Simmons, ABD’nin Oklahoma eyaletindeki Tulsa şehrinde yüzlerce siyahinin öldürüldüğü katliamı ve ülkede siyahilere yönelik ayrımcılığı değerlendirdi.
Simmons, 31 Mayıs 1921’de gece başlayan ve ertesi güne kadar devam eden katliamın Tulsa’nın Greenwood kasabasında gerçekleştiğini anımsatarak, kasabada dönemin en zengin siyahi topluluğunun yaşadığını belirtti.
Greenwood’a, ABD’nin finans merkezi Wall Street’e atıfla “Black Wall Street” denildiğini dile getiren Simmons, “Diğer kasabalardaki beyaz üstünlükçüler, Greenwood’daki siyahilerin zenginleşmesini istemiyordu ve bölgede katliamdan önce büyük gerilim vardı. Çeşitli bahanelerle siyahilere saldırı girişimlerinde bulunan beyazlar, bir siyahinin beyaz bir kadını taciz ettiğini öne sürerek katliam yaptı.” dedi.
“Ölenlerin cesetleri 100 yılı aşkın süredir kamuoyundan saklanıyor”
Oklahoma eyaletine bağlı kolluk kuvvetlerinin katliama zamanında müdahale etmeyip ırkçı gruplara yardım ettiğini aktaran Simmons, olaydan sonra yetkililerle ilgili yapılan suç duyurularının cevapsız kaldığını ifade etti.
Simmons, eyalet yetkilerinin resmi makamlara sunduğu raporda olayda sadece 38 kişinin öldüğü bilgisinin yer aldığını kaydederek, “Tulsa Katliamı’nda, resmi açıklamalarda belirtilenin aksine en az 1000 siyahi, beyaz ırkçılar tarafından öldürüldü. Cesedi bulunamayan kişiler var. Kasabada hala toplu mezarlar bulunuyor. Oklahoma eyaleti, dönemin belediye başkanı ve yetkililerini yargılamamak için 100 yılı aşkın süredir cesetleri kamuoyundan saklıyor.” diye konuştu.
ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) müfettişlerinin, katliamdan aylar sonra bölgede sadece keşif yaptığı, müfettişlerin tanıklarla ve kurbanların aileleriyle görüşmediği bilgisini paylaşan Simmons, “FBI’ın Tulsa raporunu katliamı destekleyen beyaz üstünlükçüler hazırladı. Raporda siyahi topluluğun kendi kendilerine saldırı düzenlediği belirtiliyordu. Katliama tanıklık edenlerle hiç konuşulmadı.” ifadesini kullandı.
Simmons, Greenwood’da katliamın maddi ve manevi izlerinin hala görülebildiğine işaret ederek, “Barınma, eğitim ve istihdamla ilgili sorunlarımız devam ediyor. Binlerce beyazın yakıp yıktığı siyahilere ait hastane ve muayenehaneler bir daha inşa edilmedi ve bu 102 yıl sonra bile siyahi topluluğu çok derinden etkiliyor.” sözlerini sarf etti.
“Biden’ın sözlerini eyleme dönüştürmesi gerekiyor”
ABD Başkanı Joe Biden’ın, 1 Haziran’da Tulsa Katliamı’nı anmak için mesaj yayımladığını ve “Katliamın hikayesi çok uzun süredir sessizlikle örtülüyor” ifadesini kullandığını anımsatan Simmons, “Biden, Tulsa Katliamı’nı kabul ederek büyük bir iş yaptı ama artık eyleme geçmesi gerekiyor. Bugün hala yaşayan mağdurlar ve öldürülenlerin aileleri var. Onlara tazminat ödenmesi gerekiyor.” dedi.
