Suriye’deki iç savaş, ABD ve AB’nin istediği gibi gitmiyor.
Beklentileri ve emelleri hiç gerçekleşmedi. Orta Doğu ile ilgili uzun vadeli planları da suya düştü. Yırtıp attılar.
Türkiye-Rusya-İran ittifakı ABD ve AB’nin kısa ve uzun vadeli bütün planlarını fena bozdu.
Rusya’nın ABD’ye kıyasla teknolojik üstünlüğü, Türk Ordusunun inanılmaz başarısı, İran’ın kararlılığı kara kara düşündürtüyor ABD ve AB’li yöneticileri.
Önce İran’a, sonra Rusya’ya ve şimdi de Türkiye’ye uyguladıkları kur baskısı ve enflasyon zorlamasının kısa vadede başarılı gözükse de, uzun vadede işe yaramadığı ortaya çıktı.
ABD son çareyi, aklınca kaba güç gösterisi veya da uygulamasında buldu gözüküyor.
Bölgeye müdahale edebilmesi için artık kabak tadı vermiş bir yönteme gene dört elle sarıldığı belli. Irak’ı, tek taraflı “kitle imha silahı var” bahanesi ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olmadan, sudan ve sonradan da yalan olduğu ortaya çıkan bir gerekçe ile işgal etmesinden sonra ortaya çıkan bulgular ve sonuç tam bir insanlık yüz karası. Ne “kitle imha silahı” bulabildiler, ne de Irak’a barış getirebildiler. Dolar ile petrol satışı yapmayacağını açıklayan Saddam Hüseyin’i, kötü örnek olmasın ve bu düşüncede olanlara da gözdağı verilsin diye yok ettikten sonra arkalarında darmadağın bir Irak bırakarak bölgeden çekildi.
Aynı şekilde Dolar ile petrol satışı yapmayacağını açıklayan Venezuella lideri Hugo Chavez ve Libya lideri Muammer Muhammed Ebu Münyar el-Kaddafi de aynı akıbete uğradılar. Libya halkı daha yeni yeni Kaddafi’nin kıymetini anlamaya başladı, Libya’nın refahı için neleri göze aldığını daha şimdilerde anlamaya başladılar.
Günümüzde Türkiye’nin çıkarları ile sözde Atlantik Paktı’nın, gerçekte de ABD’nin çıkarları güçlü bir şekilde çatışıyor. ABD’nin bölgesel çıkarı, Türkiye’yı parçalayıp toprak kopardıktan sonra bölgede birazı Iran’dan, birazı Irak’tan, birazı da Suriye’den zorla koparılacak topraklar üzerinde bir Kürt devleti kurmaktan geçerken, Türkiye’nin çıkarı da 24 Temmuz 1923 tarihinde son bulan Lozan Antlaşması ile son şekli verilen Misakı Milli hudutlarını korumaktan ve toprak bütünlüğüne dokundurtmamaktan geçiyor.
ABD, Irak’tan koparılacak kısmı garanti altına aldıktan sonra Suriye’den koparılacak toprak parçası için kolları sıvadı ve Suriye üzerine yoğunlaştı. PKK, PYD ve DAEŞ’in bölgede faaliyet göstermesi boşuna değil. Hepsinin de kurucusu ABD’nin farklı istihbarat birimleri.
ABD’nin Türkiye üzerindeki yıpratma, bölme ve toprak koparma faaliyetleri önce 1975 tarihinde ASALA (Ermenistan’ın Özgürlüğü İçin Gizli Ermeni Ordusu)ile başladı. Kıbrıs Rum Yönetimi, özellikle de Meclis Başkanı Vassos Lissaridis döneminde ASALA’ya Kıbrıs adasında kamp yerleri vermesi ile doruğa ulaşan ASALA’nın faaliyetleri, 1985 yılında Türkiye’nin kökünü kazıması ile son buldu.
ABD’nin desteği ile 27 Kasım 1978’de resmen kurulan ve 30 Temmuz 1979 tarihinde ilk kanlı eylemini başlatan PKK (Kürdistan İşçi Partisi), 12 Eylül 1980 darbesinden sonra iş başına gelenlerin göz yummasını fırsat bilip Türkiye’den toprak kopartmak eylemlerine hız verdiler. Günümüzde Türkiye Hükümetinin kararlı tutumu ve TSK’nın başarısı, Türkiye’de ve hudut bölgelerinde PKK’nın varlığı büyük darbe yemiş durumda.
Orta Doğu’ya hakim olmak, petrolü yönetmek ve İsrail’le müttefik bir devlet kurmak planları Türkiye, Rusya ve İran ittifakı nedeni ile tamamen çöken ABD ve AB, geçmişteki yalan bahanelerine bir tanesini daha eklemek yolunda ve Suriye Arap Devleti kimyasal kullandı yalanı ile Suriye’ye saldırmak hazırlığında.
Bu sefer karizmayı çizdireceği kesin. Vietnam’da, Çin-Vietnam ittifakı karşısında aldığı yüz karası yenilginin benzerini Suriye’de, Türkiye-Rusya-İran ittifakı karşısında alacağı çok açık. Belli ki ABD gerileme sürecine girmiş ve bunun farkında değil. Dünya ticareti üzerinde baskı ile 1944 yılında Bretton Woods anlaşması ile kurduğu Dolar hakimiyeti son bulunca, çöküşü çok kısa bir zaman dilimi içerisinde olacak…. Kaçması da olanaksız artık.