Artık her türlü abuk subukluğu görmeye alıştığımız, her türlü saçmalığın ve kötülüğün sıradanlaştığı ufacık memleketimizde dün haberlere yine üzücü bir haber düştü, 9 yaşındaki Chinyere Olivia Ojoagu isimli bir çocuğumuz hayatını kaybetti.
Çocuk önce Mağusa hastanesine götürülmüş, oradan da Lefkoşa Çocuk Acil Servisi’ne sevk edilmiş.
Çocuğa anında müdahale edilmiş, durumunun net olarak anlaşılması için henüz tetkikler yapılırken çocuk hayatını kaybetmiş.
Yazımın başından belirteyim, Lefkoşa’daki Çocuk Acil Servis bölümünde belki de bütün doğu Akdeniz bölgesinde olmadığı kadar işinin ehli doktorlar ve hemşireler var.
Çocuğun hayatını kaybetmesinden sonra, sürekli yaygara koparacakları malzeme arayan bizim avaracı şovmen tayfası sosyal medyada yaygarayı bastı ve anında sağlık çalışanları linç edilmeye başlandı.
Artık bu memlekette bu kadar çok geri zekalı, vicdansız, işgüzar ve ahlaksızın varlığından ciddi ciddi ürküyorum.
Bırakın bir çocuğumuzun, bir insan evladının ölümünü, çoğu zaman herhangi bir canlının gereksiz yere ölümünden bile büyük üzüntü duyuyoruz.
9 yaşındaki bir evladın ölümünden elbette herkes üzüntü duyar, duymayan vicdansızdır…
Ama değil bir çocuğun, hergün yüzlercesinin hayatını kurtarmak için uğraşırken bir çocuğumuzun trajik, üzücü ölümünün sebebi henüz daha anlaşılmamışken, doktorlar ve sağlık çalışanları sanki kasten yapmışlar, umursamamışlar, ölmeye bırakmışlar gibi bir algı fırtınası koparmak, sonra da doktorları ve sağlık çalışanlarını zan altında bırakacak abuk subuk, saçma sapan iddialarda bulunmak, hergün çocuklarımızı, hatta kendi canımızı emanet ettiğimiz doktorlarımızı nerdeyse katillikle, cinayetle suçlamak, en hafif tabirle ahlaksızlığın, terbiyesizliğin, vicdansızlığın, işgüzarlığın daniskasıdır…
Bırakın bir çocuğun ölümünü, yüz yaşında hasta biri bile ölse, “napalım öldü” denilip, konu kapatılmaz, ölüm sebebi net şekilde belirlenene kadar da gerekli araştırma yapılır, ölüm sebebine yazılır.
Ani ve gayri tabi ölümler de didik didik araştırılır, kusuru olan varsa, yasal yönden gereği yapılır.
Ancak, sosyal medyada şov, popülizm yapmak, kin ve nefretini kusmak için yargısız infazlar yapmak, sağlık çalışanlarını zan altında bırakmak, tekrar vurgulayarak yazıyorum, vicdansızlığın, işgüzarlığın, ahlaksızlığın daniskasıdır…
Ben de nadir olarak, zaman zaman sağlık sisteminde kusur gördüğümde, mağdur olduğumda, hatta ciddi ciddi mağdur olduğumda bile, şikayetimi ilgili bakanlığa yazılı olarak bildiriyorum, gerekli soruşturmayı açtırıyorum, ama elimde her türlü fırsat olmasına rağmen ulu orta bir linç kampanyası başlatmıyorum.
