Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Afrin’e yönelik yürütülen terörle mücadele DEAŞ ile mücadeleye engel değildir. Afrin operasyonu Batılı ülkeler için bir samimiyet testidir. Terörle mücadelede eğer gerçekten samimilerse bütün ülkelerin Zeytin Dalı Harekatı’nı kayıtsız şartsız desteklemeleri gerekir” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Kalın, Afrin bölgesindeki terör örgütlerine yönelik başlatılan Zeytin Dalı Harekatı’nda etkisiz hale getirilen terörist sayısının 2 bin 940’a ulaştığını belirterek, aynı zamanda hedeflenen bölgelerin de yüzde 40’ının kontrol altına alındığını, 100’ün üzerindeki yerleşim yerinin ÖSO ve TSK kontrolü altında güvenli bir şekilde yönetildiğini söyledi. Zeytin Dalı Harekatı’nın kararlılıkla devam edeceğini vurgulayan Kalın, “Biz Afrin harekatını başlattığımızda bunun öncelikle terör örgütlerine yönelik başlatıldığını bütün dünya ile paylaşmıştık. Zaman zaman çeşitli çevrelerden yapılan açıklamada Afrin operasyonunun DEAŞ ile mücadeleyi geciktirdiği şeklinde beyanlar geliyor. Afrin’e yönelik yürütülen terörle mücadele DEAŞ ile mücadeleye engel değildir. Afrin operasyonu Batılı ülkeler için bir samimiyet testidir. Terörle mücadelede eğer gerçekten samimilerse bütün ülkelerin Zeytin Dalı Harekatı’nı kayıtsız şartsız desteklemeleri gerekir. Amaç Suriye topraklarının bütün terör örgütlerinden temizlenmesidir. Terör örgütleri arasında bir hiyerarşi yapılamayacağına göre PYD, YPG, DEAŞ gibi terör örgütlerinin Suriye topraklarından tamamen temizlenmesi konusunda tam bir uyum içinde hareket edilmesi gerekir. Müttefiklerimizden beklentimiz de bu yöndedir” diye konuştu.
“YPG, PYD Afrin’i ikinci Kandil yapmaya çalışmaktadır”
Sivillerin Afrin’den çıkartılması konusunda YPG’nin son günlerde ortaya çıkardığı engellerin bulunduğunu ifade eden Kalın, “YPG, PYD bir müddettir Afrin’i ikinci Kandil yapmaya çalışmaktadır. Bize gelen bütün istihbarat bilgileri çerçevesinde de bu çabanın yoğun bir şekilde devam ettiğini de biliyoruz. Hamdolsun bu müdahaleyle Afrin’in ikinci bir Kandil olması engellenmiştir. Bundan sonra da hiçbir şekilde buna müsaade edilmeyecektir. PYD, YPG terör örgütünün özellikle Afrin’deki sivillerin çıkmasını engellemeye çalışması da altını çizmek isterim ki bunun amacının sivilleri canlı kalkan olarak kullanmak olduğu da ortadadır. Bunun da bir savaş suçu olduğu malumdur. Burada Türkiye’ye dönük, Afrin harekatına dönük eleştiriler getirmek yerine müttefiklerimizin PYD, YPG’nin yaptığı savaş suçu ihlallerini dikkate almaları gerekir” şeklinde konuştu.
“YPG, PYD terör örgütünün de bir takım dersler çıkarması gerekir”
Son günlerde Membiç civarından bir grup YPG’linin Afrin’e kaydırıldığı yönünde haberler bulunduğunu anımsatan Kalın, şunları kaydetti:
“Biz bununla ilgili gerekli resmi kanallardan girişimlerimizi yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. ABD’nin kontrolünde hareket eden PYD, YGP güçlerinin Membiç’ten Afrin’e kaydırılması konusunda mutlaka devreye girmesi ve bunu engellemesi beklenir. Bunu yaparlar yapmazlar ayrı bir şey ama biz sahada gerekli tedbirleri almış bulunmaktayız. İstedikleri kadar güç kaydırmaya çalışsınlar, bu konuda kararlılığımız tamdır. İki hafta önce Halep civarından rejime yakın olduğu söylenen bazı grupların da Afrin’e sızma girişimleri oldu. Bunlar da akamete uğratıldı. Bunlar püskürtüldü. Dolayısıyla buradan YPG, PYD terör örgütünün de bir takım dersler çıkarması gerekir.”
