1. Haberler
  2. Uncategorized
  3. Tarihimizin en büyük faciası, İSİAS davası ve çıkardığımız dersler!

Tarihimizin en büyük faciası, İSİAS davası ve çıkardığımız dersler!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kıbrıs Türk tarihinin en büyük felaketi 63-74 yılları arasında yaşadığımız savaş süreci değildir.

Kıbrıs Türk tarihinin yaşadığı en büyük felaket, saniyeler içinde yarısı Kıbrıslı Türk öğrencilerimiz, velileri ve öğretmenlerimizden oluşan, tam 72 insan evladının katledildiği İsias felaketidir…

Bir savaş esnasında her türlü kötülüğü beklersiniz, adı üstünde, “savaş”, adı bile kötülük kokar, kötülüğü temsil eder, ölümü temsil eder, kaçınılmaz olarak ölümler de olur, genellikle de masumlar, çocuklar katledilir…

Ama barış sürecinde, bizim coğrafyada her an yaşanması muhtemel olan, bizim coğrafyanın tartışılmaz bir gerçeği olan deprem gibi bir doğal afet olayı göz ardı edilerek, akıl almaz bir sahtekarlıklar, ahlaksızlıklar, vicdansızlıklar silsilesiyle, sırf rant uğruna hiçbir kanun, kural tanımadan yaratılan bina ucubelerinde insanların katledilmesinin hiçbir makul, mantıklı açıklaması yoktur, olamaz da…

Ahlaksızlıklar silsilesi neticesinde 11 şehrin kısmen veya nerdeyse tamamen yıkıldığı 6 Şubat felaketi, sadece milletimizin değil, tüm insanlık tarihinin en büyük felaketidir ve resmi rakamlarla verilen yıkımın boyutlarına bakıldığında 50 küsur bin insanımızın katledilmiş olduğu iddiası, palavradan başka bir şey değildir!

Can kaybı konusunda gerçeği hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz, zaten öğrenmek de yerle bir olmuş morallerimizi yerin dibine daha beter sokmaktan başka bir işe yaramayacaktır…

Bu tarifsiz yıkımın ve felaketin sebebi kesinlikle deprem değildir, kader değildir!

Bu tarifsiz felaketin tek sebebi sınır tanımayan, kanun kural nedir bilmeyen, kanundan korkmayan, kuralları çiğneyen ahlaksızlardır, vicdansızlardır, sahtekarlardır, ve bunlara bu kötülüğü yapma fırsatı veren kamuda görevli olanlardır, ki onlar da en az bina ucubelerini inşa eden katiller sürüsü kadar, hatta onlara bu fırsatı verdikleri, denetlemedikleri, sahtekarlığa ortak oldukları için daha fazla suçludurlar…

Ve nihayette, en büyük suç, rant hırsı uğruna insanlığı katleden alçakların başını ezeceğine, onlara ya ödül gibi cezalar veren, ya da hiç vermeyen, sokağa salan, adalet adına yaptığı uygulamalarla adeta “katliamlarınıza, kötülüklerinize devam edebilirsiniz” diyen adalet sistemindedir!

Gözü ranttan, şahsi çıkarından başka hiçbir şey görmeyen, maddi rant uğruna insanlığı gözünü bile kırpmadan katleden mahlukatlar her zaman vardır, var olmaya da devam edeceklerdir…

İnsanlığı onların kötülüklerinden koruyacak, onların gözünü korkutacak, onlara “kanunları, kuralları tanımadan, yaşam hakkına en ufak bir saygı duymadan, sırf rant hırsı uğruna insanlığı katlederseniz biz de sizi ezeriz, günahlarınızda boğarız” diyecek olan tek güç ise “adalet sistemidir”…

