Aramızda çok sayıda Grekofiller (Rum hayranları), AB’nin para ile tutulmuş destekçileri ile ABD’nin, profesyonelce yetiştirilmiş ve aramıza serpiştirilmiş provokatörleri bulunmakta. Bu üç grup, üç koldan Türkiye düşmanlığının yaratılması, KKTC’nin lağvedilmesi, Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadan gitmesi için akla gelen her tür girişimi ve düzenbazlığı yapmakta.
Şimdi dövizin son birkaç aydır girdiği yükseliş süreci, bu yıkıcı gruplar için bulunmaz bir nimet oldu. Amaç ve hedefleri, dövizin yükselişini bahane edip, Türk parasından ve Türkiye’den kurtulmak için elden geleni yapıp, tansiyonu yükseltmek.
KKTC’de yaşayan ve KKTC’nin her nimetinden faydalanan ama hala daha özgür olmayı, egemen olmayı para ile ölçmeyi marifet sayan ve aralarında bazı akademisyenlerin de yer aldığı bu omurgasız, dik durmayı bilmeyen ve kendi ayakları üzerinde durmayı bilmeyen kişileri görmek gerçekten çok üzücü.
1974 öncesinde Kıbrıslı Türklerin adada, ikinci sınıf vatandaş olarak kabul edilen Hıristiyan Maronit, Latin ve Ermeni’lerden sonra üçüncü sınıf vatandaş konumunda yaşamlarını sürdürmeye mecbur bırakıldığını, 1960 Anayasasında devletin ve adanın ortağı oldukları yazmasına rağmen hiçbir haklarının olmadığını, her fırsat ve koşulda aşağılandıklarını, Rumlarla aynı yer ve statüde çalışsalar bile daha az maaş almaya mahkum edildiklerini, devlet dairelerinde, politik reklam amaçlı çalıştırılan tek tük Kıbrıslı Türkün hiçbir yetkilerinin olmadığını ve mevkilerinde göstermelik oturtulduklarını, Rum mahkemelerinde hiçbir davada Türklerin haklı bulunmadığını, Türklerin Rumlardan toprak almasının yasaklandığını ama Rumların Türklerden toprak almasının serbest bırakıldığını ve teşvik edildiğini, göstermelik birkaç Kıbrıslı Türk’ün dışında hiçbir Kıbrıslı Türk’e ithalat izni verilmediğini, Türk köylerinde elektrik ve suyun olmadığını, yollarının ise Türk köyü olmaları nedeni ile kasten yapılmadığını ve de en önemlisi Kıbrıs Türkünü veya Türklerini kalleşçe öldüren hiç bir Rum’a ceza verilmediğini tüm bunlara ilaveten de 1974 öncesi yaşadığımız fakirliği, sefaleti, işsizliği, mağaralarda yaşamak zorunda kalanlarımızı unutmuşa benziyorlar.
Bu omurgasız, şahsiyetsiz ve onursuz vatandaşlarımız, özgürlüklerini ve egemenliklerini terazinin bir kefesine, aldıkları maaşı da terazinin diğer kefesine koyarak, kan ve gözyaşı pahasına anavatanımız Türkiye’nin sonsuz ve sınırsız desteği ile kurmayı başardığımız KKTC’mizden Euro (Avro) maaş almak uğruna vazgeçmekten ve Türkiye’yi KKTC’den kovmaktan bahsediyorlar ve utanmadan sıkılmadan bu fikirlerini de yaymaya çalışıyorlar.
Zannediyorlar ki Türkiye’nin garantisi kalkarsa, Türk Silahlı Kuvvetleri de bu adadan giderse, her şey ve her yer güllük gülistanlık olacak, Euro maaş alacaklar ve mutlu bir hayat sürecekler!!!
Önce bu “şuursuz ve hayalperest” Kıbrıs Türklerine (!) tarih okumalarını tavsiye ederim. Öyle birkaç yüz yıl geriden başlayarak değil, 1950 ile 1974 yılları arasını okusunlar yeter. Sadece Türk basınını değil, Rum ve İngiliz kaynakları da okusunlar. O vakit çok daha iyi anlayacaklar geçmişte neler yaşadığımızı, Rumların bize hangi gözle baktıklarını, bize karşı hangi duyguları beslediklerini ve bizleri hangi sınıfa koyduklarını…
Eğer üç kuruş fazla maaş uğruna, Türkiye’nin garantisinin kalkmasına, yegane güvencemiz olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin adamızdan gitmesine ve KKTC’mizin lağvedilmesine razı olmayı düşünüyorlarsa başlarına geleceklerin 1950 ile 1974 yılları arasındaki 24 yıl içinde yaşadıklarımızdan hiç farklı olmayacağını bilmeleri gerekmekte.
İnsan haklarının sınırsız olduğu iddiasındaki anlı şanlı Avrupa Birliği’nin üyesi olan Yunanistan’ın kuzeyinde, Batı Trakya Bölgesinde yaşayan kardeşlerimizin durumu, yaşam koşulları, hakları, hukukları, parasal durumları ve benzeri insani haklarının neler olduğu ve nerede bitmeye zorlandığı bu hayalperest ve paragöz vatandaşlarımıza iyi bir ders ve örnek olmalı.
Para uğruna kendi egemenliğinden, özgürlüğünden ve devletinden vazgeçip, özgürlüğünü ve devletini bir kenara iterek bir başka milletin egemenliği altına girmeyi kabul etmiş olan bir millet veya halk veya da bir toplum dünya tarihinde yer almadı bugüne değin.
Umarım aramızda yaşayan Grekofil’ler ve paragözler sayesinde böylesi insanlık tarihi için yüz karası olacak bir olay bizim başımıza gelmez de dünya üzerinde yaşayan yüzlerce millet, halk ve toplum tarafından asırlarca kötü bir örnek, aşağılık bir halk olarak gösterilmeyiz ve en mühimi tarih kitaplarında “devlet verip azınlık olmuş tek halk” olarak yer almayız..