Kanser vakalarının yüzde 5’ini oluşturan ağız kanserleri, dil, ağız tabanı, dudak, yanak, diş etleri, sert ve yumuşak damak olmak üzere ağzın her bölgesinde görülebiliyor.
Sigara, alkol, çeşitli kimyasallar, radyasyon ve güneş ışığına uzun süre maruz kalmak gibi nedenlerin yol açabileceği ağız kanserlerinde genellikle cerrahi müdahale kullanılıyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İsmail Hakan Avsever, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanserin, vücuttaki anormal yapılı hücrelerin kontrolsüz şekilde büyüyerek, çevre dokularda hasar oluşturması ve böylece organ veya dokuda fonksiyon bozuklukları yaratması ile karakterize bir hastalık olduğunu belirtti.
Ağız kanserlerinin en sık görülen kanser türlerinden biri olduğunu ifade eden Avsever, bu hastalığın, dünyadaki tüm kanser vakalarının yaklaşık yüzde 5’ini oluşturduğunu söyledi.
Avsever, ağız kanserlerinin, 40 yaş üzeri bireylerde daha sık görüldüğünü dile getirerek, “Ağız kanserleri, erkeklerde kadınlardan iki kat daha fazla görülür. Ağız kanserleri, dil, ağız tabanı, dudak yanak, diş etleri, sert ve yumuşak damak olmak üzere ağzın her bölgesinde ortaya çıkabilir.” dedi.
Hücrelerin doğal yaşam döngüsünde, özellikle hücre çoğalmasını düzenleyen mekanizmalarda çeşitli etkenlerce bir bozukluğun meydana gelmesi sonucu kanserin ortaya çıktığını belirten Avsever, şunları kaydetti:
“Bu etkenler arasında sigara ve tütün kullanımı, alkol, çeşitli kimyasallara, radyasyona ve güneş ışığına korunmasız uzun süre maruz kalma, özellikle HPV enfeksiyonları, beslenme alışkanlıkları, genetik yatkınlık ve bağışıklık sistemi problemleri sayılabilir. İçeriğinde alkol bulunduran ağız gargaralarının ve uyumsuz protezlerin uzun süreli kullanımı da ağız kanserlerinin oluşumunda etkilidir. Ağız kanserlerinin belirgin, spesifik bir görüntüsü yoktur. Birçoğu başlangıç aşamasında belirti vermediklerinden çoğu zaman tespit edilemezler. Ağrı, en önemli şikayet olup, yüzde 30-40 olguda kendini gösterir. Bunun haricinde ağız içerisindeki dokularda sertleşme, şişlik, doku büyümesi, uzun süre iyileşmeyen ağız içi yaraların mevcudiyeti, ağız kokusu, ağız açmada zorluk ve kısıtlılık, doku hareketliliğinde azalma, boyun bölgesi lenf düğümlerinde ağrı ve hassasiyet ile kısmi veya total his kaybı da belirtiler arasındadır. Kulak ağrısı, kanama, dişlerde sallanma, nefes alma, yutkunma ve konuşmada zorlanma, kilo kaybı da diğer belirtileri arasında sayılabilir.”
Avsever, her kanser türünde olduğu gibi ağız kanserlerinde de erken teşhisin hayat kurtarıcı olduğuna dikkati çekerek, belirtilere karşı duyarlı olunması ve şüphe durumunda hekime başvurulması gerektiğini ifade etti.
“Ağız kanserlerinin en önemli sebebi olan sigara, puro veya pipo içmekten, tütün çiğnemekten kaçınılmalıdır.” diyen Avsever, uzun yıllar kullanılmış olsa bile bu kötü alışkanlıkları terk etmenin ağız kanseri riskini ciddi derecede düşüreceğini hatırlattı.
Avsever, kronik ve ağır alkol bağımlılığının da ağız kanseri riskini arttırdığını belirterek, “Alkol sadece içilerek tüketildiğinde değil özellikle gargaraların muhteviyatında bulunduğu zaman da risk yaratır. Uzun süreli alkol içerikli gargaraların kullanımından uzak durulmalıdır. Uyumsuz protezlerin varlığında en kısa zamanda diş hekimine başvurulmalıdır. Uzun süre güneş altında korunmasız olarak ultraviyole ışınlarına maruz kalmaktan kaçınılmalıdır.” görüşünü dile getirdi.
Ağız kanserlerinin multidisipliner bir tedavi süreci izlendiğini ifade eden Avsever, tedavide radyoterapi, kemoterapi gibi yöntemler uygulansa da genellikle cerrahi müdahale gerektiğini sözlerine ekledi.