Ama gelin görün ki, ta 1939’dan beri çıkarılan deprem yönetmelikleriyle bina yapımlarındaki sorumluluklar kanunlarla, kurallarla belirlenmişken, memleketin yarısı bu kuralları, kanunları takmıyor, memleketteki 21 milyon binanın yarısı kaçak, kanunsuz, kuralsız yaratılan yapı, bu yüzden de her depremde felaket üstüne felaket yaşanıyor, yüzbinlerce insanımız sırf rant uğruna, bina diye yaşadıkları mezarlarda katlediliyor, adalet sistemi de katillerden acımasızca hesap soracağına, ödül gibi cezalar veriyor veya hiç vermiyor, hal da bu olunca, hiçbir rant kuduzu hırsından, sahtekarlığından, vicdansızlığından, kötülüğünden vazgeçmiyor, insanlığı katlettikçe katletmeye devam ediyorlar…

Türkiye tarihinde bir ilk olarak, Alpargün davasında mahkeme heyeti üyeleri önce insan, sonra yargıç oldular ve yeter bu kadar ahlaksızlık dediler, sırf rant uğruna, göz göre göre, bile bile insanlığı katleden ahlaksızlara karşı da yasaları eksiksiz uyguladılar, vicdanlarda bir umut ışığı yaktılar!

Adaletin temeli sadece belirli şartlara göre düzenlenmiş yaptırımları içeren yazılı hukuk kuralları değildir, aynı zamanda vicdandır!

Adalet vicdanla yürür, vicdan da adaletle, ne vicdan adaletin önüne geçebilir, ne de adalet vicdanın…

Gerçek adalet sürecinde, vicdan ve adalet terazisi birbirini her zaman dengeler, hatta bu denge o kadar hassastır ki, bazen sadece birkaç kişiyi ilgilendiren münferit bir olay tüm dünyanın, insanlığın kaderini bile değiştirebilir.

Örnek mi, işte size örnek: Son ABD başkanlık seçimlerindeki iki adaydan biri olan Kamala Harris çok iyi bir hukukçu ve liyakat sahibi biri olmasına rağmen, sırf idama karşı olduğu ve polisleri ve birkaç kuruş uğruna bir aileyi katleden birkaç sapık katilin, ki bunlar ülkeye ithal gelen suçlulardı, idamına karşı çıktığı için muhafazakar,  göçmen karşıtı, milli duyguları ağır basan, göze göz, dişe diş adalet isteyen orta Amerika eyaletlerinin tümünde kaybetti, katillerin idamını destekleyen Trump kazandı!

Ekonomi, iç veya dış siyaset, sağlık, eğitim, ulaşım gibi sorunların hiçbiri ön plana çıkmadı, ama ülkeye doluşan ithal suçlulara karşı adayların hukuki ve vicdani tutumu seçimde esas belirleyici unsur oldu, şiddete şiddetle, göze gözle karşılık vereceğini, idam cezalarını çatır çatır uygulayacağını söyleyen aday olan Trump seçimi kazandı ve kazandığı andan itibaren de temsil ettiği emperyalist rant odakların hedefleri doğrultusunda dünya düzenini değiştirmeye de başladı, ilk Suriye’yi tertipledi!

Biz ise, ta 1939’dan beri, neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmemize rağmen, adaleti ısrarla gözü rant hırsından başka bir şey görmeyen deprem katillerinin ayaklarının altında paspas yaptık, çiğnettik!

Özellikle 1999 depreminden beri deprem davalarında adalet kendi kendisini deprem katillerinin ayakları altında çiğnettirdi, kendi kendisini hukuken ve vicdanlarda rezil etti, yüzbinlerce katledilen ve hatta ölmeyip de etkilenen milyonlarca insanın hakkını savunacağı yerde, yüzbinlerce insanı katleden katilleri hapishanenin bir kapısından içeri soktu, öteki kapısından çıkardı, katillerin aldıkları cezalar ödülden öteye gidemedi…

Zaten özellikle son 20 yılda Türkiye’de yaşanan akıl almaz olaylarda, başta Fetö rezaletinde olmak üzere, adalet sisteminin nasıl ve kimler tarafından ele geçirildiğini, mahvedildiğini, rezil rüsva edildiğini, güvenilemez hale getirildiğini sayısız kez gördük ve halen de görmeye devam ediyoruz…