Suriye bağlamında Doğu Guta’da yaşanan hadiselerin de önemli olduğuna dikkat çeken Kalın, BM’nin 2401 sayılı kararı çerçevesinde 30 gün boyunca Doğu Guta’da ateşkes ilan edildiğini, ancak bu ateşkesin tam manasıyla uygulanmadığını, rejimin ihlallerinin devam ettiğini söyledi. Rejimin ateşkes ihlalinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yoğun bir diplomasi girişimi başlattığını ifade eden Kalın, Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Putin ile görüştüğünü, öğleden sonra ise Ruhani ile görüşeceğini dile getirdi. Rejimin bu saldırıları derhal durdurması gerektiğinin altını çizen Kalın, “İkinci olarak insani yardımların ulaştırılması için bir güvenlik koridorunun oluşturulması ve insani yardımların geçişine izin vermesi gerekiyor. Şu ana kadar bir konvoy Doğu Guta’ya ulaşabildi. Bu yeterli değil. İnsanlığın vicdanı Türkiye’de artıyor. Dünyanın ilgisiz kaldığı yerlerde yaşanan insanlık dramına dur demek için Türkiye bütün imkanlarıyla harekete geçmiş durumda. Birkaç gündür yola çıkmış olan ve yarın Hatay’a ulaşacak olan Vicdan Konvoyu çalışmasına da değinmek istiyorum. Bir sivil toplum girişimi olarak ortaya çıkan, Türkiye’deki STK’ların öncülüğünde ama 50’ye yakın ülkeden katılımcının iştirakiyle gerçekleşen konvoy yarın Hatay’a gidecek. Özellikle Suriye’deki kadınların maruz kaldığı haksızlıkları, işkence ve diğer kötü muamele türlerini protesto etmek için bir çalışma yapacaklar. Bu çalışma grubundan bir heyeti de Cumhurbaşkanımız bugün kabul edecek” ifadelerini kullandı.
“Biz AB üyeliğini stratejik bir öncelik olarak görüyoruz”
Kalın, 26 Mart’ta Varna’da Türkiye-AB zirvesi gerçekleştirileceğini kaydederek, şunları söyledi:
“Burada özellikle Türkiye’nin AB üyelik süreci, Türkiye-AB ilişkilerinin diğer boyutları, mültecilere yapılan yardımlar, yeni fasılların açılması ve Avrupa’da gündeme gelen ırkçılık, İslamofobi, nefret suçları gibi konular ele alınacak. Biz AB üyeliğini stratejik bir öncelik olarak görüyoruz. Bunun hayata geçirilmesi için AB’nin de üzerine düşen yükümlülükler var. Özellikle 2015 tarihli Türkiye-AB mülteci anlaşmasının maddelerinin hayata geçirilmesi konusunda AB’den kaynaklanan ciddi gecikmelerin olduğunu biliyoruz. Özellikle Suriyeli mülteciler için ayrılan fonların aktarımı konusunda bir süreç ilerliyor ama arzu edilen hızda ve etkinlikte değil. En azından ikinci 3 milyarın daha hızlı bir şekilde aktarılması, mültecilere ulaştırılması konusunda biz Türkiye olarak kendi aramızdaki çalışmaları tamamladık. AB’den gelen bu fonlarla bunun mültecilere ulaştırılması için gerekli çalışmaları AB makamlarıyla da yapmaya devam edeceğiz. Varna’da gerçekleşecek zirvede bu konuyu da etraflı bir şekilde ele alacağız. Öte yandan Avrupa’da yükselişe geçen ırkçılık, nefret suçları, İslamofobi endişe verici bir gelişme olmaya devam ediyor.”