Merhum sanatçı Sıtkı Olçar’ın sanatçı kızı Nida Olçar, ‘Çiniden Şifa Tasları’ isimli sergiyle sanatseverlerin karşısına çıkıyor.
‘Çininin Picasso’su’ diye anılan ve UNESCO tarafından ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ilan edilen merhum sanatçı Sıtkı Olçar’ın kızı Nida Olçar, babasının yolunda giderek, bir zamanlar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bu bu sanatı yaşatıyor.
Yaptığı çarpıcı çalışmalarla adından söz ettiren Olçar, şu günlerde Üsküdar’daki Abdülmecid Efendi Köşkü’nde ‘Çiniden Şifa Tasları’ isimli sergiyle sanatseverlerin karşısına çıkıyor.
“Sanatın İçinde Yoğruldum”
Çiniye nasıl merak saldığını anlatan Olçar, “Babam, ben küçükken oturduğumuz evin bodrumunu atölye olarak kullanırdı. Bu yüzden sanatın içinde yoğruldum diyebilirim. Toprağa 5 yaşımda dokundum. Bütün bunlar beni çini sanatına çekti. Babam çini sanatçısı olmamı çok arzu ediyordu ama önceleri yaptıklarımı pek beğenmiyordu. Baba-kız, aramızda sanatçı çekişmesi yaşıyorduk. Hatta bazen ben küsüp atölyeyi terk ediyordum. Ancak vefat etmeden 1,5 yıl önce işlerime ısındı, beni atölyenin başına geçirdi” dedi.
Olçar, kök boyalar kullanıp kaz tüyü ve dişi merkep kılından yapılan fırçalarla, çiniciliği tam manasıyla yaşatan son atölye olduklarını söyleyerek, “Maksadım, geleneksel imalatın yok olmaması için atölyeyi ayakta tutmak” diye konuştu. Olçar, sanatında uzunca bir zaman babasının gölgesinde kalma endişesi yaşadığını ancak kendini ispatladığında bu hissin yok olduğunu söyleyerek “Ben Sıtkı Usta’nın kızı olarak anılmaktan büyük şeref duyuyorum” dedi.
Zordan ziyade farklı nesneler yapmayı sevdiğini dile getiren Sanatçı, “İlk olan şeyler üretmeye çalışıyorum. Bunlar benim yeni arayışlarımın bir parçası. Günümüz sanatında her şeyin adeta fabrikasyon gibi benzerleri imal edilmekte.
Baskı ve kopya şeklinde üretilen çiniler de raflarda daha ucuz yer buluyor. İnsanlar da ‘Kandırılıyorum’ düşüncesiyle geleneksel sanatlarla aralarına mesafe koyuyorlar. Bizim sanata ‘sırrın sırrı’ derler. Ustalar sanatlarında biraz kıskanç. Tarihteki mercan kırmızısı da bu yüzden kayboldu.
Mesleklerini öz oğullarına bile öğretmek istemeyen ustalar var. Mesela babamın baş ustası otuz yıl boyunca, yanında çalışan oğluna sanatını göstermemişti. Ancak mesleğin sırlarının bulunduğu 40’a yakın reçete babamdan bana ulaştı. Ben kıskançlık değilim. Bu yüzden mesleğin bütün sırlarını oğluma devredeceğim. Resmî vasiyetim var; eğer oğlum çini sanatına devam etmezse reçetedeki sırlar, bütün güzel sanatlar fakültelerine dağıtılacak” şeklinde konuştu.
Olçar bahsettiği reçetede bütün boya tertipleri, sır ve uygulama sırları, Kütahya çamuru yapımı gibi kimsenin bilmediği bilgilerin yer aldığını belirtti.
Yeni sergisinde; neden şifa taslarını işlemek istediğini şu sözlerle anlattı: “Rahmetli babaannemin bir şifa kabı vardı. Çocukken komşular “Hacı teyze, hastamız var” diyerek bu tası almaya gelirlerdi. Eskiden hastalara ve ölüm döşeğinde olanlara aynı taslardan su içirilerek, şifa bulmaları veya rahat vefat etmeleri niyaz edilirdi. Yine doğum yapacak kadınlara da bu kaplardan su içilirdi.
O tası yıllar sonra buldum, bu mevzu daha evvel pek ele alınmadığı için işlemek istedim. Altı ay araştırma yapıp 6 ayda ekibimle birlikte imalat yaptık. 109 eserden meydana gelen bir sergi ortaya çıktı ve büyük rağbet görüyor eserlerimiz.Bu kaplara Kur’ân-ı Kerim’de şifa ayetleri olarak geçen ayetlerin yanı sıra ‘Ya Şafi’ ifadeleri, kelime-i tevhidler ve diğer dini ibareler yazdık. Bu gelenek cemiyetimizdeki çok güçlü bir inançtan geliyor.”