Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı ve Meme Sağlığı Merkezi Başkanı Prof. Dr. Hasan Besim, Kadınlarda En Sık Görülen ve Görülme Sıklığı Gittikçe Artan Bir Kanser Türü Olan Meme Kanserinin, Yaşam Süresince Her Sekiz Kadından Birinde Geliştiğini, Tarama ile Yakalanabilecek Bir Hastalık Olması Nedeni ile Buna Yönelik Çeşitli Tarama Program ve Yöntemlerin Uygulanabileceğini, Dünyanın Çeşitli Ülkelerinde Farklı Tarama Programları Geliştirilse de Genellikle Uygulanan Tekniklerin Benzer Olduğunu İfade Etti .
Meme Kanseri Tarama Yaşı 40
Meme kanserinin tanı ve taramasında altın standardın mamografi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim, kadınların 40 yaşından başlayarak yaptırdığı mamografi taramasının meme kanseri taraması esasını oluşturduğu gibi meme kanserine bağlı ölümlerin azalmasına da katkıda bulunduğunu belirtti. Mamografinin kaba bir tanım ile meme dokusuna uygulanan röntgen filmi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim, genellikle iki düzlemde çekilen bir filmden oluştuğunu ve her iki meme için de ayrı ayrı uygulama yapıldığını belirtti. Meme ile ilgili herhangi bir sorunun varlığı sebebi ile çekilen mamogramların tanısal olarak adlandırıldığını, herhangi bir şikayet olmadan uygulanan mamogramlara ise tarama mamografisi adı verildiğini belirten Prof. Dr. Hasan Besim şu açıklamalarda bulundu: “Mamogramlar genellikle muayene ya da kendi kendini kontrol yolu ile farkedilemeyen küçük tümörlerin yakalanması için uygulanırlar. Küçük ve ele gelmeyen tümöral kitleler yanında, meme dokusunda bulunan küçük kireçlenmeler de bu yol ile yakalanabilmekte ve bazı tümörlerin erken tanısı gerçekleştirilebilmektedir.”
Dijital Mamografi Görüntü Kalitesi Açısından Avantaj Sağlıyor
Mamografilerin eski sistemlerde olduğu gibi direkt olarak röntgen filmine basılabildiğini ya da daha yeni jenerasyon cihazlarda olduğu gibi dijital ortamda çekilebildiğini söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim, dijital mamografilerde daha yüksek çözünürlük ve daha iyi görüntü elde edilebildiğini, bilgisayar ortamında görüntüler üzerinde ayarlar yapılabildiğini ve yoğun meme dokusu olan kadınlarda bu yöntemle göreceli olarak daha iyi görüntüler alınabildiğini belirtti. Tanısal amaçlı mamografilerde farklı açılardan görüntülemelerin alınabilmesi ve baskı ile doku bozukluğu bölgesinde büyütme grafileri uygulanabilmesi için daha fazla miktarda ışın verilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim, buna karşılık olarak tarama mamografilerinin genellikle iki planda çekildiğinden dolayı işlemin daha kısa sürdüğünü ifade etti.
Prof. Dr. Hasan Besim; “Mamografi Sırasında Alınan Radyasyon, Meme Kanserini Erken Evrede Yakalama İmkanı Sağladığı Düşünüldüğünde Önemini Kaybediyor”
Mamografi ile az miktarda röntgen ışınına maruz kalındığını, tarama mamografilerinin meme kanserini daha erken evrelerde yakalama imkanı sağladığını ve kansere bağlı ölümlerin azalmasına katkıda bulunduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Besim, mamografinin meme dokusuna çok fazla miktarda radyasyon vermediğini, ancak uzun yıllar tekrarlayan ve defalarca çekilen mamografiler nedeni ile alınan toplam doz miktarının artış gösterdiğini ifade ederek şunları söyledi: “Çok sık ya da çok erken mamografi çekimleri konusunda hekim ve hastalar dikkatli olmalıdırlar. Özellikle hamilelik şüphesi bulunan durumlarda fetüse potansiyel zararı nedeni ile kesinlikle mamografi çekilmemelidir. Adet gecikmesi ya da bilinen bir gebelik durumunun hekim açısından sorgulanması yanı sıra hasta tarafından da gerekli uyarı yapılmalıdır.”
