28 Mart’ta gündüz vakti meydana gelen olay Güneydoğu Asya, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bazı bölgelerinde iletişimin yaklaşık bir saat boyunca kesilmesine sebebiyet verdi.
Bunun nedeni Güneş’teki bu patlamanın uzaya yüklü parçacıklardan oluşan bir plazma dalgası savurması. Plazma akışı Dünya’ya ulaşıp gezegeni bir kalkan gibi saran manyetik alanla etkileşime girdiğinde “Güneş fırtınası” adını alıyor.
Bilim insanları bu Güneş fırtınasını “X sınıfı” diye kategorize etti.
Güneş patlamaları yaydıkları X-ışınlarının yoğunluğuna göre 5 kategoride (A, B, C, M ve X) sınıflandırıyor. Patlamalar, her seviyede bir öncekinin 10 katı yoğunluğa sahip oluyor.
X sınıfı bu sıralamada en güçlü patlamaları temsil ediyor.
Bu patlamaların ardından Dünya’nın manyetik alanıyla etkileşime giren parçacıklar kuzey enlemlerinde eşsiz manzaralara sahne olan kutup ışıklarını meydana getiriyor. Ancak aynı zamanda navigazson, GPS ve iletişim sistemlerine zarar vererek çalışmalarını engelleyebiliyor.
Bazı şiddetli patlamalar, yörüngedeki Uluslararası Uzay İstasyonu’nda görev alan astronotların da hayatını riske atabiliyor.
Güneş’teki hareketlilik artıyor
Son dönemde Güneş’teki patlamalar giderek yoğunlaşıyor. Bu da Dünya’nın plazma akışlarına daha sık maruz kalması anlamına geliyor.
Bilim insanları, yıldızdaki patlamaların birkaç yıl içinde daha da artacağını ve zirve noktasına ulaşacağını belirtiyor. Çünkü Güneş, şu anda hareketli bir evrede.
Yıldız her 11 yılda bir, sakin veya fırtınalı geçen bir döngüsünü tamamlıyor ve yenisini başlatıyor. Güneş’in 2019’da 25. döngüsüne girdiği biliniyor. Bu döngülerden sakin olanına, yani yıldızdaki patlamaların ve lekelerin minimum seviyeye indiği dönemlere “solar minimum” adı veriliyor.
Güneş lekelerinin arttığı ve patlamaların da sıklaştığı evrelerse “solar maksimum” diye adlandırılıyor.
2025’te Güneş’in solar maksimum evresi zirve noktasına ulaşacak. Bu nedenle bilim insanları özellikle 2025 civarında şiddetli patlamaların Dünya’yı etkilemesini bekliyor.
Kaynak : TRT HABER