Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs’ta yürütülen müzakere sürecinin artık bir şekilde noktalanması ve önü açık müzakere şekline son verilmesi gerektiğini belirterek, “Cenevre’de müzakerelerin artık bir neticeye bağlanması gerekiyor. Ya anlaşma olacak ya da anlaşma olmadığı kesin neticesi ortaya çıkacak. Bu kaçınılmazdır” dedi.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs’ta yürütülen müzakere sürecinin artık bir şekilde noktalanması ve önü açık müzakere şekline son verilmesi gerektiğini belirterek, “Cenevre’de müzakerelerin artık bir neticeye bağlanması gerekiyor. Ya anlaşma olacak ya da anlaşma olmadığı kesin neticesi ortaya çıkacak. Bu kaçınılmazdır” dedi.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Ertuğruloğlu, Adana Genç Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) heyetini kabul etti.
Dışişleri Bakanlığı’nda yer alan görüşmede, Muhammet Veysel Gök’ün başkanlık ettiği heyete, MÜSİAD Kıbrıs Başkanı Okyay Sadıkoğlu da eşlik etti.
SADIKOĞLU
Sadıkoğlu kabulde yaptığı konuşmada, Adana Genç MÜSİAD yeni yönetiminin ilk yurtdışı ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gerçekleştirdiğini ifade etti. Sadıkoğlu, 80 ülkede 200 noktada faaliyet gösteren MÜSİAD heyetlerinin parçaları olarak işbirliği çalışmalarını her zaman sürdüreceklerini söyledi, çalışmaları hakkında bilgiler verdi.
GÖK
Adana Genç MÜSİAD heyeti adına konuşan Muhammet Veysel Gök de, heyetini tanıtarak, dernek ve dernek çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Gök, ilk yurtdışı ziyaretini yaptıkları Kıbrıs’ta, yürütülen siyasi müzakereleri de yakından takip ettiklerini söyledi. Gök, ziyaret vesileyle hem görüşmelerle ilgili bilgiler alacaklarını, hem de ticaret olanaklarını artırmak için çalışmalar yapacaklarını söyledi.
ERTUĞRULOĞLU
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu da, kendisini ziyaret eden genç heyete başarılar diledi.
Kıbrıs müzakere süreci hakkında heyete bilgi veren Ertuğruloğlu, müzakerelerin devam ettiğini, ancak Kıbrıs Türk halkının Rum eski ortaklarıyla ortaklık kurmaktan başka seçeneği olmadığına inanmadıklarını ve bunun “tek seçenek” olduğunu düşünmediklerini vurguladı.
“Biz Rumlarla ortaklığa kapıyı kesin kapatan insanlar da değiliz ama sürdürülen müzakere sürecinde gerçek bir ortaklık kurma şansı olmadığını kesin olarak gördüğümüz için buna karşı duruyoruz” diyen Ertuğruloğlu, Rum tarafının “Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti” olarak tanındığı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk halkının da tanınmadığı sürece sürdürülecek müzakere süreçlerinden Kıbrıs Türk halkını mutlu edecek, geleceğini garanti edecek ve Anavatanından koparmayacak bir anlaşma ile eşitlik temelinde masadan kalkmanın mümkün olmadığına inandığını kaydetti.
Mantıken de bunun böyle olduğunu çünkü Rum tarafının dünya tarafından tanınan bir devlet olduğunu, Rumların Kıbrıs adasını “Helen adası” olarak gördüğünü, Kıbrıs Türkünü eşit bir halk olarak görmediğini, tam aksine azınlık olarak gördüğünü ifade eden Ertuğruloğlu, Rum tarafının “tanınmış” olmanın tüm avantajlarını kendisinin kullandığını anlattı.
Durum böyleyken Rum tarafının neden Türk tarafı ile yeniden “gerçek bir ortaklık” kurup da, tek başına kullandığı avantajları kendine eşit görmediği Kıbrıs Türkü ile paylaşma isteğine girmek isteyeceğini sorgulayan Ertuğruloğlu, şöyle devam etti:
“Rum tarafının böyle bir politika izlemesi söz konusu değil. Ama buna rağmen müzakere masasına taktiksel amaçlarla geliyor, müzakere masasında bizimle neredeyse alay ediyor, zamanımızı çalıyor, gerçek politikalarını da müzakere masası dışında uyguluyor.
Gerçek politikaları; Kıbrıs Türkünü dünyadan izole etmek, ambargolar altında ezdirmek, Anavatanı ile olan bağlarını yıpratmak, koparmak ve Kıbrıs Türkünü yalnız bırakmak, yalnız yakalayıp kendi boyunduruğu altına alacağı günü beklemektir.”
Ertuğruloğlu, bu gerçeklere rağmen müzakere masasında Kıbrıs Türk halkını aldatıcı, çözüm olacakmış gibi yanıltıcı politikalar izlenmesini eleştirdiklerini, ancak yine de müzakerelere katkı koyduklarını, endişelerini aktardıklarını anlatarak, Cenevre’de de o şekilde hareket ettiklerini söyledi.
Müzakere sürecinin artık bir şekilde noktalanması ve önü açık müzakere şekline son verilmesi gerektiğine inanç belirten Ertuğruloğlu, müzakerelerde 49. yılda olduklarını ve 2018’de 50. yıla ulaşılacağını ifade ederek, “50. yılı beklemeye gerek yok, 1-2 hafta içerisinde Cenevre işi bir neticeye bağlanması gerekiyor. Ya anlaşma var ya da anlaşma olmadığı kesin neticesi ortaya çıkacak. Bu kaçınılmazdır, böyle olması gerekir” dedi.
Ertuğruloğlu, Rum tarafının “önü açık müzakere süreci bitmelidir” tezine karşı olduğunu, onların önü açık müzakere sürecinin devamından yana olduğunu kaydetti. Türk tarafının da müzakere sürecini bitiren taraf olmama konusunda bir hassasiyeti olduğunu, suçlanan taraf olmak istemediğini belirten Tahsin Ertuğruloğlu, müzakerelere bir şekilde nokta konması gerektiğini, bunun da Anavatan Türkiye ile istişare içinde yapılabileceğini ifade etti.
Bu coğrafyada önemli olanın Türk milletinin, Türkiye’nin çıkarlarının güçlenmesi olduğunu vurgulayan Ertuğruloğlu, Türkiye güçlendiği sürece Kıbrıs Türk halkının uluslar arası aktörler tarafından dikkate alınacağına işaret etti.
Türkiye yıpratıldığı takdirde Kıbrıs Türkü’nün dikkate alınmayacağını ifade eden Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, bunun bilincinde olduklarını, bu yüzden Türkiye’nin çıkarlarını korumak ve ileriye götürmek için Kıbrıs’ta ulusal davayı sonuna kadar savunacaklarını vurguladı.