Küresel politikaların merkezi hâline gelen Orta Doğu ve Türkiye’nin Orta Doğu stratejileri, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde gerçekleşen konferansta ele alındı.
İstanbul Aydın Üniversitesi Orta Doğu Kafkasya Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “Orta Doğu’da Durum: Türkiye’nin Stratejik Hedefleri” başlıklı konferansta tarihçi kimliğiyle öne çıkan Azerbaycan muhalefetinin lideri Prof. Dr. Cemil Hasanlı ve İAÜ Uluslararası Ticaret Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar konuştu.
Azerbaycan muhalefetinin lideri ve 2013 yılında Azerbaycan başkanlık seçimlerinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e rakip olan Prof. Dr. Cemil Hasanlı, Sovyetler Birliği ve Azerbaycan perspektifinden Orta Doğu meselesini ele aldı. Sovyetlerin çöküşünden sonra ortaya çıkan gizli arşiv belgelerinin Orta Doğu’ya dair çok gizli emelleri ortaya çıkarttığını belirten Prof. Dr. Hasanlı, Ortadoğu’da Sovyetlerin asıl yerleştiği ülkelerin Irak ve Suriye olduğunun altını çizerek “1971 yılında Sovyetler Suriye’de Akdeniz politikaları için bir üs kurmuştu. Suriye, Sovyet politikaları için hayati bir öneme sahipti” değerlendirmesinde bulundu.
İngilizlerin Kürtlere yönelik politikasına karşı Sovyetler Birliği’nin de Kürtleri kendi tarafına çekme niyetiyle planlar yaptığını belirten Prof. Dr. Cemil Hasanlı, Sovyetlerin Kürtleri her zaman İran ve Türkiye’ye karşı bir silah olarak gördüğünü belirterek, Sovyetler’de yıkıldığı zamana dek Türkiye dışındaki Kürtleri Türkiye’ye karşı kullanmak için rapor hazırlandığına dikkat çekti.
Azerbaycan’da Türk sevgisi silinemez
Öğrencilik yıllarından bir hatırasını da konferansta paylaşan Prof. Dr. Cemil Hasanlı, Sovyetler döneminde öğrencilerin genellikle Azeri Türkü, subayların da Rus olduğunun altını çizerek, “1974 yılında Temmuz ayında televizyonda ‘Türk ordusu Kıbrıs’a girmiştir’ haberi çıktığında öğrenciler arasında yer yerinden oynadı. Herkes çok sevindi. Rus subaylar bu duruma hayret ettiler. Sovyet ideolojisi Azerbaycan’daki Türklüğü yok edememiştir. Bugün de gençler arasında Türk sevgisinin devam ettiği inancını taşıyorum” dedi.
Türk şirketleri körfez ülkelerine 53 Milyar dolarlık yatırım yaptı
Konferansta Körfez ülkelerinin iktisadi yapısı hakkında bir konuşma yapan Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, dış politikada belirleyici olanın ekonomi olduğunu belirterek, dış politikaya dair iddiaların iktisadi parametrelerle uyumlu olmadığı müddetçe gerçekçi olamayacağını belirtti. Türkiye’nin Orta Doğu’ya ve Körfez’e açılmasının 1974’te gerçekleşen Kıbrıs harekâtı sonrası ABD ve NATO tarafından uygulanan ambargo sonucu gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Aybar, 2002’de AKP iktidara gelene kadar Orta Doğu’ya yönelik bir ilgi olsa da bunun iktisadi açıdan pek de yoğun olmadığını ifade etti. “Bugünün Türk dış politikasında iktisadi ilişkilerin ötesinde siyasi ilişkiler öne çıkmış durumda. Türkiye’nin siyasi ilişkileri petrolün de ötesine geçmiş durumda. Türkiye’nin bölgeyle ticareti de petrolün ötesine geçmiş durumda” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Sedat Aybar, Türkiye’nin 2014 yılında Körfez ülkeleriyle 16 milyar dolar ticaret hacminin olduğuna ve Türk şirketlerinin başta Suudi Arabistan olmak üzere bu ülkelerde 53 milyar dolarlık yatırım yaptığına dikkat çekti. Ancak Prof. Dr. Aybar’a göre olumlu yönde kurulan bütün siyasi gelişmelere ve ilişkilere rağmen iktisadi gelişmeler tatmin edici değil.
Körfez ülkelerinin entegrasyonu mümkün değil
Körfez ülkelerinin Avrupa Birliği gibi bütüncül bir yapı içerisinde entegrasyonunun önceki yıllarda telaffuz edildiğine değinen İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, Körfez ülkelerinin kendi içinde bir entegrasyon sağlamasının iktisadi açıdan mümkün olmadığını belirterek, “Körfez ülkelerinin bir araya gelerek kapsamlı bir birlik kurmasının iktisadi açıdan mümkün olmadığını Katar’da verdiğim bir konferansta Trump seçilmeden önce anlatmıştım. Aradan geçen zaman gösterdi ki Trump sonrası dönemde Körfez ülkelerinin bir entegrasyon sağlayamayacağı ortaya çıktı” şeklinde değerlendirmede bulundu.