“Türkiye’nin Uzay Yürüyüşü” başlıklı dosyasının 4’üncü haberinde, 2015 yılından beri ESA’da görev yapan Dede’nin Türkiye’nin Milli Uzay Programı’na ilişkin değerlendirmelerine yer verildi.
Dede, Hollanda’daki Uzay Araştırmaları ve Teknoloji Merkezinde, Avrupa Komisyonunun liderliğinde ESA tarafından geliştirilen dünyanın en büyük yer gözlem uydu programı olan Kopernik’in Uzay Segmenti Koordinatörü olduğunu söyledi.
ESA’dan önce Türkiye’de de uzay faaliyetlerinde görev aldığını dile getiren Dede, şunları kaydetti:
“İMECE Uydu Projesi’nde yürütme kurulu üyesi ve 11. Ulaştırma Denizcilik Haberleşme Şurası’nda Uzay Teknolojileri Komisyonu üyesi olarak görev yaptım. Ayrıca Türkiye Uzay Ajansının (TUA) kuruluş yasa tasarısı çalışmalarına bizzat katıldım. Türkiye’de uzay sektörü kamu, özel sektör ve akademik anlamda rüştünü ispatlamış durumda ve hızla ivme kazanmaya devam ediyor. Ülkeme yüksek katma değer kazandıracak, uzay sektöründe ülkemi bir adım daha öne taşıyacak ve önemli katkılar sunabileceğim alanlarda Türkiye’ye dönerek çalışmak isterim.”
“Milli Uzay Programı başarılı bir çalışma”
Dede, uzay sektörünün, doğası gereği teknolojik riskleri yoğun, uzun proje süreleri olan ve ekonomik yatırım oranı yüksek bir alan olduğuna işaret etti.
Her ülkenin uzay alanından beklentisinin farklı olduğuna dikkati çeken Dede, Türkiye’nin ise TUA’yı kurup hedef planı oluşturarak başarıya giden yolu yarıladığını söyledi.
Türkiye’nin en büyük zenginliğinin, ülkede direkt ve dolaylı olarak uzay alanında faaliyet gösteren çok sayıda kurum, kuruluş ve organizasyon bulunması olduğunu dile getiren Dede, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uzman ve proaktif bir liderlikle gençlerin, özel sektörün, araştırma enstitüleri ve akademinin potansiyelini harekete geçirmek, 2030’a kadar Türkiye’yi uzay alanında önde gelen ülkeler ligine dahil edecektir. Ben, Türkiye’nin Milli Uzay Programı’nı doktora tezinde bizzat araştırmış biri olarak, programın ülkemizin önceliklerini ve potansiyelini yerinde değerlendiren, başarılı bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Yetkin bir ekip, aktif özel sektör ve finans kaynaklarıyla planları hayata geçirmek ve akademik alanda gelişmeleri destekleyerek gençlerimizi yetiştirmek Milli Uzay Programı’nın başarıya ulaşmasında önemli adımlardır.”
“Uzayda gerçekleştirilen deneyler çok değerli”
Dede, mikro yerçekimi ortamında yapılan bilimsel deneylerin önemine işaret ederek, bu anlamda Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın Uluslararası Uzay İstasyonu’nda gerçekleştirdiği 13 bilimsel deneyi çok kıymetli bulduğunu söyledi.
Tuva Cihangir Atasever’in de haziran ayında çıkacağı uzay görevinde 7 bilimsel deneye imza atacağını aktaran Dede, “Uzayda yani mikro yerçekimi ortamında yapılan bu deneyler, hem temel bilimsel bilgilerimizi genişletmek hem de pratik uygulamalar ve teknolojik inovasyonlar bakımından çok değerli. Türkiye’nin de bu alanda aktif olması gurur verici. Ama bundan da önemlisi, ülkemizde STEM eğitimine ilgiyi artırmakta bir katalizör etkisi sağlaması. Dünyanın tıptan çevreye, malzeme biliminden endüstriye kadar pek çok alanda yenilikçi çözümlere ihtiyacı olduğu bir dönemde gençlerimize yol gösterici olmak çok önemli.” ifadesini kullandı.
“Uzayda iş birliği modeli geliştirilmeli”
Dede, uluslararası işbirliklerinin önemine işaret ederek, bu sayede teknik yetkinliğin artırıldığını, kaynakların daha verimli kullanıldığını, bilim ve teknoloji paylaşımının sağlandığını anlattı.
Uzayda da bu şekilde bir iş birliği modeli geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Dede, şunları kaydetti:
“Uzay hukukunun henüz gelişmekte olan bir alan olduğunu da göz önüne alırsak, uzay çöplerinden yörünge haklarına kadar pek çok alanda uluslararası koordinasyon sağlanması şart. Uzay teknolojilerindeki yenilikleri paylaşmak, uydu verilerini kıymetlendirmek, çevre projelerine iştirak etmek, gençlerimize yurt dışında pratik eğitim sağlamak, uzay tabanlı inovasyonları diğer sektörlere uygulamak gibi çoğu konuda ulusal değil global dinamiklerle hareket etmek Türkiye’nin uzaydaki başarısının önünü açacaktır.”
Kaynak : TRT