Birçok farklı ülkeden çok sayıda bilim insanının katıldığı 1st International Congresses on New Horizons in Education and Social Science (ICES – 2018) “1.Uluslararası Eğitim ve Sosyal Bilimlerde Yeni Ufuklar üzerine” başlıklı sempozyuma, Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yeniasır ile Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Esra Karabacak ve Yrd. Doç. Dr. Burak Gökbulut “Şiddet Unsurları Açısından Kıbrıs ve Kırgız Türk Halk Masallarının Karşılaştırılması”, “ Tahir ile Zühre Adlı Halk Hikâyesinin Uygur ve Kıbrıs Türk Varyantlarının Karşılaştırılması” ve “Tarihi Dilbilgisi Kitapları Yazarları: Bergamalı Kadri, Ahmet Cevdet Paşa ve Abdurrahman Fevzi Efendi” isimli üç bildiriyle katkı koydular.
“Masallar, Toplumların Kültürel Unsurlarını Bünyelerinde Barındıran Ve Nesilden Nesile Aktarılarak Günümüze Gelen Edebi Metinlerdir”
Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğüne ortak açıklamada bulunan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yeniasır ve Yrd. Doç. Dr. Burak Gökbulut özetle şunları söylediler: “Masallar, toplumların kültürel unsurlarını bünyelerinde barındıran ve nesilden nesile aktarılarak günümüze gelen edebi metinlerdir. Masallar toplumun kültürel değerlerini, hayal ürünü motiflerle süsleyerek okuyucuya veya dinleyiciye ulaştırmaktadırlar.
Bundan dolayı özellikle kültürün aktarılmasında son derece önemli bir işlevi yerine getiren masalların, çocukların gelişimi açısından çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. İncelenen Kıbrıs ve Kırgız Türk halk masallarında her iki topluma ait kültürel özelliklerin belli ölçüde yer aldığı görülmüştür. Söz konusu kültürel değerlerden (at, koyun, keçi vb. kesmek, avlanmak) bazılarının şiddet unsuru olarak masal metinlerinde çok sert bir şekilde yer aldığını söylemek mümkündür.
Masallar Çocukların Eğitimi Açısından Son Derece Önemli
Çocuk eğitimi açısından son derece önemli bir işlevi yerine getiren masallar, görüleceği üzere birçok şiddet unsurunu da içerisinde barındırmaktadır. Farklı yoğunlukta ve farklı şekillerde olsa da gerek Kıbrıs Türk halk masallarında, gerekse Kırgız Türk masallarında birçok şiddet unsuruna rastlanmıştır. Bundan dolayı çocuk eğitiminde kullanılacak masalların pedagoglar tarafından dikkatle seçilerek, çocuklara sunulmaları gerekmektedir.
Kıbrıs’ta veya Kırgızıstan’da doğan ve/veya yaşayan bir çocuğun Kıbrıs ve Kırgız Türk tarihinden, edebiyatından, kültüründen habersiz yetişmesi zamanla ülkenin çöküşünü ve kimliksizleşmeyi getirecektir. Bu nedenle her iki ülkenin eğitim sisteminde masallar dâhil Kıbrıs ve Kırgız Türk kültürüne ait tüm unsurları barındıran diğer edebi metinler de aktif olarak bulunmalıdır.
Makalede incelemeye tabi tutulan Tahir ile Zühre hikâyesi Türk dünyasının farklı bölgelerinde anlatılmakta ve tanınmaktadır. Makalede Kuzey Kıbrıs ve Doğu Türkistan varyantın yapısal incelemesi ortaya konmuş ve yer yer Türkiye varyantına da değinerek üçlü bir karşılaştırmaya gidilmiştir.
Tahir İle Zühre Hikâyesi Tüm Türk Dünyasında Ortak Özellikler Ve Benzerlikler Barındırıyor
Her iki varyantın olay örgülerinin ve epizotlarının birbirlerine yakın olduğunu ancak yer yer farklılıkları da bulunduğunu söylemek mümkündür. Hikâyeler değerlendirildiğinde mekân ve şahsiyetlerin (Tahir-Zühre dışında) de farklı olduğu, kullanılan yer adları ve kişi adlarının varyantlarda değişiklik gösterdiği görülmektedir. Ancak genele bakıldığında halk hikâyelerinin özelde ise Tahir ile Zühre hikâyesinin tüm Türk dünyasında ortak özellikleri barındırdığı ve benzerlikler gösterdiği rahatlıkla söylenebilir.”
Prof.Dr. Esra Karabacak; “Türk Dili Ve Edebiyatı, Tarih Gibi Alanlarda Çalışmak İçin Arapça Ve Farsça İle Bir Batı Dilini Çok İyi Bilmek Gerekir”
Prof. Dr. Esra Karabacak ise “Tarihi Dilbilgisi Kitapları Yazarları: Bergamalı Kadri, Ahmet Cevdet Paşa ve Abdurrahman Fevzi Efendi” adlı çalışmasında özetle şunları söyledi:
“Bergamalı Kadri, Ahmet Cevdet Paşa ve Abdurrahman Fevzi Efendi Türk gramer tarihine damga vuran önemli kişilerdir. En önemlisi de her üçü de dili grameriyle benimsemişlerdir. Türkçe için Arapça ve Farsçayı bir ölçüde en aza indirerek öğrenmek Türkçeyi bu iki dilden ayıklamak gerekir. Gerekli hallerde bu iki dil ayrıca öğrenilebilir.
Özellikle eserin yazıldığı dönemde bu çok gereklidir. Bu dillerle sadece dinî konularda değil her konuda bilgi sahibi olunabilir. Kültürlü bir insan olmak için de bu gereklidir.
Özellikle, Türk dili ve edebiyatı, tarih gibi alanlarda çalışmak için Arapça ve Farsça ile bir batı dilini çok iyi bilmek gerekir. Bu konularda yazılmış pek çok Arapça ve Farsça yazma ve basma eser bulunmaktadır. Hatta özellikle Fen bilimleri sahasında eski Yunancadan Arapçaya çevrilmiş pek çok eser bulunmaktadır. Bu konulara derinlemesine vakıf olup araştırma yapmak için bu eserlere ulaşmak gerekir.
Burada Türk dili tarihi için önem taşıyan üç önemli kişinin eserleri üzerinde karşılaştırmalı değerlendirmeler yapılarak Türk gramer tarihi ve özellikle dilbilgisi terimleri konusundaki çalışmalara katkı sağlamıştır. Ayrıca bu üç yazarın eserlerinde genel olarak dilimizin öğrenilmesi, yeni kavramların karşılanması konuşma diliyle yazı dili arasındaki farkın giderilmesi, Arap alfabesinde yenilikler yapılması gibi pek çok konu ele alınmıştır.”
Prof. Dr. Esra Karabacak ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yeniasır aynı zamanda sempozyumunda oturum başkanlığı görevinde de bulundular. Sempozyumda sunulan ve İngilizce yayınlanan bildirilere DOI numarası atanarak indekslenmesi için Thomson Reuters Conference Proceedings CitationIndex’e gönderileceği belirtildi..