Son 20 yılda şiddetli bir erozyona uğrayan adalet sistemi ve temsilcileri bir türlü dikiş tutturamadı, istenen, özlenen güven duyulacak seviyeye ulaşamadı, bu yüzden de toplum ve ülke giderek daha fazla rayından çıktı, kötülüklerin boyutu tahammül edilemez seviyeyi bile fazlasıyla aştı…

Hal böyle olunca da, ahlaksız, vicdansız, rant kuduzu katiller azdıkça azdı, yüzsüzleştikçe yüzsüzleşti ve rant hırsı uğruna insanlığı acımasızca katletmeye, suçu da depreme, kadere, ve hatta Allah’a, Kuran’a atmaya devam ettiler..

Bütün bunlara rağmen adalet sistemi de bunlara tamamen göstermelik, ödülden farksız cezalar vermeye devam etti…

Çocuklarımızın katledildiği İsias felaketinde, ceza kisvesi adı altında katilleri koruyup kollayan, adeta ödüllendiren, katledilen ve geride kalıp da yaşayan ölüden beter olan mağdurları daha da mağdur eden göstermelik dava sonucu da sadece Türkiye’nin değil, tüm insanlığın tarihine bir yüzkarası olarak geçti!

Özetle neydi olay!…Tarifsiz bir ahlaksızlıklar, sahtekarlıklar, kanunsuzluklar, kuralsızlıklar silsilesiyle, her türlü malzemeden çalınarak, her türlü bilim ve kural dışı iş yapılarak, kağıt üstünde de her türlü sahtekarlık yapılarak bir bina ucubesi yaratılmış, sonra yıllarca eriyip çürümeye terk edilmiş, neticede eriyip çürümüş, belediye tarafından tehlikeli bina diye mühürlenmiş, mühür yine akıl almaz bir sahtekarlıklar silsilesiyle kırılmış, derhal yıkılması gereken bina müsveddesi yine  binbir sahtekarlıkla otele çevrilmiş ve otele çevrildikten sonra da kesilen kolonlarla (ki bunlar teknik raporlara niye girmedi, anlaşılır değildir, bina ucubesi kesik kolonlar tarafına doğru devrilip tuzla buz oldu), kaçak katla, bina omurgası paramparça edilerek inşa edilen kaçak asansörlerle, yıkılan merdivenlerle, atık su tesisatları için delik deşik edilen kolon ve kirişlerle, yapılan giydirmelerle bindirilen en az bin tonluk fazladan ağırlıkla tam bir ölüm tuzağı haline getirilmişti…

Bütün bunlar, kesilen kolonlar hariç, o olmadı bu olsun, bu olmadı şu olsun denilerek birbiri ardına Karadeniz Teknik Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve 9 Eylül Üniversitesi’nin teknik ekiplerinden istenen raporlarla ortaya konuldu…

Gazi Üniversitesi’nin bilirkişi raporu teknik açıdan çok zayıf kalmış olsa da, hatta bilirkişi değil, bilmezkişi raporu olarak algılansa da,  genel olarak bütün bu üniversitelerin teknik bilirkişi raporları ve Doğu Akdeniz Üniversitesi ile KKTC Mimarlar Mühendisler Odası’nın hazırladığı bilirkişi raporları da birbiriyle genel olarak örtüştü, birbirlerinin eksiklerini tamamladılar ve felaketin hangi tür ahlaksızlıklar, sahtekarlıklar sayesinde bile isteye, göz göre göre getirildiği de iyice netleşti.

İsias davasında savcılık tüm bu kusurları ve ihmalleri iddianamesinde tek tek saydı, bu kusurların ve ihmallerin sanıklar tarafından da bilindiğini, felaketin sanıklar tarafından da öngörülebilir olduğunu ifade etti,  ama TCK’nın bile bile, göz göre göre ihmalle insanların katledilmesine sebep olanlara ağırlaştırılmış müebbet ceza verilmesini öngören 83. maddesi veya olası kast üzerinden ceza talep edeceğine, çok daha düşük, adeta ödül gibi bir ceza alacakları bilinçli taksirden cezalandırılmalarını talep etti, mahkeme heyeti adeta bilirkişi raporlarını ve bu raporlarda belirtilen dehşetli kusurları yok saydı!

