Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’in eski koruma subayı Yüzbaşı Burak Akın, “FETÖ’ye üye olmak” suçundan yargılandığı davada hakim karşısına çıktı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından örgüt ile bağını kopardığını savunan Akın, “Bu yapıda kaldığım sürece öğrendim ki, ne yaparsan yap bu yapıdan kurtulamıyorsun. Telefonunuzu da değiştirseniz size ulaşıyorlar” dedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak FETÖ itirafçısı olan Burak Akın ile Akın’ın itirafları doğrultusunda isimlerine ulaşılan 4 kişi hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan iddianame hazırlanmıştı.
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk celsesine tutuksuz yargılanan sanıklar Burak Akın, Fuat Söylemez, Ayşe Söylemez, Hüseyin Çetinkaya ve Mustafa Çopuroğlu katıldı. Kimlik tespitinin yapılması ve iddianamenin özetinin okunmasının ardından sanık savunmalarının alınmasına geçildi.
“Ne Yaparsan Yap Bu Yapıdan Kurtulamıyorsun”
Akın, daha önce savcılıkta verdiği ifadelerini kabul ettiğini belirterek, 1996 tarihinde ortaokul üçüncü sınıftayken FETÖ ile tanıştığını söyledi. Ücretsiz ders çalıştırma bahanesiyle ismini Ali olarak bildiği bir kişi sayesinde yapı içerisine girdiğini, askeri okuldan mezun olup görev yaptığı dönemlerde FETÖ ile irtibatının kopmadığını anlatan Akın, her dönemde farklı kişilerin kendisiyle ilgilendiğini kaydetti. Akın, mezun olduktan sonra isteyerek özel kuvvetlere girdiğini ve görev yaptığı farklı yerlerde örgütün kendisiyle irtibata geçtiğini söyledi.
Bu dönemde FETÖ ile irtibatını koparmak istediğini, zaman zaman kendisiyle ilgilenen sivil imamlarla tartıştığını belirten Akın, “Ancak beni mesleğimle tehdit ettiler. Mesleğimi kaybetme korkusu ile devam ettim. Bu yapıda kaldığım sürece öğrendim ki, ne yaparsan yap bu yapıdan kurtulamıyorsun. Telefonunuzu da değiştirseniz size ulaşıyorlar. Özel kuvvetlerde çalıştığım dönemde çok sevdiğim bu görevden alınma korkusu ile devam ettim” dedi.
“Üstü Kapalı Mesleğimi Kaybetme İle Tehdit Ettiler”
Eşiyle nişanlı olduğu dönemde örgütün eşinden ayrılması noktasında kendisini uyardığını anlatan Akın, “Nişanlım bu yapıdan değildi ve onunla görüşmemem gerektiğini, örgüt içinden biri ile evlenmemi istediler.
Ben bunu kabul etmedim ve örgütten uzaklaşmaya başladım. Beni bu dönemde de üstü kapalı mesleğimi kaybetme ile tehdit ettiler” dedi.
Darbe girişiminden sonra FETÖ ile bağını kopardığını öne süren Akın, “Bilerek ve isteyerek terör örgütü içinde bulunmadım. Tamamen dini duygularla ve bize yardım ettikleri için bulundum. Ancak 15 Temmuz’da gerçek yüzlerini gördüm. Darbe girişiminden sonra benimle tekrardan irtibata geçmeye çalıştılar. Ama ben onlarla bir işimin olmadığını söyleyerek bir daha beni aramamaları istedim” ifadelerini kullandı.
“Hala Ortaya Çıkmayan İletişim Yöntemleri Vardır”
Mahkeme Başkanı Sebahattin Sarıdoğan, Akın’a, “Peki TSK içinde halen FETÖ ile irtibatlı kişiler var mı? Senin bildiğin isimler var mı?” şeklinde soru yöneltti. Akın, daha önceden bildiği isimleri ilgili mercilere verdiğini anımsatarak, “TSK içinde bu yapıdan kişiler çıkmaya devam edecektir. Ama benim şu an bildiğim bir kişi yok.
Bu örgütün kullandığı ve hala ortaya çıkmayan iletişim yöntemleri vardır. Benim söyleyeceğim tek şey; samimi itirafçılığın teşvik edilmesidir. Bu sayede çok daha etkili bir şekilde bu yapının çözüleceğine inanıyorum” şeklinde konuştu.
Akın, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığında bacağından vurulduğunu belirterek, “15 Temmuz’da komutanımı korumak isterken bu hainler tarafından vuruldum. ‘FETÖ üyesi olduğu için ayağından vuruldu’ şeklinde yorumlar yapıldı. Bunları kabul etmiyorum, görüntülerde mevcut, başıma doğru ateş ediyor.
Ben yerde yatarken Halit Kazancı belimdeki tabancayı alarak, Adnan Arıkan’a veriyor. Arıkan da öldürülmek kastıyla başıma doğru ateş ediyor. Ancak kurşun sekerek bacağıma isabet ediyor” diye konuştu.
“Bana Madalya Verilmedi”
Vurulduktan sonra kendisine madalya verildiği yönündeki haberleri yalanlayan Akın, şunları kaydetti:
“Yaralanmamdan dolayı madalya almadım. Ancak Ocak 2018’de tarafıma devlet övünç madalyası tevdi edilecekti. Ben bu madalyanın verilmesini beklemeden adli makamlara gittim. Madalya yerine bildiklerimi anlatarak yargılanmayı tercih ettim.”
