Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü tarafından Gazetecilikte Yeni Eğilim ve Perspektifler konulu konferans düzenlendi.Konferansta, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin gazeteciliğe yansımaları tartışıldı.
Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, İletişim Fakültesi’nde gerçekleşen ve moderatörlüğünü Dr.Dilan Çiftçi’nin yaptığı konferansın açılış konuşmasını Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Bilge Narin yaptı. Konferansa Sim Radyo-TV Genel Yayın Yönetmeni ve Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Sami Özuslu, Doğu Akdeniz Üniversitesiİletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu, Yakın Doğu Üniversitesiİletişim Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. İbrahim Özejder, Yrd. Doç. Dr. Ayça Demet Atay ve Oshan Uluşan konuşmacı olarak katıldı.
Dr. Narin: “Yapay Zekânın Yazdığı Haber Ayırt Edilemiyor”
Dr. Bilge Narin konferansta yapay zekânın gazetecilikte kullanımı üzerine yaptığı açılış konuşmasında, bu yeni uygulamanın “robot gazetecilik”, “otomatik içerik” ya da “bilgisayar tarafından insan eli değmeden yazılan haber” gibi farklı şekillerde adlandırdığını söyledi. Bu yazılımların, halen finans, spor ve hava durumu gibi sayısal verilere dayalı haberlerde kullanıldığını belirten Narin, “Önümüzdeki 25 yıl içinde şu anki işlerin dörtte biri akıllı robotlar tarafından yapılacak. Dünyadaki birçok gelişmiş ülke yapay zekâ bakanlıkları kurmaya hazırlanıyor. Birleşik Arap Emirlikleri 2017 yılında bir yapay zekâ bakanlığı kurdu bile” dedi.
Dr. Narin, robot gazeteciliğin işleyişini ise şöyle açıkladı: “Sistemin nasıl işlediğini basit bir örnekle anlatmak istiyorum. İstanbul’da büyük bir deprem bekliyoruz. Onun için Kandilli Rasathanesi’nin duyurduğu haberler çok önemli ama bir gazeteciyi görevlendirip yarım saatte bir rasathaneden haber vermesini bekleyemeyiz. Bunun yerine bir yazılım yazıyoruz ve bu yazılıma diyoruz ki ‘30 saniyede bir Kandilli Rasathanesi’nin verilerini kontrol et’. Diyelim ki yazılım 7,4 büyüklüğünde bir deprem gördü. Otomatik haberi şöyle yazıyor: ‘İstanbul’da az önce 7,4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Can kaybından endişe ediliyor.’ Eğer deprem 7’den düşükse, ‘Can kaybından endişe ediliyor’ cümlesini habere koymuyor.”
Bilgisayar mühendisleri ile gazetecilerin haber odalarında birlikte çalıştıkları bir döneme girildiğini kaydeden Dr. Bilge Narin, gazetecilerin artık kod yazmayı öğrenmeleri gerektiğini vurguladı. Robot gazetecinin yazdığı haberle, insan eliyle yazılan haberin birbirinden ayırmanın güç olduğunu kaydeden Narin, artık yazılımların aruz vezninde şiir bile yazabildiğini söyledi.
Özuslu: “Ortadoğulular Sahte Haberin Kitabını Yazdı”
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı ve Sim Radyo-TV Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu ise konuşmasında, son dönemde özellikle sosyal medyada yaygınlaşan sahte haberlere değindi. “Batılılar sahte haberleri yeni keşfetti, Ortadoğulular ise bunun kitabını yazdı” diyen Özuslu, Türkiye ve Kıbrıs’ta geçmişte yayınlanan sahte haberlere örnekler verdi. Türkiye’de 1955 yılında, yirmiye yakın kişinin yaşamını yitirmesine, azınlıkların dükkanlarının yağmalanmasına ve binlerce Rum’un ülkeden göç etmesine neden olan 6-7 Eylül olaylarının basında yer alan bir sahte haberle tetiklendiğini anlatan Özuslu, Kıbrıs’ta 1962 yılında çıkan “Rumlar cami yaktı” haberinin de benzer şekilde bir sahte haber olduğunu ifade etti.
Suriye’deki savaşa da değinen Özuslu, “Suriye’deki durumu her yerden farklı öğreniyoruz. Kimin kiminle savaştığını bilmiyoruz. Suriye’ye atılan bombaların her birinin değeri bir milyon küsur dolarmış. Bu paralarla neler yapılmaz ki. Haberler yalanlarla dolu. Yalan da olsa inanırsınız. Medya ve bundan beslenenler insanın zayıf yanını kullanıyorlar” diye konuştu.
