsanmayacak kadar fazladır.
Her ne kadar da Rum tarafı daha ilk günden bu inancı törpüleyici bir takım davranışlar ortaya koymuş olsa da umutsuzluk için henüz çok erken.
Olur mu olmaz mı bilemem, bunu zaman gösterecek.
Ama emin olduğum bir şey varsa o da kendi içimizde bir yakınlaşma olacağıdır.
Annan Planı referandumu süreci ile başlayan değişim süreci yeni dönemde daha da ileriye taşınacak.
Ve bunun mimarı da yine Rum tarafı olacak.
Çünkü, Kıbrıs Türk kamuoyu artık beklemekten sıkıldı ve usandı.
Ayrıca gördük ve anladık ki biz de adım atabiliyoruz.
Yani birilerinin destur vermesine gerek yok.
Bunun en somut örneği geçiş kapılarıdır.
Kıbrıs Türk tarafının inisiyatifi ile başlayan geçişler Ada tarihinde bir dönüm noktasıdır.
Geçişler Kıbrıs’taki “soğuk savaş dönemini” sonlandırmıştır.
Biz buna güven yaratıcı önlem diyoruz.
Umarım artarak devam edecektir.
Ama bir de kendi içimize yönelik yakınlaştırıcı durumlar var.
Mesela yine aynı örnekle devam edersek, geçişlerin başlamasıyla Kıbrıs Türk tarafında baş gösteren “ben o tarafa geçmem” davranışlarında ciddi bir azalma söz konusu.
Bu da yeni duruma uyum sağlanması olarak kabul edilmeli.
Kıbrıs Türk tarafı kendi içinde de bu yönde hareket kabiliyeti göstermekte.
Mesela, çözüm modeli konusundaki son durum.
Bugün kimse çıkıp Erhürman’ın zaferini halkın federasyona dönüş istenci olarak yorumlayamaz.
Bu yöndeki beklenti ve öngörü boşa çıktı.
Çünkü halkta çözüm konusunda ciddi bir değişim yaşanmakta.
Tercihler yaşamdaki gerçeklere uygun olarak güncellenmekte.
Bu da zaman içerisinde Kıbrıs Türk kamuoyunun Kıbrıs konusuna bakışını ciddi oranda etkileyecektir.
Ilk olarak iç sorunların çözümünü Kıbrıs konusunda bir çözüme bağlamaktan vazgeçtik.
Şimdi sıra sorunların çıkış kaynağının çözümsüzlük olduğundan vazgeçmeye geldi.
Onu da yapacağız.
Sorunları yaratanın da çözecek olanın da biz olduğumuzu anlayacağız.
Zaman bize bunu da öğretecek
