Herkes kendini ister Kıbrıslı hisseder, isterse Kıbrıslı Türk.
Yasalar dışında kimse kimseye elbise tasarlar gibi, aidiyet kimliği biçemez ve zorlayamaz..
Fakat siyasi sosyolojik gerçekler ışığında ilmi olarak adada diğer azınlıklar dışında yasal-siyasi açıdan iki resmi halk vardır; Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar.
Bireysel etnik kimlik tercih hissiyatı bu kaideyi, gerçeği değiştirmez. “Kıbrıslı” kimliğinin ayrı bir etnik köken sayılabilmesi için, ayrı bir dile, ayrı bir dine sahip olmasını gerektirir.
Kıbrıs’taki biz Kıbrıslı Türkler’in anadili “Türkçe”dir, Ayrı bir şiveye sahip olunması önemli değildir. Anadolu’da Türkler arasında 40’dan fazla şive mevcuttur ve her biri artikülasyon ve fonetik açısından birbirinden çok farklı boğumlamalara ve tonlamalara sahiptir.
Ortalama 40’dan fazla kullanılan Türü, şivesi ve lehçesi olan dilin adı yine Türkçe’dir. Yani kaideler gerçeği bozmaz. Aynı zamanda dinen ister inanır ister inanmaz, genel olarak adları Mehmet, Hasan, Ali, Osman, Hüseyin, Ayşe-Fatma olan kişiler ata ve dedelerinin adlarını taşıdığı gibi; adlarının nereden geldiğini bir araştırsınlar.
Bunlar İslam dinine haiz isimlerdir. Diğer yandan kimlik aidiyeti olarak “Kıbrıslı” söylem tek başına kullanıldığında, eğer bu söylem bireyin yaşadığı coğrafyayı ön plana çıkarma amacıyla kullanılıyorsa yine bir sakıncası yoktur. Aynı zamanda, Kıbrıslı ögesini, sırf etnik kimlik iddiasıyla kullananların, aksine, coğrafi aidiyet duygusuyla hareket ettiği düşüncesindeyim.
“Kıbrıslı Türk” aidiyet kimliği kullanım tercihi, iki ayrı coğrafya ve devleti temsil eder; iki ayrı etnik milleti değil. 1571 yılından itibaren Osmanlı döneminde Anadolu’da ve Kıbrıs’ta yaşayan Ortodoks kilisesine kayıtlı Yunanca konuşan halka, Roma’dan kalma halk anlamında Rom veya Rum denilmiştir.
1832 yılında imzalanan İstanbul Antlaşması ile Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsız bir ülke olarak tanınmasıyla Kıbrıs’taki Rumlar’da kendilerini bu bağımsızlık heyecana kaptırıp Yunan kimliğine sarılırlar. Kıbrıs adasının çeşitli entrika ve siyasi oyunlarla 1878 yılında İngiliz egemenliğine geçmesi ada Rum’larının Yunan milliyetçiliğine daha çok yaklaşmasına neden olur.
Kıbrıs’ta İngiliz emperyalizminin dürtmesiyle 1930’lardan başlamak üzere, Kıbrıslı Rumlar ve Türkler iki ayrı etnik halk nezdinde ayrılıkçı siyasete kışkırtılır. Bu süreç İngiliz emperyalizmi tarafından 1955 yılında daha da tırmandırılarak Yunan ve Türk milliyetçiliği kamçılanır.
Aynı yılların devamında Türklerin propagandası Lefkoşa’da ve İstanbul’da “Kıbrıs Türktür Türk Kalacak” iken Adadaki Milliyetçi Rumlar “ENOSİS” “Kıbrıs derhal Yunanistan’a bağlanmalıdır” siyasi propagandasına sarılır. İngiltere, 1959 yılına gelindiğinde, Yunanistan ve Türkiye’yi, Kıbrıs’ta özel çabalarıyla meydana getirdiği Kıbrıs etnik köken sorununa, “Kıbrıs Sorunu”na müdahil eder.
1959-60 yılları arasında garantör ülkeler Türkiye-Yunanistan ve İngiltere çabasıyla 1960’da Kıbrıs’ta her iki halkında anavatanlarından kökten bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti Kurulur. Bu yeni cumhuriyetin getirdiği yeni avantajlar, güç ve şımarıklıkla çoğunluk oranındaki bazı Rumlar yavaş yavaş Yunanistan’a sırt çevirme eğiliminde bulunurlar. Yeni süreç Yunan milliyetçiliğinden ziyade “Kıbrıslılık milliyetçiliği” üzerine yoğunlaşmıştır.
