Bizim millet umursuzlukta rakip tanımama modunda devam ede dursun, devekuşu gibi kafasını kuma gömerek kendini herşeyden ve herkesten soyutladığını sanmaya devam etsin, çevremizdeki ateş çemberi giderek daralıyor.
Türkiye ABD’nin yıllar yılıdır bölgede çevirdiği dolaplar sayesinde çevresinde daralan çemberi kırmak için bir başka ülkenin, Suriye’nin topraklarına girdi ve ABD öncülüğünde Türkiye’nin güneyinde, Suriye’nin ise kuzeyinde oluşturulan Kürt güçlerin hattını en önemli ve stratejik noktasından kopardı.
Afrin bölgesi, ABD öncülüğünde oluşturulan ve dar bir şerit halinde Kuzey Irak’tan Hatay’a kadar uzanan Kürt bölgesinin en önemli ve stratejik noktasıdır.
Bu bölge, aynı zamanda Rusların Akdeniz’de, Suriye sahillerinde oluşturduğu en önemli istihbarat üs bölgesine de yakındır.
Askeriniz bir başka ülkenin topraklarına girerse ve silahlı operasyonlara başlarsa, resmen o ülkeye karşı savaşa giriştiniz demektir.
Ancak Türkiye’nin hedefi Suriye değil, ABD’nin bölgede yarattığı ve kendi çıkarları için tepe tepe kullandığı, hem Suriye’nin hem de Türkiye’nin toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan Kürt kökenli olup da ABD güdümünde olan, ABD’nin bölgedeki emperyalist çıkarlarına hizmet eden, yıllar yılıdır ABD çıkarları doğrultusunda tepe tepe harcanan güçlerdir.
Bu aşamada eğer Türkiye Suriye-Rusya ikilisi ile işbirliği yaparsa, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki tüm planlarını bozar, ABD’yi tüm emperyalist emelleriyle birlikte bölgeden defeder ve bölgedeki ülkelerin sınırları korunur, bölgeye de barış gelir.
Yok eğer Türkiye ile Suriye-Rusya ikilisi arasında karşılıklı çıkarlar doğrultusunda ciddi bir işbirliğine gidilmezse ve şu an ortada olan güçbirliği boşluğunu Suriye-Rusya ikilisiyle işbirliğine gidecek bir PYD-YPG-PKK üçlüsü kapatırsa ve Suriye ile ABD güdümündeki PYD-YPG-PKK piyonları Türkiye’ye karşı işbirliğine giderse, ki bu çok ciddi bir olasılıktır, Türkiye giderek bir batağa saplanır ve içinden çıkamaz.
Türkiye için ok yaydan çıkmıştır.
Türk ordusu sınırı geçtikten ve operasyona başladıktan sonra yapılması gereken ABD güçlerini İncirlik üssünden defetmek, NATO’dan da çıkmaktır.
Türkiye açısından artık NATO’da bulunmanın zerre kadar bir hayrı yoktur.
Türkiye’nin NATO’da bulunmasının tek sebebi, Yunanistan ile bir savaşa tutuşulursa, diğer NATO ülkelerinin herhangi birinin tarafında olmayacağı beklentisidir.
Bu da boş bir beklentidir, zamanında Ege’de Yunan savaş gemileriyle karşılıklı dururken Amerikan gemisinden ateşlenen füzeyle vurulan Muavenet zırhlısını hatırlarsanız, bir Türk-Yunan sürtüşmesi sırasında ABD’nin kimin yanında duracağını da pekala anlarsınız.
Anlayacağınız durum çok ciddidir ve Türkiye şu an için resmen savaşa girmiş durumdadır.
Bu savaşın çapı daha da genişleyebilir.
Eğer taraflar Ortadoğu kaosunu yaratan ABD’ye karşı güçlerini birleştirmezlerse ve hem ortak düşmanlarıyla hem de birbirleriyle savaşa tutuşurlarsa, gündüz kavga ettikleriyle gece hırsızlığa beraber çıkarlarsa, bu işten en büyük zararı Türkiye görecektir, savaş yüzünden ekonomisi, siyaseti, ve zaten fazlasıyla yıpranmış olan iç huzuru kaçınılmaz olarak yerle bir olacaktır.
Bundan sonrasının ne olacağını akılcı veya akıl tutulmasına uğramış bir siyaset belirleyecektir.
…………………………
Hükümet kuruldu kurulmasına da, Çalışma Bakanlığı haricinde hiçbir bakanlıktan olumlu bir eylem göremedik henüz.
Sağolsun Zeki Çeler, gözünü kararttı, insan canını hiçe sayarak sürdürülen inşaat faaliyetlerinin üzerine gitti, denetlediklerinin nerdeyse onda dokuzunu kapattırdı.
Çok da iyi yaptı, herkes aklını başına toplasın.
Bu arada, çiçeği burnunda Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’a bir hatırlatmada bulunalım.
Lefke bölgesinde Gemikonağı’ndan Yedidalga’ya kadar olan ana yol, ya da diğer adıyla Ecevit Caddesi, tam bir felakete dönüştü, yol olmaktan çıktı, mayın tarlasına döndü, insanlar çukurlara düşmemek için birbirlerinin üzerine araba sürmeye başladı.