Başıma gelen son dert; aniden çok şiddetli bir karın ve böbrek ağrısıyla hastanelik olduğumda acil servis kapısından bekleyen ama aklı kendine yetmeyen bir bekçi tarafından içeri alınmadım, doktora da haber vermemekte ısrar etti…
Normal şartlarda böyle kıt beyinli, bostanda korkuluk bile olamayacak şahısların hiçbir şekilde sağlık sistemiyle alakalı bir ortamda ve hatta insan hayatını ilgilendiren türden sorumluluk gerektiren türden herhangi bir ortamda çalıştırılmaması lazımdır…
Eğer o durumda olan ben değil de çocuğum olsaydı, o görevliye kesinlikle o kadar sabır göstermezdim, saniyesinde kendisi acil servislik olurdu, ertesi güne kalmadan da basında manşetlik olurduk, ama söz konusu olan kendim olunca, zorla kendime hakim oldum, sabrettim, devlet hastanesinin acilinden çıkıp, başka yerde derdime çare aradım.
Bunun için doktorları veya sağlık sistemini yerden yere vurmadım, biri işgüzarlık, sorumsuzluk yaptı diye tüm sağlık sistemini sorumlu tutmadım, hemen ilgili bakanlığa, bakana şikayetimi bildirdim, anında da soruşturma açıldı, eminim o kıt beyinli şahıs da görevinden uzaklaştırılmıştır.
Bizim şov ve popülizm hastası sosyal medya kalemşörleri sağlık sistemimizi beğenmiyorlar ama, daha kötüsünü görmedikleri içindir…
Çoğu uygar geçinen ülkede, bırakın acil bir sorununuz olduğunda hemen doktor görmeyi, sizi hastane kapısından içeri bile sokmazlar, önce acillik bir durumunuz olduğunu ispat etmek zorundasınız!!!… İknaya gelince; öyle aklınıza estiği gibi hastane kapısına gidip değil, önce telefon açıp, telefona bakan görevliyi ikna etmek zorundasınız… Buna da geçmişte birkaç kez şahit oldum.
Bizde ise millet alışmış, akşamüzeri işten eve geliyor, yemeğini yiyor, dinleniyor, sonra da aklına geliyor ki hasta olmuş, tutuyor yolu acil servise gidiyor, bilmem nem var diye hem acil servisi meşgul ediyor, hem de doktorlarla hemşirelerin kafasını ütülüyorlar…
Bizim o çok eleştirdiğimiz sağlık sistemimizin çok önemli bir tarafı da var, kıymetini bilmiyoruz, normalde acillik bir durumla hastaneye gider gitmez en azından bir doktorla muhatap olabiliyoruz, doktorun yönlendirmesiyle de ölümcül vakaların bile önüne geçilebiliyor.
Ancak dünyadaki bütün sağlık sistemlerinin de bir gerçeği vardır, eğer ciddi bir sağlık sorununu görmezden gelir de çaresini çok geç ararsanız, ya da kendi kafanıza göre bir halt ederseniz, basit bir sorundan dolayı bile kaçınılmaz sona doğru yol alabilirsiniz, sağlık sistemi ne yaparsa yapsın çaresiz kalabilir…
Bu yüzden, daha neyin ne olduğunu anlamadan sağlık sistemimizi, doktorlarımızı, diğer sağlık çalışanlarımızı linç etmek, zerre kadar akıllıca değildir, ne vicdanla ne de insanlıkla da bağdaşmaz.
Evet, sağlık sistemimizde her şey güllük gülüstanlık değildir, ancak bu memlekette bunca sorun varsa, bunun en büyük sorumlusu, bu memleketin kendi vatandaşıdır…
Bizim millet, eleştirdiği sorunların baş sorumlusunun kendisi olduğunu halen öğrenememiştir, hem suçlu, hem güçlü, hem haksız, hem de hukuksuz olmayı marifet saymaktadır, üstüne üstlük, egosunu tatmin etmek için de kendisine günah keçisi yaratacak bahaneler aramaktadır…
Son sözüm; söz söyleme hakkınız var diye sağlık çalışanlarını bu kadar acımasızca, vicdansızca bir linç kampanyasına tabi tutuyorsanız ve bu yaptığınızda samimiyseniz, ihtiyaç duyduğunuza hastanelerden içeri adım atmayınız, gidin derdinize başka yerde çare arayın, haksız hukuksuz bir şekilde eleştirdiğiniz insanları da rahat bırakın…





