Ağabey dediğim Şener Levent, bana verdiği cevapta, kendisine yazdığım hakaret içermeyen, hedef göstermeyen, düşmanlık yaratmayan, kişisel saldırı içermeyen yazıma karşılık, beni savaşa destek vermekle suçlayıp, sosyal medya hesabından engellemek suretiyle cezalandırmış oldu.
Neden?
“Faşizan saldırıları tetiklemek, insanları şiddete meyletmek, en adi faşistliktir” dediğim için.
Peki, o halde, bu tutumunla sen ne kadar demokratik ve hoşgörülüsün sevgili ağabeyciğim.
Eğer gazete kapak sayfasını “Savaşa Hayır” şeklinde tasarlasaydın ve sırf savaş karşıtlığı yapsaydın, benim de desteğimi alır bu çirkinliklerin hiç birine neden olmazdın!!!
Ama sen öyle yapmadın? Ne yaptın?
Bir Ülkenin Milli Şuur değerlerini hedef alarak, kasten, kendi kendini hedef haline getirdin? Bunun nedenini aşağıda anlatacağım..
Türkiye’yi ve K. Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıs Türk halkını kışkırtarak neyi hedefledin?
Gazetenin önüne gelineceğini bilmiyor muydun? Adın gibi biliyordun?
Gazetene filli saldırılacağını da biliyordun.
Zaten senin arzun ve hedefin de buydu, insanları kendi üzerine kışkırtmak. Bundan adım gibi emininim. Sen de ne yaptığından emindin..
Çünkü bu senin, ilk komplo ve bozgunculuk oyunun değil.
Ama gel gör ki,
bu çirkin komplo teorisini kurgulayanlar. Savaş karşıtlığı yaptığını iddia ederek barışa hizmet ettiğini sanan bu zevatlar, toplumsal siyasi iç savaşı arzuluyorlar..
Huzur ortamını geriyorlar.
Şener ağabeyin yazılarıyla ilmek-ilmek ördüğü bir kilimdir bu..
Ezilen Anadolu kökenli işçi ve emekçinin, savaş ve göç acıları, kayıplar yaşamış Kıbrıs Türk Halkı’nın yanında olması gerekirken, sürekli işçi kesimi hor gören ve toplumdan soyutlayıcı yazılar yazması, Kıbrıs Türk Halkı’nın acı veren hassasiyetlerini kaşıması, ve daha çok şey, bozgunculuğunun en bariz kanıtıdır.
Yazılarını okuyun tespitinizi kendiniz yapın..
Şener abi ve bariyası, yani güruhu, insanları şuralı-buralı, şuradan-buradan diye ayrıştırarak, senlik-benlik kavgasını büyütüp kullanmayı hedefliyorlar hep..
Aklı olan bu oyuna gelmez..
Pazar günkü Afrika manşetini gördüğümde, neler olabileceğini, bu gazetenin neyi hedeflediğini yazmıştım.
(Face sayfamda Pazar günü yazdığım yazımı okuyabilirsiniz)
Zaten bunlar, saldırı kışkırtıcı teorilerini pratiğe dökme konusunda uzmanlaşmış provokatörler olarak Kıbrıs Türk toplumunda iyi bilinirler..
Bilmeyenler de öğrensin artık!!!
Daha önceleri de aynı taktiği defalarca kullandılar. Kendileri çalıp kendileri oynadılar, toplumumuzdaki milli hasasiyete sahip insanlarımızı kışkırtıp, iç huzuru bozucu komploları devreye sokup, kendi kendilerini taşlatıp, bunu toplumsal iç barışı bozacak nitelikte kullandılar hep..
Sorarım size,
her birimizin ayrı hassas noktaları vardır öyle değil mi?
Peki birileri durduk yerde sizin hassas noktalarınızı dürtse, ne yaparsınız?
Bir uyarır, iki uyarır, en son aklınıza gelen ilk akıl almaz şeyi, elinizde olmadan, sonradan pişmanlık duyacak olsanız bile yapmaz mısınız?
Haah, işte tüm mesele bu!!!
Yahu sen durduk yerde, Tayyip Erdoğan’a laf sok, kışkırt, sonra o da sana laf sokup, aklına gelen ilk şeyi yapsın. Olanlar olsun, sonra dön,
çocuklar gibi “Aha ilk önce o vurdu” de..
Eyvallah, kime, hangi cinsiyete ve hangi kuruma karşı yapılırsa yapılsın, şiddetin hiçbir türlüsünü sağduyu sahibi aklı başında hiçbir insan tabii ki kabul edemez.