Bu rezillik bir seneyi geçti ki böyledir, zaten bu yol yıllar yılıdır tam bir rezillikti, ama son bir senede yol içinde yapılan kazılarla ve verilen hasarlarla tam anlamıyla bir felakete dönüştü.
Hoş, seyrüsefer vergisi diye bir vergi toplanmasına rağmen KKTC genelinde mevzuata uygun tek bir metre karelik yol bulamazsınız…
Devlet halktan trafiği iyileştirmek için topladığı verginin tek kuruşunu bile trafiğin iyileştirilmesine harcamaz, maaşların ödenmesine, bütçedeki deliklerin kapanmasına harcar, vatandaşı da aldığı vergi ile resmen dolandırır, vatandaşı trafik kaosunda ölüme mahkum eder, can ve mal güvenliğini tehlikeye atar, Türkiye de gelir ite kaka kendi bütçesinden burada yol yapmaya çalışır, yapar yapmasına da, yaptığı da bir halta benzemez…
Tolga Atakan basit bir bakanlığın başına gelmedi…
Ulaştırma Bakanlığı bu ülkedeki tüm trafik cinayetlerinden sorumlu bakanlıktır ve bana kalsa, gelmiş geçmiş tüm bakanlar ve üst düzey bürokratlar sorumluluklarını yerine getirmedikleri ve trafikte ölümlere neden oldukları için ikinci derece cinayetten yargılanmalıdırlar.
Yargılanmalıdırlar ki akılları başlarına gelsin, işgal ettikleri koltukların yeri geldiğinde kafalarına geçirileceğini de öğrenmiş olsunlar…
…………………………
YDP öyle ya da böyle Meclis’e girdi, girmesiyle birlikte Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımcılık söylemleri de tavan yaptı, yıllar yılıdır bastırılmış olan duygular bir anda su yüzüne çıktı, Afrika gazetesine protesto bahanesi altında Meclis’e bile saldırıda bulunma cüreti gösterildi, arkasından da KKTC yargısı hedef alındı.
Yıllar yılıdır aynı teraneleri okuyan Afrika gazetesine saldırı düzenlemek ne hikmetse tam da Meclis’teki yemin törenine denk getirilmesinin ve Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da hedef alınmasının tesadüfi olduğunu iddia etmek, herhalde abesle iştigal olur.
Diğer taraftan, keyfi bir kararla vatandaş yapılan ve ne hikmetse kendisine noterlik yetkisi de verilen Bertan Zaroğlu’nun bugüne kadar bu ülkede hiçbir sosyal güvencesinin, sosyal sigorta yatırımının olmadığı da ortaya çıktı.
Şimdi sorgulanması gereken şudur: Öğrenciyken vatandaş yapılan bu şahıs neden gerekçesiz ve keyfi bir şekilde vatandaş yapılmıştır, öğrenciliği bittikten sonra bu ülkede bunca zaman ne yapmıştır, geçimini nasıl sağlamıştır.
Bunlar sorgulanırken, bu şahısa vatandaşlık veren Bakanlar Kurulu’nun tüm üyeleri de aynı şekilde sorgulanmalıdır, hesaba çekilmelidir.
Bertan Zaroğlu bugün Meclis’te şu an için görev alan bir vekil olabilir, ancak yaşananlara bakıldığında o Meclis’de Kıbrıs Türkü’nü temsil ettiği konusunda kimseyi inandıramaz, inandıramaz, çünkü daha başından hem YDP hem de Zaroğlu aşırı duygusallığa kaçan tavırlarıyla kendi kalelerine gol attılar, varlıklarının huzur, uzlaşı odağı değil, huzursuzluk ve karmaşa odağı olarak görülmesini kendi elleriyle zemin hazırladılar.
Biraz mantıkla, biraz empatiyle süreci kendi lehlerine çevirebilirlerdi ancak o fırsat çoktan kaçtı.
Yıllar yılı Meclis’deki rezaletleri seyrederek vekilleri Meclis’I Hababam Sınıfı’na çevirdikleri, saygınlığını yerle bir ettikleri gerekçesiyle eleştirdik, ancak gelinen aşamada iş çığırından artık fazlasıyla çıkmıştır.
Bundan sonrasında gerekenleri ivedilikle yapmak şimdiki hükümete düşer, ki bu hükümet de daha başından yaşananlar karşısında sessiz kalarak, dikkate değer bir çıkış yapmayarak veya karar üretmeyerek, baskı altına alınmaya çalışılan yargıya da gerektiği gibi destek çıkmayarak, ve herşeyden önemlisi, hükümet programına İÇ GÜVENLİK konusunu almayarak, kendi kalesine gol atmıştır, gösterdikleri zaafiyetle suçluların kendilerini güçlü ve mağdur gibi göstermesine, kendilerini herşeyin ve herkesin üzerinde görmelerine, yasaları tanımamalarına, polise aldırmamalarına, siyasileri ve Cumhurbaşkanı’nı bile adam yerine koymamalarına zemin hazırlamıştır.
Şimdi bu hükümet ya hem kendisinin hem de kendinden öncekilerin zaafiyetlerini ve verdikları hasarları temizler, ya da altı aynı doldurmadan tavla teslim olur, UBP gelir, bıraktığı yerden devam eder.
Bu kadar basit.