Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum tarafından “Guterres çerçevesini” sulandırmadan, kendi yorumuyla çarpıtmadan ve sunulduğu şekliyle kabul etmeye hazırsa, bunu bir an önce açıklamasını istedi.
“Stratejik bir paket anlaşması olarak bunu ilan edelim. Geri kalan boşlukların tamamlanması için o zaman müzakerelerin de bir anlamı olur” ifadesini kullanan Akıncı, BM Genel Sekreteri’nin böylesi stratejik bir anlaşma olasılığını bizzat kendisi ya da görevlendireceği bir üst düzey yetkili aracılığıyla araştırabileceğini belirtti.
Akıncı, “konfederasyon” ya da “İki devletli çözüm” tartışmalarına da değinerek, bu çözümlerin masa başında elde edebilecek bir şey olmadığını yineledi ve “Bu türden bir öneriyle resmen ortaya çıktığımız anda, Birleşmiş Milletler parametrelerini reddeden taraf olarak tanımlanacağımız ve uzun sürecek yeni bir çıkmaza gireceğimiz aşikardır” dedi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs sorununun çözümünde araçların, diplomasi ve diyalog olmaya devam ettiğini ancak aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemenin gerçekçi olmadığını ve sonuç odaklı olmayan, ucu açık müzakere dönemini bir kez daha yaşamanın bir anlamı kalmadığını yineledi. Akıncı, “Kıbrıs’ta bir çözümde tüm tarafların kazançlı çıkması mümkündür. Ancak bunun için yeni anlayışlara gerek vardır. Çatışma yerine uzlaşma ve iş birliği ruhunu geliştirecek davranışlara ihtiyacımız vardır” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Akıncı, Cumhurbaşkanlığı görevinde 3. yılını tamamlaması nedeniyle halka seslendi. Akıncı, tüm televizyonlardan canlı yayımlanan konuşmasında, Kıbrıs sorunuyla ilgili değerlendirme yaptı.
Cumhurbaşkanı Akıncı, halkın gösterdiği güven sonucunda seçildiği ve 3 yıldır sürdürdüğü Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirirken verdiği söz ve aldığı yetki çerçevesinde Kıbrıs sorununu çözüme ulaştırmak için yoğun bir çaba harcadığını kaydetti.
“İTİCİ GÜCÜMÜZ HEP ÇÖZÜM KARARLILIĞIMIZ VE SİYASİ İRADEMİZ OLDU”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, iki kurucu devletin siyasi eşitliğine dayalı, iki kesimli, iki toplumlu federal bir yapının kurulması için, daha önce var olan uzlaşıları dışlamadan, bunlara önemli oranda yenilerinin eklenmesine katkı yaptığını belirtti.
Yeri geldiğinde ve inisiyatif almak zorunluluğunu hissettiğinde bunda tereddüt göstermediğine işaret eden Akıncı, “Toprak düzenlemeleriyle ilgili olarak yüzdelikler söz konusu olduğunda ve yine masaya harita koyup 5’li konferansa giden yolun açılmasını sağladığımızda, itici gücümüz hep çözüm kararlılığımız ve siyasi irademiz oldu” dedi.
Akıncı, “Şurası da bir gerçektir ki, Mont Pelerin, Cenevre ve Crans-Montana süreçleri hep bizim inisiyatifli tavırlarımız sayesinde gerçekleşti. Fakat ne yazık ki Crans-Montana konferansında Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin yapıcı yaklaşımlarına rağmen olumlu bir sonuca ulaşılamadı” ifadesini kullandı.
“ARAÇLAR DİPLOMASİ VE DİYALOG OLACAK”
Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:
“50 yıldır Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm için uğraş verilmektedir. 2004 yılında Annan Planı gibi çok kapsamlı bir çözüm planının referandumuna kadar ulaşıldı. Rum tarafınca reddedilen bu plandan sonra 2017 yılında 5’li konferans aşamasına varmak hiç de kolay olmadı. Crans-Montana’dan sonra ise şimdi işler daha da zorlaşmıştır. Ancak daha da zor hale gelse de ortada değişmeyen bir gerçek vardır; Kıbrıs sorunu çözüm bekleyen her sorun gibi gündemde olmaya devam edecektir. Ve bunun için de araçlar diplomasi ve diyalog olacaktır.”