Bilinçli taksirde en üst seviyede ceza verilse bile, katillerin hapiste yatacağı en uzun süre 7 yılı geçmeyecek, o da muhtemelen çok daha erken salıverilmeleriyle sonuçlanacak bir ceza olurdu, nitekim öyle de oldu.

Üstüne üstlük, 72 insan evladını bile isteye, göz göre göre katleden, İsias denen katliam ucubesinin rantını hep birlikte yiyen, insan evlatları İsias ucubesinin moloz yığınının altında ezim ezim olmuş vaziyette yatarken, perişan haldeki insanlar molozları elleriyle kazarak evlatlarını ararken, bazıları teşhis çadırlarında evlatlarının cesetleri üzerine yığılıp, mahvolurken, katiller çetesinin başrolünde olanlar enkaza gelip, para kasası derdine düşmüşler, utanmadan insanların enkaz altında 3 gün yardım çığlıkları attığını, soğuktan donarak öldüğünü iddia etmişler, ama yardım etmek için kıllarını bile kıpırdatmamışlardı…

Buna rağmen iyi halden indirim de aldılar!

Aslında iyi halden indirimi filan değil, takdirnameyi ve madalyayı da hak ediyorlardı!

Cebinde iki kuruş parası olmayan, canı çekti diye baklavacının kapısını kırıp, birkaç parça baklava çaldı diye üç tane zavallı çocuğun hayatını karartan, 9 sene hapse atan, tepkiler üzerine 6 sene sonra siyasi baskıyla hapisten çıkartan yüce Türkiye adaleti, tam 72 insan evladını doyumsuz, kudurmuş bir rant hırsıyla bile isteye, göz göre göre katleden, insan kanına ve canına doymayan, İsias denen otel ucubesinin rantını hep birlikte  yiyen katiller çetesinin yarısına “iyi hal indirimi” de uyguladı, diğer yarısını da beraat ettirdi…

72 insan evladını göz göre göre, bile isteye rant hırsı uğruna katleden ve katledildikleri ucubede sadece ve sadece para kasasının derdine düşen katillere iyi hal indirimiymiş!!!

Bu karara göre, en uzun süre hapiste yatan katil, katlettiği her bir can için en fazla sadece 2-3 ay yatacak, ki onu da yatmayacağından, ilk fırsatta tahliye edileceğinden eminim!

Düşünün, açlıktan nefesi kokan, cebinde bir kuruş parası olmayan, dayanamayıp bir avuç baklava çalan çocuk 6 yıldan fazla bir süre hapiste tutuluyor, ama 72 insan evladını rant hırsı ile katleden sahtekar, ahlaksız, vicdansız katiller çetesinin en uzun süre hapiste yatacak olanı 6 sene bile hapiste yatmayacak!!!

Bunun da adı adaletmiş!

Bu süreçte netice şudur: Göstermelik bir süreçte, göstermelik bir yargılamada, göstermelik bir ceza ile ceza yerine aslında kendisinden korkusu olmadığı için suç işlemeye, insan evlatlarını rant için katletmeye cüret eden katillere ödül vermiş olan adalet yine katledildi, katledilen insan evlatlarıyla birlikte enkaz altında kaldı, hatta katledilen evlatların gömüldükleri mezarların da altında kaldı…

Dahası, bu kararla yıllar yılıdır insanlığı sırf rant hırsı uğruna katleden ahlaksız, vicdansız, sahtekar katiller çetesinin yüreklerine de su serpildi, adeta onlara “sahtekarlıklarınıza, ahlaksızlıklarınıza devam edebilir, insan evlatlarını yapacağınız bina ucubelerinde katletmeye devam edebilirsiniz, nasılsa sizden önceki katiller gibi ucuz kurtulacaksınız” mesajı verildi…