Prof. Dr. Hasan Besim: “Tarama Anında Memede Var Olan Kanserlerin %20’sinde Yalancı Negatif Sonuç Alınabilmektedir”
Mamografilerin her zaman doğru sonuç vermeyebileceğini söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim, en sık rastlanılan sorunlardan birisinin, kişinin herhangi bir sorunu olmaması halinde bile mamografide şüpheli bir odağın bulunduğuna dair rapor edilmesi olduğunu belirtti. Bu durumun hastada gereksiz bir strese ve ayni zamanda gereksiz biyopsi ve cerrahi işlemler yapılması ile maddi ve manevi kayıplara neden olacağını belirten Prof. Dr. Hasan Besim şöyle devam etti: “Olmayan bir patolojinin var gibi görülmesi ya da bu yönde şüphe olması durumu “yalancı pozitif” bir sonuç olarak tanımlanmaktadır. Bu durumun tam olarak tersi ise “yalancı negatifliktir”. Başka bir deyişle var olan bir meme kanserinin mamografide saptanamaması ve sonucun normal verilmesi durumudur. Tarama anında memede var olan kanserlerin %20’sinde mamografide yalancı negatif bir sonuç alınabilmektedir. Bu durum daha çok meme dokusunun yoğun olduğu genç hastalarda görülmektedir.”
Prof. Dr. Hasan Besim: “Meme Protezine Sahip Olan Hastaların Mamografi Kontrollerine Düzenli Şekilde Devam Etmesi Gerekmektedir”
Bazı hastalarda estetik ya da onarım amaçlı silikon meme uygulaması olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim, bu durumda olan hastaların en merak ettiği konunun ise mamografi filminin yapılıp yapılmaması olduğunu belirtti. Memede silikon implantı olan hastaların da mamografi kontrollerine devam etmesi gerektiğini, implantların genelde göğüs ön duvarındaki kas arkasına yerleştirildiği için genellikle orijinal meme dokusu ile direkt ilişki içerisinde olmadığını belirten Prof. Hasan Besim şöyle devam etti: “Ancak bazı uygulamalarda kas üstüne ve meme dokusunun hemen altına implant yapılabilmektedir. Her iki durum da mamogafik bir tetkikin yapılmasına engel değildir. Esas önemli olan mamografiyi çekecek olan teknisyenin implant olduğundan haberdar edilmesi ve filmin uygun şekilde çekilmesidir.”
Prof. Dr. Hasan Besim: “Tomosentez Yöntemi Yoğun Meme Dokusuna Sahip Hastaların Patolojilerini Daha Başarılı Saptamaktadır”
Tomosentezin son yıllarda geliştirilen meme dokusunun kesitsel mamografi görüntülerini alan ve bunları bilgisayar ortamında işleyerek üç boyutlu (3D) bir dijital mamografi görüntüsü elde eden yeni bir teknoloji olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim şöyle devam etti: “Bu konuda devam etmekte olan ve planlanan çalışmalar bulunmaktadır. Ancak yoğun meme dokusuna sahip hastalardaki patolojilerin saptanmasında, farklı açılardan değerlendirme ile arka plandaki küçük patolojilerin normal dijital mamografiye oranla daha başarılı bir şekilde yakalandığına dair çalışmalar bulunmaktadır. Ülkemizde de bulunmakta olan bu imkanın, yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda şüpheli klinik bir durum ya da tetkik varlığında kullanımı akılda tutulmalıdır.”
Mamografi Çekimi Öncesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler;
- Tetkikin yapılacağı gün deodorant ya da pudra kullanılmamalıdır. Bu materyaller mamografide oluşturdukları yalancı görüntüler nedeni ile tanı karmaşası yaratabilmektedir.
- Hamilelik ya da hamile olma şüphesi durumunda, mamografi teknisyeni ya da hekime mutlaka durum hakkında bilgi verilmelidir. Emzirme döneminde mamografi çok bilgi vermeyebileceğinden, tetkikin süt vermenin kesilmesinden sonra yapılması daha uygun olabilmektedir.
- Tetkik günü iki parçalı bir kıyafet giyilmesi, sadece üst kısmın çıkarılması ile çekim ve muayene kolaylığı sağlayacaktır.
Mamografi Sırasında ve Sonrasında Dikkat Edilmesi Gerekenler;
- Normal olarak her memeden farklı açılarda iki görüntü alınmaktadır. Gerekli görülen durumlarda ikiden fazla görüntü alınması gerekebilmekte ve hasta ek grafi için yeniden çağrılabilmektedir.
- Mamografi işlemi tamamlandıktan sonra, görüntüler radyoloji uzmanı tarafından değerlendirilerek bir rapor hazırlanacaktır. Doktorunuz, muayene ve mamografi sonucu ile değerlendirmenizi yaparak sizi bilgilendirecektir.
- Önceden başka bir merkezde yapılmış mamografileriniz varsa, yanınızda olması yeni tetkikinizle karşılaştırma yapılabilmesi açısından kolaylık sağlayacaktır.
- Çekilen mamografiler sonrasında %10 olguda ek testlere ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu hastaların az bir bölümünde biyopsi yapılması gerekebilmektedir. Bu şekilde yapılan biyopsilerin %80’inde kanser saptanmamaktadır. Genel olarak çekilen her 1000 mamogramdan 2-4 adetinde kanser tanısı konulmaktadır.
- Mamogramlar meme kanserlerinin %20’sinde tanı koyamayabilmektedir.