Tesadüflere asla inanmam.
Hayatımın hiçbir bölümünde yaşanan olayları tesadüf diye nitelendirmiş değilim.
Ama bunu yaparken komplo teorisyeni mertebesine de erişmiş değilim.
Basit olarak, her olayın bir nedeni vardır.
Annan Planı dönemini hala çok net hatırlarız.
Ülkede yaşanan ekonomik çöküşle birlikte Avrupa Birliği melodileri eşliğinde yaşananları unutmadık.
Temel motivasyonu “Çözüm ve Avrupa Birliği” olan o dönemde bu isimde bir de siyasi partimiz vardı.
Annan Planı dönemi tesadüfen yaşanmış bir süreç değildi.
Aynı bugün gibi.
Kıbrıs konusunda müzakere niyetiyle yapılan çalışmalar sürerken ülke içerisinde karışmayan sektör kalmadı.
Bunda hükümetin rolünü de inkar etmeden nedenlerine baktığımızda bazı tansiyonların bilinçli yükseldiğini görürüz.
Kimseyi suçlama niyetim yok.
Sorgulamak istediğim nokta, Kıbrıs meselesinin gündeme gelebilmesi için felaketlere ihtiyaç duyar noktaya gelmesidir.
Eskiden her konunun ilk bağlacı durumundaki “Kıbrıs Sorunu” bugün artık işler yolunda gitmediği zamanlarda hatırladığımız bir konu oldu.
Ne zaman ülkede ekonomi bozuluyor o zaman “Çözüm” söylemleri öne çıkıyor.
Bu durum üzerine düşünmek lazım.
Halkın psikolojisinde bilinçaltına kaçmış durumdaki Kıbrıs Meselesi ya da Kıbrıs Sorunu daha ne kadar hayatta kalacak..?
Cumhurbaşkanı Erhürman ile Rum Lider Hriastodulides arasında bugün yapılacak “ilk görüşme” öncesinde kafama takıldı, paylaşmak istedim.
Bugüne dair pozitif beklentileri dile getirenler kadar temkinli iyimserlik içerisinde şimdilik sessiz kalmayı tercih edenler de var.
Hatta totem yapıp umutsuz konuşup tam tersini bekleyenleri de gördüm.
Tuhaf bir durumdayız, bekliyoruz.
Bakalım bu sefer işler nasıl yürüyecek…
Ülke Karıştı, Kıbrıs Meselesi Öne Çıktı





