Din Görevlileri Sendikası Başkanı Süleyman Çakır,Havadis Gazetesinde yayınlanan “Çocuklar İmamlara emanet” başlığıyla verilen yazıya ilişkin sert açıklamalarda bulundu..
İşte O Yazılı Açıklama;
Havadis Gazete’sinde 30 Haziran 2018 Cumartesi günü “Çocuklar İmamlara emanet” başlığıyla verilen yazıya ilişkin insani, vicdani ve toplumsal bir yükümlülük gereği aşağıdaki açıklamaya ihtiyaç duyulmuştur.
- Söz konusu yazıda: “Yaz döneminin başlamasıyla Kuran Kursları yapılmaya devam etmektedir” denilmektedir. Bu doğru bir ifade değildir. Yapılan şey olsa olsa Yaz Dönemi Dini Bilgiler Etkinliğidir. Olması gereken şey ise halkımızın çocuklarını gönderebilecekleri, Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerimi okumayı, Temel dini bilgileri alabilecekleri, namaz kılmayı ve diğer ibadetleri yapmayı öğrenebilecekleri sürekliliği olan merkezlerin açılmasıdır.
Bu hem anayasal, hem yasal hem de insani bir zorunluluktur.
- Aynı yazıda “Camide elinde Kuran ve kitaplarla cami avlusunda yaşları değişen çocuklar görüntülenmiştir” ifadelerine yer verilmektedir. Bu oldukça çirkin bir ruh halinin kelimelere dökülmüş şeklidir. Camide elinde neyle görülse sizi tatmin ederdi? Kuran-ı Kerim her inanan için kutsal bir değerdir. Her inanan kendisinin olduğu kadar gelecek nesillerinin de bu Kutsal Kitap’ta belirtilen ilkelere göre yaşamasını ister. Bu nedenle O’nu her zaman ve her yerde elinde ve kalbinde taşımak ister. Başkalarının özgürlüklerine saldırmak, elindeki ve kalbindeki değerlere müdahale etmek, O’nu aşağılamaya yeltenmek, benzer şekilde karşılık görülmesi sonucunu doğurur. Tarih boyunca yaşanan her çatışmanın temelinde bu saygısız yaklaşım yatmaktadır. Bu nedenle gazetenizin inananlardan ve resmini çekip suçlu gibi yayımladığınız çocuklardan ve ailelerinden özür dilemesi her açıdan bir borçtur.
- Aynı yazının devamında “Geçtiğimiz hafta Arabahmet Cami’de kapı üzerine asılan “Kuran Kurslarımız Başlamıştır” yazısı hem sosyal medya’da hem de gazetelerde gündem olmuş ve bir hayli eleştirilmişti” şeklinde meçhule gönderim yapılmaktadır. Gerçekten bir Camimizde, bir imam arkadaşımız böyle bir sorumluluk bilinciyle hareket etmiş, zamanını ve emeğini Allah rızası için karşılık beklemeden ortaya koymuşsa onu tebrik eder, her türlü desteği veririz. Din İşleri Başkanlığını bu konudaki sorumluluklarını üstlenmeye, insanların ihtiyaç duyduğu din eğitimini 365 gün kesintisiz talep edebilecekleri ve alabilecekleri bir ortamı hazırlamaya davet ederim.
- Aynı yazıda “Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit’in bir konuşmasına atıf yapılmakta, tarikatlara teslim olmayacağız ifadelerini kullandığı söylenmektedir. Bizler de ne tarikatların ne de karşıtlarının elinde çocuklarımızı oyuncak etmeyecek, hem dünyalarını hem de ahiretlerini mahvetmelerine seyirci kalmayacağız. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) uygulamalarını ve Kuran-ı Kerimi esas alan bir din öğretimini sonuna kadar savunmaya ve desteklemeye devam edeceğiz. Bu konudaki taleplerimizden tek bir adım bile geri atmayacağız.
- Yine Özyiğit’e atfen “Özyiğit yaptığı açıklamada yerel yönetimlerle işbirliği içinde çocuklara eğitimsel ve kültürel aktiviteler sağlayacaklarını, yine de kuran kurslarına talep varsa o zaman gerekli değerlendirmeleri yapacaklarını ama tarikatlara telsi olmayacaklarını dile getirmişti” denilmektedir. Bu ifadeler doğruysa Milli Eğitim Bakanı Özyiğit “İslam dini ile Müslüman arasındaki ilişkiyi henüz doğru anlayamamış demektir. Bir İnanan açısından İslam Dini ve O’nun Kutsal Kitabı Kuran-ı Kerimin yerine konulabilecek hiçbir değer yoktur. Hangi eğitim ve kültürel etkinliği yaparsanız yapın, İslam Dinini ve O’nun Kitabı Kuran-ı Kerimi öğrenme ihtiyacı ortada durmaya devam edecektir. Bunun en bariz örneğini Türkiye Cumhuriyetinde geçen yarım asırda en yalın haliyle yaşadık. SSCB döneminde oradaki inananlar yaşadı. Kuran-ı Kerim yasaklandı, insanlar hapislere atıldı, eza ve cefalar edildi. Ancak sonuç tam tersi oldu. İnananlar bu ihtiyaçlarından asla vazgeçmediler. Tarih akıllı insanlara ibret almak için ideal bir imkân sunar.
- Aynı yazıda Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil’in Kuran kurslarının belli bir politik anlayışın ürünü olduğuna ilişkin yaklaşımından bahsedilmektedir. Bizler bu saçmalıklara cevap vermekten, toplumu bu denli seviyesiz tartışmalarla karşı karşıya bırakmaktan üzüntü duyuyoruz. Bu şekilde Dinin Siyasetin içerisine çekilme gayretlerini şiddetle reddediyoruz. Eğitim kurumlarımızın en başarısız olduğu konulardan birisi de “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersleridir. Çocuklarımıza, bir yakınının mezarında bir Fatiha okuyacak kadar bile din eğitimi verilememiştir. Gençlerimiz, uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklara karşı savunmasız ve yalnız bırakılmışlardır. Bin bir emekle büyüttüğümüz çocuklarımızı, bu denli çarpık ideolojik yaklaşımlar sergileyen yobazlara teslim etmemekte kararlı olduğumuzun altını çizmek isterim.
Sonuç olarak, belirtmek isterim ki; Eğitim Bakanı bir partinin Eğitim Bakanı olmadığını hatırlamalı, asırlardır Kıbrıs’ta varlığını sürdüren Müslüman Kıbrıs Türk Halkının kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Eğitim bakanı olduğu bilinciyle hareket etmeli, kendi ideolojik eğilimleriyle değil evrensel normlara uygun, yasalarla çelişmeyen, toplumu çatıştırmayan uygulamalara yönelmelidir. Bu çerçevede işini yapan kurumlara engel olmak yerine, kendisi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmeni istihdam etmeli, toplumdan bu yönde gelen talepleri sağa sola bükmeden çağdaş bir anlayışla karşılamalıdır. Her devlet kurumu kendi sorumluluk alanında görevini ifa etmelidir. Baskı, yıldırma ve zorbalıkla bir yere varılamayacağı asla unutulmamalıdır.
Süleyman Çakır
Başkan