İşin garip tarafı, adada yeni bir milliyetçilik akımı olan “Kıbrıslılık” sürecine sarılanlar Milliyetçi Rumlar’dan ziyade kendini sol, sosyalist, kominist addeden solcu Rumlar’dır. Oysa “Kıbrıslılık” söylemi de Irkçı ve faşist bir yaklaşımdır. Kıbrıs’taki solcu Rumlar, Yunanistan ve Türk milliyetçiliğine karşı bir duruş olarak “Kıbrıslılık” adında yeni bir milliyetçi ve ırkçı bir duruş sergileyince…
Adadaki Solcu Kıbrıslı Türkler de aynı ve yeni milliyetçilik akımı hatasına düşerler. 1974 Yunan Cuntası askeri çıkarmasının başarısızlığı üzerine hayal kırıklığına uğrayan Kıbrıslı solcu Rumlar, zamanla yeni akım “Kıbrıslı” siyasi miliyetçilik akımına iyice tutunurlar. Bunu gören sol-sosyalist-komünist Kıbrıslı Türkler de aynı hatalı tepkiyle “Sen ne kadar Kıbrıslı isen ben de o kadar Kıbrıslıyım” aidiyet hırsıyla aynı milliyetçilik tehlikesi yanlış akımına kapılırlar….
İşte o günden bu güne, ilk önce Kıbrıslı sol Rumlar ve Türkler arasında başlayan “Kıbrıslılık” kimlik aidiyet kör dövüşü bu güne kadar gelmiştir. Bana göre, adada emperyalistler tarafından oltaya takılan bu “Kıbrıslılık milliyetçiliği” zehirli yem adada yeni bir sorun yaratmaktan başka bir şey değildir. Kıbrıs Türk ve Rum solunun “Kıbrıslılık milliyetçiliği” yapması emperyalizmin ekmeğine yağ ve bal sürmektedir. Kıbrıslılık siyaseti, sol siyasi felsefesine tamamıyla terstir. Zararlı çıkan ise yine ister sağ olsun isterse sol görüş Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler’dir.
Yani zararlı çıkacak olan bizleriz.. Başbakan Sn. Özgürgün’ün “Adada Kıbrıslı yoktur, Türkler ve Rumlar vardır” söyleminin ardından yine bir ötekileşitrme süreci harlandırılmıştır. Bunu sürgite dönüştüren de solcu olduklarını iddia eden kesimdir.
Üstelik bu ayrışımı ve ötekileştirmeyi, bazı kelli felli aydın olduklarını iddia eden, solcu eğitimciler, bazı sol gazeteciler, sanatçılar vs alevlendirmektedir. Tekrar ediyorum, ister etnik kökene dayalı, ister coğrafi aidiyet kökenine dayalı olsun “Kıbrıslılık” milliyetçilik ve ırkçılık tutumudur.Bu da dünya solu ile bağdaşmaz. Kuzey Kıbrıs’ta halk arsında masumca kullanılan “Ben Kıbrıslıyım” söylemi “Atadan dededen Kıbrıs kökenliyim manasında kullanıldığna inanırım” bunu siyasi ve etnik kimliğe dayandırmak kafatasçılıktan, Hitler milliyetçiliğinden farksızdır. Anadolu’da birilerinin “İstanbulluyum, Ankaralıyım, Adanalıyım demesiyle Türklüğünü veya etnik kökenini yok saymaya çalışması ne kadar saçma ve gerçek dışı olursa “Kıbrıslıyım” demekle Türk haricinde farklı bir kökenden geliyorum kastettiğini sananların durumu da diğerlerinden farksızdır.
Herkes kendini ister Kıbrıslı hisseder, isterse Kıbrıslı Türk. Yasalar dışında kimse kimseye elbise tasarlar gibi, aidiyet kimliği biçemez ve zorlayamaz..
Fakat siyasi sosyolojik gerçekler ışığında ilmi olarak adada diğer azınlıklar dışında iki resmi halk vardır; Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar. Bireysel etnik kimlik tercih hissiyatı bu gerçeği ve kaideyi bozmaz. Mesele varlığımızın ana unsuru “insan kalabilmeyi” yeğlemek ve başarmaktır.
Meraklısına: Benim hissi kimliğim Kıbrıslı Türk.
Candaş Özer
Gazeteci-Yazar, Şair