Simmons, Biden’ın katliamı kamuoyunda görünür kıldığını, FBI ve Adalet Bakanlığının bu konuya daha da önem vermesini beklediklerini belirterek, Tulsa Katliamı’nda mal varlıklarını kaybeden ailelerin zararlarının hesaplanarak tazminat ödenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Oklahoma eyaletinin, mağdurların ailelerine tazminat ödemeyi kabul etmediğini belirten Simmons, şöyle devam etti:
“Tulsa’daki ırkçı beyazlardan tepki almamak için ne hükümet ne de eyalet yetkilileri kurbanlara tazminat ödenmesine yanaşmıyor. Hatta Belediye Başkanı açık açık Tulsa Katliamı için tazminat ödenmesini desteklemediğini beyan etti. Bu çok üzücü bir durum. Adalet Bakanlığı, ABD tarihinin en kaotik, ölümcül, en çok maddi-manevi kaybın yaşandığı katliamın faturasını kapsamlı şekilde araştırmalı ve cezai işlem yapmalı.”
Simmons, Tulsa Katliamı’nda ölenlerin soyağaçlarını ileride açılacak davalar için belirlediklerini anlatarak, şu ifadeleri kullandı:
“Artık adalet ve tazminata odaklandık. Tulsa Katliamı hakkında web siteleri açtık ve orada katliamın siyahileri nasıl etkilediğini, insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlatıyoruz. Tüm dünyaya ulaşmak istiyoruz. Ölenleri geri getiremeyiz ama en azından ailelerinin acılarını hafifletebiliriz.”
“ABD’de hala siyahilere karşı ayrımcılık var”
Simmons, özellikle seçim dönemlerinde ABD’de ırkçılığın en yüksek seviyeye çıktığına vurgu yaparak, “ABD’de hala siyahilere karşı ayrımcılık ve ırkçılık var. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde artan ırkçılık devam ediyor. Trump’ın tekrar aday olacağı söylentileri bile ırkçılığı artırdı.” görüşünü paylaştı.
Ülkedeki ırkçılık nedeniyle siyahilerin hayatının olumsuz etkilendiğine dikkati çeken Simmons, sözlerini şöyle tamamladı:
“Tüm sektörlerde, sosyal hayatta, eğitimde, sağlık sisteminde ya da adalet sisteminde bu ayrımcılığı görüyoruz. Siyahiler ülkede hala ikinci sınıf vatandaş olarak görülüyor. Ben bir avukatım ve her gün bu suçlarla mücadele ediyorum. Küçük bir örnek vermem gerekirse, iki ev var biri beyazların fazla yaşadığı mahallede diğeri ise siyahların yoğun olduğu bölgede. Bu iki evi satışa çıkartırken siyahilerin yoğun yaşadığı yerdeki ev en az 10 bin dolar daha ucuza satılıyor. Neden? Çünkü siyahlar hala ‘kötü, pis’ olarak görülüyor. İstihdam raporlarına da bakabilirsiniz en çok işsizlik siyahi nüfusta çünkü iş veren ırkçı tercihler yapıyor. Beyaz ABD’liyi tercih ediyor.”
1921 Tulsa Katliamı
31 Mayıs 1921’de, Tulsa şehrinde ayakkabı boyacısı olarak çalışan 19 yaşındaki siyahi Dick Rowland, asansörde beyaz bir kıza tacizde bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
Haberin şehirde yayılması üzerine Rowland’i linç etmek için karakola gelen yüzlerce beyaz adam ile Rowland’i korumak için gelen siyahi gruplar arasında çıkan çatışmada 12 kişi hayatını kaybetmiş ve olaylar kontrolden çıkmıştı.
Silahlı beyaz isyancı kalabalıklar, polisin ve ulusal muhafızların da işbirliğiyle o zamanlar siyahilere ait Greenwood iş bölgesi başta olmak üzere iş yerlerine ve mahallelere saldırmıştı. Gece boyunca yüzlerce iş yeri ve ev yağmalanarak kundaklanmıştı.
Yerel yetkililerin, olaylarda hayatını kaybedenlerle ilgili herhangi bir resmi kayıt tutmadan, cenaze merasimlerini yasaklayarak alelacele gömdüğü bildirilmişti.
Kaynak : TRT HABER