Ben de etmem..
Durduk yerde gidip, arının deliğine ucu ateşli kamışı sokuyorlar, arıların saldırısına neden oluyorlar. Arılar başlarına üşüşüp kendilerini sokunca da, arıları Birleşmiş Milletlere, sevgili dostları Anastasiadis’e, Avrupa Birliğine ve hatta önlerine gelen TC düşmanı kim varsa ona şikayet ediyorlar.
E bre anipşi, sen da arının deliğini gurdisleme!!!
Neyse, bu güruhun sosyal ve psiko-sosyal dengesini ve endazesini anlamak biraz Hitler gibi düşünmeyi gerektirir, bu da her bireyin anlayabileceği türden bir psikoz değil..
Vay arkadaş, nesiniz, necisiniz siz yahu?
Yurdumuzda,
bize düşman emperyalizmle bir olup, omuz omuza kendi toplumunda faşist saldırılar kamçılayan, kendini solcu sanan bozguncular mı?
Hem, bir insan, hem solcu hem de bize düşmanlık eden emperyalist ülkelerle nasıl iş birliği yapar. Solculuk, tüm dünyada, antiemperyalist bir duruşu gerektirmez mi?
Siz, ne tür bir solculuğu idol edindiniz kendinize?
Sizin Antimilitarist ruhunuz, duruşunuz ve tepkiniz sadece adadaki TSK için mi geçerli?
Gerçekten antimilitarist iseniz, adada kalıcı bir barışı hayal ediyorsanız,
tek bir an olsun, neden adadaki işgalci BM ordusu ve sürekli ağır silahlar satın alan ve TC düşmanlarıyla savaş ortaklığı yapan Rum Milli Muhafız Ordusu’na karşı bir eyleme asla girişmediniz?
TSK haricindeki ordulara karşı neden tek satır karşıt yazılar yazmaz veya iki çift karşıt laf etmezsiniz?
Yoksa sizin savaş karşıtlığınız ve antimilitarist duruşunuz sadece TSK’ya karşı mı?
Eğer öyleyse bunun nedeninin, niçin topluma mertçe anlatmazsınız??
Önce onu bir anlatın da anlayalım.
Evet, doğru,
solculuk savaş karşıtı olmaktır. Ben de savaş karşıtıyım, hatta çıksan toplumda yüz kişiyle konuşsan, görüşü ne olursa olsun, Kuzey Kıbrıs’ta toplumun %’de 90’nı savaş karşıtı çıkacaktır.
Hal böyleyken gazete manşetine “Savaşa Hayır” sloganı değil de
“Türkiye’den bir işgal herkatı daha” şeklinde kışkırtıcı bir cümle attınız!!
Adada Barış istediklerini iddia ediyorlar, ama zorbalığa da başvuruyorlar.
Adanın birleşmesini isteyen bu güruh Kuzey Kıbrıs’ı, başta Afrika gazetesi olmak üzere küçücük bir toprak parçasında yaşayan bu toplumu kutuplaştırıp, kutuplaşmayı çatıştırıp bundan siyasi fayda elde etmeyi planlıyorlar.
Daha önceleri defa kaz yazdığım gibi;
yöntemleri hep aynı, toplumsal hassas noktayı bul, oradaki yarayı kaşı, kanat, acı ver, sonra da hassas noktalarını dürttüğün insanların üzerine gelmesini, hiç birimizin tasvip etmeyeceği şekilde sana şiddet sergilemesini, camlarını kırmasını bekleye dur.
Saldırı başladığındaysa, provokasyonu başardığına sevin ve daha birçok çirkinliğe neden ol. Basını çağır, BM’lere “Goma da geldiler” de..
Anastasiadis’e “Bak bu iğrençliği senin için yaptım, ortaya çıkacak malzemeyi iyi kullan aşkımız baki kalsın” diyerek öpücük at..
Sizce buna ne denir? Adice kurgulamış bir tuzak, barış hayal ederken düşmanlığı körüklemenin dansikası değil mi bu?
Buna savaş karşıtlığı değil, zararlı toplumsal faşizmi besleyip, meydana getirip, kardeşin kardeşle karşı karşıya getirilmesi denir..
Başka ne mi yapıyor bu provokatör zevat güruhlar:
Demokrasi diyorlar,
demokratik düzene dinamit yerleştiriyorlar.