Uluşan: “Gazeteciliğin Post Truth Ile Savaşı Yeni Başladı”
Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin yüksek lisans öğrencilerinden Oshan Uluşan da “habercilikte post-truth” kavramı üzerine yaptığı konuşmasında şunları söyledi: “Küreselleşmenin göreceliliği içinden yükselen post truth etkisi bugün, hiç olmadığı kadar bizi yalanı ve hakikatı konuşmaya çağırıyor. Yalan ilk defa söylenmedi, yalan hep vardı. Ancak son dönemde, ırkçılık ve popülizmle bezenmiş, nesnel hakikatlerin değil, kanı ve kanaatlerimizi adeta okşayan kurgulanmış gerçekliklerin içerisinde yaşarken bulduk kendimizi”. “Post truth” derken, yalanın hakikatlerin yerine geçmesinden değil, “inanılmış bir gerçeklik algılayışından” bahsedildiğini söyleyen Uluşan, “Ben bu yüzden post truth için Türkçe çeviri arayışlarına ‘inanılmış gerçeklik’ uygun olur diye düşünüyorum” dedi.
Uluşan, gazeteciliğin post truth etkisi karşısında, veri doğrulama pratiklerine ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, “Gazeteciler artık birer siber aktivist olmak zorundalar. Facebook, Twitter gibi medya devlerinin kamu yararını gözetecek biçimde algoritmalarını düzenlemeye itecek toplumsal baskıya ihtiyaç var. Gazeteciliğin post truth’la savaşı daha yeni başladı” diye konuştu.
Özejder: “Son Dakika Haberleri Gazetecileri Tüketiyor; Gazetecilik Yavaşlamalı”
İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. İbrahim Özejder ise, dünyada sürat ve yüzeyselliğin egemen olduğu medyaya tepki olarak ortaya çıkan alternatif arayışlardan biri olan “yavaş gazetecilik” üzerine konuştu. Yeni iletişim teknolojilerinin, daha hızlı haber ve bilgi iletmeyi bir gazetecilik becerisi olmaktan çıkardığına dikkat çeken Özejder, yavaş gazetecilik tepkisinin aslında, gazeteciliğin toplumsal sorumlulukla ilişkili öz değerlerine dönüş çağrısı anlamına geldiğini vurguladı. Özejder’e göre günümüzde gazetecilerin çoğunluğu egemen gündem peşinde sürükleniyor, bitmek bilmeyen ‘son dakika’ haberleriyle enerjilerini ve zamanlarını tüketiyorlar, haberde derinleşemiyorlar, toplumsal demokratik yaşam açısından anlamlı araştırmaları yapamıyorlar. Dünyada yavaş gazetecilik örneklerinden de bahseden Özejder, konunun sadece gazetecileri ilgilendirmediğini, yurttaşlar, sivil toplum ve demokratik siyasetin de yavaş gazeteciliği desteklemesi gerektiğini söyledi.
Atay: “Barış Bir İletişim Meselesidir”
İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ayça Demet Atay da barış ve iletişim hakkında konuştu. Barışın bir iletişim meselesi olduğunu söyleyen Atay, “Bugün dünyada egemenliğini ilan etmiş olan küresel kapitalizm kendini evrenselleştirme iddiasındaki belirli bir ben-öteki ilişkisi tahayyülüne dayanmaktadır. Bu kendi çıkarlarının peşinde koşan ve topluma hiçbir şey borçlu olmayan ‘ıssız bir ben’ tahayyülüdür. Daha adil, daha eşitlikçi ve daha özgür bir dünya düzeni, bu ben-öteki ilişkisi tahayyülü üzerine kurulamaz” dedi.
Aliefendioğlu: “Feminist İçerikler Yeni Medyada Yaygınlaşıyor”
Konferansın son konuşmacısı olan Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu da “Habercilikte feminist örnekler” hakkında konuştu. Doç. Dr. Aliefendioğlu, feminist medyanın kadın hareketinden beslenen alternatif ve muhalif bir medya olduğunu belirtti. Yeni medya ortamlarında feminist içeriklerin popülerleştiğini söyleyen Doç. Dr. Aliefendioğlu, feminist teorinin içerisinde kuir teorisine ve kesişimselliğe yönelik bir eğilimin olduğunu ifade etti. Doç. Dr. Aliefendioğlu, feminist haberciliğe dair gazete, dergi ve internet sitelerinden örnekler sundu.