Evet Şener ağabeyciğim; kaleminle kasten hortlattığın faşizmi tetikleme cazgırlığın bu sefer de işe yaramadı, değil mi?
Bu toplumdan göremediğin övgü, destek ve aferin ödülünü git şimdi sana İngiltere, BM, AB, ABD ve Anastasiadis, kısacası emperyalistler versin.
Çünkü o kitle Türk’e kin kusmadı, Barış ve Demokrasi, dedi.
Yani sevgili Şener ağabeyciğim, dış mihrap işbirlikçilerinle giriştiğin provokatif bozgunculuğuna Kıbrıs Türk halkı itibar etmedi..
Nasıl mı?
Anlatayım efendim.
Dereboyun’da buluşan binlerce güzel insanların, senin bozgunculuk oyununa geldiğini, o devasa kitlenin senin kalemin gibi öfke, kin, düşmanlık ve ayırımcılık ve ötekileştirme propagandası yapacağını sanarak sen de oradaydın.
Sahneye çıkıp eline mikrofonu alıp kaleminle yarattığın fesatı, düşmanlığı soslandırmak istedin.
Sen de bizzat “Barış ve Demokrasi” mitingine katılarak, BARIŞ VE DEMOKRASİ gücünün tokatını, yanındaki bir kaç kişiyle birlikte oracıkta öyle bir yedin ki…
Sahnenin aşağısında, sahnedekilere aşağılardan bakarak, sahne önündeki büyük kitlenin bir ucuna ilişmiş vaziyette yaşamış ve görmüş oldun ki;
Kıbrıs Türk halkı, ayrımcılığa, Türkiye düşmanlığına, karmaşaya, kutuplaşmaya, savaşa ve tabii ki fitneficur kaleminle kışkırtttığın faşizme geçit yok, dedi.
Orada halkların kardeşliği,
insanlığın birliği, farklı coğrafya ve siyasi görüşlerde olanların, yarattığın faşizm çığırtkanlığına karşı dimdik ayakta duruşu vardı.
Yani, oraya toplanan binlerce insan, senin cerahatli kaleminin çığırtkanlığıyla yarattığın bozgunculuğa, çıkarttığın fitneye ve kaleminin fesatlığına, o kitle, kökeni ne olursa olsun, Kıbrıs Türk Halkı hayır, dedi.
Bir süre sahnenin hemen aşağısındaki köşende eğreti bir şekilde kalakaldın. Sahneye çıkmak, iltihaplı ağzını açıp insanların ruhunu ve kalbini kötülüğe gark etmek için yalvarır bakışlarla dakikalarca bekledin.
Yanındakiler, seni sahneye çıkarmayan kitle komitesini Türkçülükle suçlayıp, Türkücülükle aşağıladı ama yine olmadı. Sahnedeki miting komitesine Türkiyecilik çamuru attınız, o da tutmadı.
Ve en son daha fazla direnemeyerek sevgili Şener ağabeyciğim;
fesat kalplerinizdekini dile getirdiniz. Sen şoka girmiş bitik bir kalp kırıklığıyla elindeki karanfili sallayıp acı acı tebessüm ederken…
Seninle aynı bozguncu hayallere sahip bariyan “Biz bu tantanayı, bu bozgunculuğu, bu kışkırtmayı, bu faşizmi hortlatıp, bu iğrençliklere neden olmasaydık, siz bu kadar büyük kitleyi toplayamazdınız” İtirafında bulunarak;
kötücül beyinlerinizin, savaşlardan beter zarar verici, kinli, öfkeli, cerahatli ve ırkçı siyasetinizin mikroplu propagandası bir adres bulamayınca..
Tüm kötü niyetleriniz, o kalabalığın dostluk havasında, yağmur suyuna karışıp kanalizasyona akıp gitti.
Gökten bir yağmur damlası düştü yanağına, seni ağlıyor sansınlar diye silmedin yüzündeki damlayı.
Keşke silseydin, çünkü kinsiz, öfkesiz, bozguncu ruhu taşımayan o kalabalığın hengamesinde timsah göz yaşları sanıldı yüzündeki o damla.
Oysa ben, duygulu, şair yürekli, her duygusal anında gözleri dolan ve gözünden bir damla yaş akıtan, kalbi kırılgan bir babacan biri olarak bilirdim seni…
Tek bir kelime daha etmeden terk ettin, barış, demokrasi ve halkların kardeşliği diye haykıran mitingi ve kitleyi.
Hepsi de kandırdı seni, veya hiç biri fesat değildi senin gibi.