ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson bugün Türkiye’ye geliyor. ABD-Türkiye ilişkilerinin çok gergin olduğu bir dönemde gerçekleşen bu kritik ziyaret ilişkilerin geleceği açısından önemli. Türkiye ABD’den şikayetçi. Tabii ABD de Türkiye’den şikayetçi. Ziyaretin kolay olmayacağı ortada. Nitekim Tillerson “Türkiye ile iş yapmanın zor olduğu dönemden” söz etti. Tillerson’dan önce Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster Ankara’da temaslarda bulundu. McMaster’in ziyareti de çok önemli. Tüm bu temaslardan nasıl bir sonuç çıkacak? İki müttefik arasındaki sorunlar çözümlenebilecek mi? Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “İlişkiler ya düzelecek ya da tamamen kopacak” diyor. Acaba hangisi olacak? Düzelecek mi, kopacak mı? Türkiye’nin ABD ile ilişkileri koparma lüksü var mı? ABD’nin Türkiye ile ilişkileri koparma lüksü var mı? Tüm bu sorular cevap bekliyor. Umarız Tillerson ziyareti sonrasında bazı cevaplar ortaya çıkar.
Ziyaretin temel gündem maddesi kuşkusuz Suriye’deki gelişmeler olacak. ABD ve Türkiye Suriye’de farklı önceliklere sahip. Çıkarları örtüşmüyor hatta bazen çatışıyor. Tillerson “Türkiye’nin de güvenlik kaygılarının farkında olduğunu” söyleyerek uzlaşı noktaları arama mesajı verdi. Ama Türkiye’nin Afrin Operasyonu’nun IŞİD ile sürdürülen mücadelenin “etkisini azalttığını” söylemeyi ihmal etmedi. Bu mesajları iyi incelemek lazım. Türkiye’nin tavrı ise sert. Taleplerinin kabul edilmesini istiyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Artık biz vaat istemiyoruz, somut adımlar istiyoruz. Belli konuları konuşabilmemiz için kaybolan güvenin tesis edilmesi gerekiyor. Türkiye hiçbir dostuna yanlış yapmaz. Ama ABD’den çok ciddi yanlışlar gördük. ABD bize verdiği sözleri tutmamıştır” diyor. Türkiye’de hem sağda, hem de solda Amerikan karşıtlığının siyasi getirileri olması durumu kolaylaştırmıyor. Ankara’da çetin bir pazarlık yaşanacağı ortada. ABD Türkiye’yi tamamen küstürmek istemeyecektir. Washington mümkün olduğunca ilişkileri iyileştirmek istiyor ama Türkiye’nin tüm taleplerini kabul etmesi beklenmemeli. Türkiye’ye ne verecek, ne vermeyecek? Ne kadar verecek,ne kadar vermeyecek? Mesele burada.
Trump yönetiminin Ortadoğu’ya bakışında İran özel bir önem kazandı. Bir şekilde İran’ın bölgede elde ettiği kazanımları sınırlandırma ve geriye sarma amacı güdülüyor. Tabii Rusya’yı (Çin’le birlikte) rakip ilan etme yaklaşımını da buna katmak gerek. Washington’un Suriye politikalarında bu iki faktör (İran, Rusya) önemli yer tutuyor. Bu durum Türkiye’ye bakışı etkiliyor. ABD’nin İran’a karşı Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin tamamen Rusya’nın güdümüne girmesini de istemez. Tüm yakınlaşma söylemlerine rağmen Türkiye’nin İran ve Rusya ile ilişkilerinde pürüzler olduğunu Washington biliyor. Gerek McMaster, gerekse Tillerson Türkiye ile işbirliğini geliştirme olanaklarını araştırıyorlar.
Türkiye’de çok sert ABD ve Batı karşıtı rüzgarlar esiyor. Bunun iç siyasetle ilgili yönü de var elbette. Dış politikaya hamaset karışması iyi değil. Peki konuya ABD ve Avrupa’dan baktığımızda ne görürüz? ABD ve Avrupa için Türkiye ile ilişkileri yönetmek bayağı zorlaştı. Türkiye’de otoriterleşmenin güçlenmesi, demokratik standartların zayıflaması, iktidara yakın çevrelerden kaynaklanan çok sert Batı karşıtı retorik, Rusya ile yakınlaşma Batı’da kaygı ile izleniyor. Batı, Türkiye’nin içte ve dışta zor meydan okumalarla karşı karşıya olduğunu biliyor. Ama bunların nasıl aşılması gerektiği konusunda Türkiye’yi yönetenlerden farklı düşünüyorlar. Hoşlanmadıkları AK Parti iktidarı ile iş yapmak zorundalar. Bu ustalık ve esneklik gerektirir. Tillerson’un Ankara’da diplomasi becerilerini sergilemesi gerekecek. Bakalım başarılı olabilecek mi?
ABD ve Batı Türkiye’yi kendi haline terkeder, “başının çaresine baksın” der mi? Sanmıyorum. Türkiye’nin jeo-stratejik önemi ve Batı’nın çıkarları buna olanak vermez. Böyle bir şey bölge için de iyi olmaz. Zor olsa da “sorunlu ama önemli” ilişkileri pragmatik yaklaşımlarla yönetmeleri gerekecek. Türkiye’nin haklı olduğu noktaları doğru tespit ederek işbirliği olanaklarını geliştirmeleri, yani Türkiye ile diyalog içinde olmaları daha akıllı bir yaklaşım olacaktır. Türkiye’nin ABD ile ipleri koparması da kendisi için iyi olmaz. Ayrıca ilişkiler sadece Suriye veya Ortadoğu sorunları ile sınırlı değil, olmamalı. ABD-Türkiye ilişkilerinin kapsamı çok daha geniştir. Ekonomik ilişkiler önemlidir.Karşılıklı iyi ilişkiler içinde olmak iki tarafın da yararına olacaktır. Tabii ilişkilerin aniden iyileşmesini beklemek gerçekçi olmaz. Bunun olması için karşılıklı çaba gerekecek. Bu da zaman ister. İrade ister. Tillerson ziyareti bu yönde ilk adım olabilir mi? Bekleyip göreceğiz.