“ÇIKIŞ YOLU ANCAK TAKVİMİ BELLİ, STRATEJİK BİR PAKET YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE ARANABİLİR”
Aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemenin gerçekçi olmadığını, bu nedenle sonuç odaklı olmayan, ucu açık müzakere dönemini bir kez daha yaşamanın bir anlamı kalmadığını yineleyen Akıncı, “Çıkış yolu ancak takvimi belli, stratejik bir paket yaklaşımı çerçevesinde aranabilir” dedi.
“GUTERRES ÇERÇEVESİ KONUSUNDA TÜM TARAFLAR SAMİMİ OLMALI”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yıllar içinde birçok unsuru gayretleriyle ortaya çıkan Guterres çerçevesi konusunda tüm tarafların samimi olması gerektiğini belirtti.
Akıncı, “Ben Kıbrıs Türk halkı adına Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde çözüm konusunda Crans Montana öncesinde, sırasında ve sonrasında da aynı samimi tutum içerisinde olmaya özen gösterdim. Guterres çerçevesine o gün ‘evet’ dediğim gibi bugün de aynı noktadayım. Ama benim tek başıma bu noktada bulunmam çözüm için yeterli değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:
“Rum tarafı Guterres çerçevesini sulandırmadan, kendi yorumuyla çarpıtmadan, bize sunulduğu şekliyle kabul etmeye hazırsa, bunu bir an önce açıklasın. Stratejik bir paket anlaşması olarak bunu ilan edelim. Geri kalan boşlukların tamamlanması için o zaman müzakerelerin de bir anlamı olur.”
Akıncı, BM Genel Sekreteri’nin böylesi stratejik bir anlaşma olasılığını bizzat kendisi ya da görevlendireceği bir üst düzey Birleşmiş Milletler yetkilisi aracılığıyla araştırabileceğini söyledi.
“KIBRIS’TA BİR ÇÖZÜMDE TÜM TARAFLARIN KAZANÇLI ÇIKMASI MÜMKÜNDÜR”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta bir çözümde tüm tarafların kazançlı çıkmasının mümkün olduğunu ancak bunun için yeni anlayışlara gerek olduğunu belirterek, “Çatışma yerine uzlaşma ve iş birliği ruhunu geliştirecek davranışlara ihtiyacımız vardır” dedi.
Doğu Akdeniz’deki enerji politikalarında Türk tarafı ile Türkiye’yi dışlayan çok daha maliyetli projeler yerine, iş birliği ve karşılıklı yararı artıracak daha akılcı seçeneklerin tercih edilebileceğine işaret eden Akıncı, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde de üyelik avantajını olumsuz biçimde kullanarak, her fırsatta Türkiye’nin önünü tıkamanın çözüme yardımcı davranışlar olmadığını belirtti.
“YOL AYRIMINDA OLDUĞUMUZ ORTADA”
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, şöyle devam etti:
“Geldiğimiz kavşakta bir yol ayrımında olduğumuz ortadadır. Bu durumu ben farklı bir yola sapmak için dillendiriyor değilim. Gerçek durum bu olduğu için bunu ifade etmek zorunluluğunu duyuyorum.
Hiçbir şey statik, durağan değildir. Hiçbir şey olduğu yerde olduğu gibi kalmıyor. Çözümsüz geçen yılların, Kıbrıs sorununun çözümünü daha da zorlaştırdığı ve bölünmüşlüğün daha da perçinlendiği ne yazık ki bir gerçektir.
Buna rağmen görevde olduğum sürece çözüm için yapabileceğim tüm çabayı, tüm sorunlara rağmen, ortaya koymak sorumluluğundan kaçacak değilim. Ama bu çabanın sonuç verebilmesi için karşılık görmesi ve geniş desteğe sahip olması gerekmektedir. En başta bu topraklarda yaşayan her iki toplumun buna sahip çıkması zorunludur.”
“FEDERAL ÇÖZÜM TEK SEÇENEK OLMAKTAN ÇIKARILMIŞTI”
Cumhurbaşkanı Akıncı, 1990’lı yılların ortalarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi’nde oy çokluğuyla alınan bir kararla federal çözümün tek seçenek olmaktan çıkarıldığını, 1998’de ise dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş’ın TC Dışişleri Bakanlığı ile anlaşarak konfederasyon modelini görüşme masasına getirdiğini belirtti.