Önce insan hakları, insan onuru, insan emeği, insanlık diyorlar; demografik yapıdan şikayet edip, insanlık temelinde ayrımcılık talebinde bulunuyorlar veya ayrı gayrıcılığı direk olarak kendileri uyguluyorlar..
Hukukun üstünlüğü diyorlar, Hukuk yapan meclise kukla meclis, ceberut devlet diyerek, meclise saygı duymayarak, hukukun beşiğini aşağılıyorlar..
İngiliz ve BM işgaline tek kelime etmeyenler, TSK’nın Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında var olan hakkını kullanmasına, üstelik bu hakkı TSK’ya verenin Yunan Cunta Ordusu’nun 15 Temmuz çıkartmasının neden olduğunu bildikleri halde, işgal diyorlar.
Nedir barış?
Önce toplumsal iç barışı, sağduyuyu, kardeşliği ve sükuneti sağlamak ve sürdürmek değil midir?
Peki, sen ve senin gibiler ne yapıyorsunuz Şener ağabeyciğim:
Komşumuz Rumlarla “Birleşik Kıbrıs” hayali kurarken, Kuzey Kıbrıs halkının iç huzurunu bozup, çatışma yaratıyor, kardeşi kardeşe kırdırmayı planlıyorsun?
Peki bu durumda sen nasıl hümanist ve barışçıl bir insan oluyorsunuz?
Bir yandan barışçıl gözükürken, diğer yandan kendi toplumunu iç çatışmayla düşmanlığa sürüklemek nasıl bir çelişkidir?
Hem barış, hem de toplumsal iç savaşı kurgulamak nasıl bir ruh hali,
ne tuhaf bir psikozdur!!
Solcu ve hümanist olduğunu iddia edip, ırkçılık temelinde eylemlere girişmek ne tür bir ruhi iç çatışma ve çarpıklıktır.
Bunun cevabını neden vermedin?
Sana, daha önceleri bizzat sormuştum, “Bir insan hem solcu ve hümanist, hem de ırkçılık temelinde toplumsal çatışma meraklısı ve kışkırtmacı bir faşist nasıl olabilir diye?
Cevap verebilmiş miydin? Hayır.
Sadece “Ben asla Faşist değilim” demiştin.
Buna karşılık ben de sorumu bir başka şekilde tekrarlamıştım.
“Bir insan, barışçıl, hümanist bir duyguyla, Rum komşularıyla uzlaşma ve barış arzu ederken, Diğer yandan KKTC’nin demografik nüfus yapısını neden ayrıştırıp, onları birbirine düşürmek ve düşman etmek ister.
Bir insan, hem milliyetçilik karşıtı olup, hem de toplumu ayrıştırıcı yazılar yazarak mikro-milliyetçilik yapıyorsa, bu nasıl bir solculuktur” diye, sorumu yinelediğimde…
Buna da cevap veremedin, sadece şöyle demiştin
“Benim, buradaki veya Türkiye’deki halklarla sorunum yok”
Peki a güzel ağabeycim,
senin sorunun, neyle ve kimle yahu?
Allaaasın bir karar ver artık, ruhundaki bu belirsiz psikoz çatışma bu topluma ve toplumsal barışa ne kadar zarar veriyor gör artık..
Yoksa senin niyetin üzümü sıkıp şarabını içmek değil de, direk bağcıya zarar vermek mi?
Kafandaki çatışmanın ve çelişkinin, seni kudurtan ve sana yakışmayacak çatışmalara sebep olan bu akıl dışı bozgunculuğunun, provokatör çılgınlığının nedenini henüz sen bile tespit edebilmiş değilsen?
Ne diyedir bu saldırganlığın ve öfken?
Bu iç çatışma kudurganlığının, toplum huzurunu bozucu provoke manipülasyon çılgınlığının sebebi nedir?
Hazmedemediğin, kaldıramadığın ve bu nedenle sürekli kin, öfke ve çatışma çığırtkanlığının bu önlenemez içgüdüsü hangi kaynaktan beslenir?
Nedir sendeki bu bozguncu cazgırlığın temel içgüdüsel dürtüsünün sönmez ateşi?!!!
Bunun nedenini sen de bilmiyorsan, bu akıl dışılığın zararlarını bu topluma çektirmeye zerre hakkın yoktur, bunu iyi bilesin..
Faşizan saldırıları tetiklemek, insanları şiddete meyletmek, en adi faşistliktir, bunu da iyi belleyesin..