Sanık Ayşe Söylemez, FETÖ ile üniversiteye hazırlandığı sıralarda bağlantı kurduğunu, üniversite döneminde de örgütün Eskişehir’deki bir yurdunda kaldığını anlattı. FETÖ’yü o dönemlerde bir “örgüt” olarak nitelendiremediğini belirten Söylemez, milliyetçi duygular nedeniyle FETÖ içinde yer aldığını söyledi.
Söylemez, 2015 yılı başlarında örgüt ile bağını kopardığını öne sürerek, “Örgüt içerisinde en son görüştüğümüz ‘Recai’ olarak bildiğim kişi ve onun eşi dini konulardan çok siyasi konulardan konuşmaya başladı. Hükümeti kötüleyen konuşmalar yapmaya başlamışlardı. Bundan dolayı biz yavaş yavaş soğumaya başlamıştık. Eşimle birlikte örgüt ile bir daha görüşmeme kararı aldık ve bir daha görüşmedik” diye konuştu.
“Eşimin Örgüt İçerisinde Olduğunu Söylediler”
Mahkeme Başkanı Sebahattin Sarıdoğan, sanık Söylemez’e “eşinle katalog yöntemiyle evlendiğiniz belirtiliyor. Evliliğiniz nasıl oldu?” şeklinde soru yöneltti. Söylemez, “Eskişehir’de okuduğum sıralarda örgüt içinde tanıştığım bir kişinin yönlendirmesiyle eşimle tanıştım. Bana eşimin fotoğrafı gösterilmedi.
Eskişehir’deki kişi, Ankara’da bulunan Melek adlı bir kişinin numarasını verdi. O kişi bana eşimden bahsetti, bizi tanıştırmak istediklerini, evlilik düşüncem varsa bunu değerlendirebileceklerini söylediler. Bu şekilde tanıştık ve 1 yıl sonra da evlendik. Bizi tanıştıranlar eşimin örgüt içerisinde olduğunu söylediler” dedi.
“Darbe Sonrası Eşimle Bağlantı Kurmaya Çalıştılar”
Örgüt içerisinde bulunmasını bir “hata” olarak nitelendiren Söylemez, kendisini ve eşini “örgüt” noktasında suçlu bulmadığını söyledi. Söylemez, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından örgütün eşi ile irtibata geçmeye çalıştığını, örgüt mensubu kişilerin birkaç kez eşini aradığını bildiğini anlattı.
“Askeri Lise Sınavı Mülakatında Beni Yönlendirdiler”
Sanık Fuat Söylemez, 1996 tarihinde Selim Demirkaya isimli arkadaşının vasıtası ile örgüt ile Tokat’ta tanıştığını ifade etti. Örgüt mensubu “Sebahattin” kod adlı kişi ile pastanede buluştuğunu kaydeden Söylemez, bu şahsın kendisine ders vermeye başladığını dile getirdi. 1997’de askeri lise sınavlarına girdiğini ifade eden Söylemez, daha öncesinde örgüt üyelerinin kendisini mülakata ilişkin yönlendirdiğini söyleyerek, “Askeri lise sınavlarını kazandım. Lise boyunca biraz da korkmamdan dolayı örgütle pek görüşmemiz olmadı. İrtibatı koparmak için sürekli telefonla arıyordu.
Harp Okuluna başladığım zaman beni başka birine devretti. Bu devirden sonra da yine 1 ve 2’nci sınıfta benden sorumlu örgüt abisiyle pek görüşmedim. 3’üncü sınıfta Nurettin Kaya ve Murat Uyan’la tanıştırdı. Ümitköy’deki bir evde birkaç kez sohbetlerde bulunduk. Sohbeti veren şahsın ismini hatırlamıyorum. 2005 yılında mezun oldum. Nurettin Kaya ile aynı evde kaldım. Daha sonra Özel Kuvvetler seçmeleri oldu ve orayı kazandım. Özel Kuvvetlere gitmeye müteakip ‘Sadık’ kod isimli birine devredildim” şeklinde konuştu.
“Mal Mı Devrediyorsunuz ?”
Mahkeme Başkanı Sarıdoğan, sanık Söylemez’in başka bir “örgüt abisi”ne bağlanmasına sürekli “devretti” kelimesini kullanmasına tepki gösterdi. Başkan Sarıdoğan, “Bu ‘devretti’ kelimesi de nedir? Mal mı devrediyorsun?” dedi.
“Tedbir Amaçlı Kod Adı Kullanmamız Gerektiğini Söylediler”
Söylemez, savunmasına şöyle devam etti:
“Burak Akın ve Serdar Tekin ile aynı gruba dahil oldum. ‘Ekrem’ kod isimli bir kişi ile görüşmeye başladık. Bu, 2013-2014 tarihleriydi. 2014-2015 tarihleri arasında da ‘Recai’ kod isimli bir kişiyle görüştüm. Askeri liseye başladığım tarihlerde 28 Şubat dönemi olmuştu ve o dönem dini duyguları olan askerlerin okuldan atıldığını, bizim gibi vatansever insanların orduya alınmadığını, kod adı kullanmamızın sebebinin de bu olduğunu, tedbir amaçlı kod adı kullanmamız gerektiğini söylediler. Bu nedenle kod adı kullanılmasını o zamanlar çok yadırgamamıştım.”
2015’de örgütle bağlantısını kopardığını öne süren Söylemez, Recai kod isimli şahsa örgüt ile bir daha görüşmek istemediğini söylediğini belirterek, “Beni ankesörlü telefonda birkaç kez aradı. Üçüncüsünde ‘sizinle görüşmek istemiyorum, irtibatımı koparıyorum’ dedim. Ankesör numaralarının tespit edilememesi nedeniyle oradan arıyorlardı” dedi.
Sanık savunmalarının tamamlanmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, duruşmayı 11 Temmuz 2018’e erteledi.