“KONFEDERASYON TEZİYLE YİTİRİLEN ZAMAN, SADECE RUMLARIN TÜM KIBRIS ADINA TEK BAŞINA AB’YE GİRMELERİNE YARDIMCI OLDU”
Akıncı, “1998’den 2002’ye kadar geçen sürede görüşme süreci ilerlememiş, bunun sorumluluğu Kıbrıs Türk tarafına yıkılmış ve bu sürede ne yazık ki Kıbrıs Rum tarafı Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda önemli mesafeler almıştı. 2004 yılında Annan Planı aşamasına gelindiğinde, Rum tarafı Avrupa Birliği yolunda çoktan amacına ulaşmış bulunuyordu. Konfederasyon teziyle yitirilen zaman, sadece Rumların tüm Kıbrıs adına tek başına Avrupa Birliği’ne girmelerine yardımcı olmuştur” dedi.
“KONFEDERASYON” VE “İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM”
“Konfederasyon” ya da “İki devletli çözüm” her gündeme geldiğinde “Böylesi bir çözüm bizim masa başında elde edebileceğimiz bir şey değildir” dediğine işaret ederek, Güney Kıbrıs’tan da zaman zaman buna dair bazı fikirler ortaya atılsa da bunların inandırıcı olmadığını söyledi.
“Ciddi ve inandırıcı olsa, elbette bu da değerlendirmeye alınabilirdi. Ne var ki böylesi bir formül konjonktür uygunsa ve dış ilişkiler bağlamında bunu sağlayacak güçte ilişkilerimiz varsa belki o zaman gerçekleşebilir. Ancak bugün siyasi atmosferin buna elverişli olmadığı ortadadır” ifadelerini kullanan Akıncı, şöyle devam etti:
“Bizi en son tanıyacak olan taraftan (yani Rumlardan) bizi ayrı devlet olarak tanımasını beklemek gerçekçi değildir. Üstelik “okullarımız tanınacak” korkusuyla öğretmen ve öğrencilerini bile okullarımıza göndermekten sakındıkları bir zamanda bu hiç gerçekçi değildir. Bu türden bir öneriyle resmen ortaya çıktığımız anda, Birleşmiş Milletler parametrelerini reddeden taraf olarak tanımlanacağımız ve uzun sürecek yeni bir çıkmaza gireceğimiz aşikardır. Böylesi bir çıkmaz geçen defa Rumların Avrupa Birliği’ne tek başlarına girmelerinin yolunu açmış veya en azından yardımcı olmuştu. Şimdi yaşanacak uzun süreli yeni bir çıkmaz, muhtemelen doğal gaz zenginliklerine tek başlarına sahip çıkmaları sonucunu doğurabilir; ya da buna razı olmayacağımız için Doğu Akdeniz ve adamız yeni gerginliklerin ve huzursuzlukların kaynağı olacaktır.”
“ÇÖZÜME ULAŞMAK HÂLÂ MÜMKÜN”
Bundan sonraki gelişmelerin nasıl şekilleneceğinin tüm ilgili tarafların, öncelikle Rum tarafının tavrına bağlı olacağını kaydeden Akıncı, gerekli irade gösterildiği takdirde, Kıbrıs’ta siyasi eşitlik içinde, paylaşma ve iş birliği kültürünün olduğu ve her iki toplumun güvenlik kaygılarını dikkate alan bir çözüme ulaşmanın hâlâ mümkün olduğunu belirtti.
Akıncı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çözümsüz geçecek zaman diliminin meydana getireceği her türden değişiklikleri Kıbrıslı Rumlar da artık ciddiyetle düşünmelidirler. Bunun zamanının geldiğini hatta geçmekte olduğunu idrak etmelidirler.
Ben kendi payıma halkıma verdiğim söze sadık kalarak bundan sonra da aynı kararlılıkla görevimi sürdüreceğim. Bu göreve kimsenin icazeti ile gelmedim. Sorumluluğum vicdanıma ve halkıma karşıdır. Bu konuşmayı da tamamen tarihi sorumluluk bilinci içinde yapmak ihtiyacını duydum.”
Cumhurbaşkanı Akıncı, sözlerinin sonunda alın teri ve emeği ile yaşamlarını sürdüren tüm çalışanların 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nı kutladı.
Kaynak: TAK