Hem dava sürecinde, hem de karar sürecinde evlatlarını İsias denen ucubenin enkazında kaybetmiş ailelerin acılarıyla adeta alay edildi, yaralarına tuz basıldı, mahkeme sürecinde savunma bahanesiyle katiller çetesinin her türlü ahlaksızlığına maruz kalmalarına da göz yumuldu, ve her şeyden önemlisi, insanlık bir kez daha katledildi ve başka insanların da katledilmesinin yolu adalet sistemindeki zafiyetlerin, korkuların, cesaretsizliklerin, sorumsuzlukların, boşlukların, hataların eliyle bir kez daha açıldı…

Bir suç eylemi fail tarafından sonucu bilinerek yapılıyorsa, sonucun engellenmesi, olmaması için fail tarafından en ufak bir tedbir alınmıyorsa, failin tek derdi kendi rantı ve rantını kollayıp gözetmekse, rantı için insan hayatını hiçe sayıyorsa, sonuçta da insanlar katlediliyorsa, bu düpedüz bir kasıt sonucudur, hiçbir hafifletici bahanesi de olamaz…

Fail kendi hatasından kaynaklı neticeyi öngörüyor ve olmasını istemiyorsa, ya o hatayı yapmayacak, ya da hatasının sonucuna engel olacaktır, eğer engel olmuyorsa, ya o sonucu kabullenmiştir ya da olmasını istiyordur, başka da açıklaması olamaz, her iki durumda da sonuç kast ile gelir!

Katillerin sırf rantlarını kontrol etmek, takip altında tutmak için kendilerinin de gidip o ucubede kalmış olmaları, suçlarının neticesini hafifletmediği gibi, bu onları haklı da çıkarmaz, suçlarını da hafifletmez, yok öyle bir dünya!

Katiller çetesi işlerine geldiğinde kimi zaman kendilerinin de otele uğradıklarını, köşeye sıkıştıklarında ise otel ucubesiyle alakaları olmadığını iddia etmişler, ancak savcılık hangi akla hizmettir bilinmez, otele gidip kalmalarını “sonucu kabullenmedikleri ve otelde kendilerinin de zaman zaman konakladığı” şeklinde yorumlamış, yaptıkları kötülükleri ve sebep oldukları felaketin önemini geri plana almış, ve katillerin işine gelir şekilde bilinçli taksirden ceza talep etmiştir!

Kolon kesen pastane sahibi katilin kolonu kesmesi ama hergün gidip de rantının devamına odaklanması olası kastla değerlendiriliyorsa, olabilecek her türlü sahtekarlığı yaparak, bina ucubesini hem içerden hem dışarıdan yapılan müdahalelerle mahvederek yıkılmasına neden olan katiller niye bilinçli taksirle yargılanıyor ve iyi hal indirimi de alıyor!!!

Bu nasıl bir adalet anlayışı olabilir ki!

Savunma sürecinde her türlü yalan dolanı söyleyen, evlatlarını katlettikleri ailelerin acılarına, yaralarına tuz basan, hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeyen, hiçbir suçlarını kabul etmeyen katillerin “iyi hali” ne olabilir ki!!!

Sonuçta, mağdurları daha da mağdur eden, suçluları da ceza adı altında ödüllendiren, hatta ve hatta, üç üniversiteden bilimsel görüş istemesine rağmen verilen görüşlere de hak ettiği değeri vermeden, doğrudan doğruya katillerin beklentileri üzerinden neticeye giden bu adalet zaafiyetinin iki net neticesi olacak;

Birincisi, Türkiye’de gözünü rant hırsı bürümüş katiller sürüsü yine her türlü ahlaksızlıkla, sahtekarlıkla, kanun kural tanımadan, ve her şeyden önemlisi, adalet korkuları da olmadan, insan evlatlarını ant hırsı uğruna katletmeye devam edecekler ve bunun da en önemli azmettiricisi, adalet sisteminin zafiyeti ve uygulamadaki vicdan yoksunu kararlar olmaya devam edecek…

İkincisi, 1974’den sonraki en büyük felaketi ve travmayı yaşayan Kıbrıs Türkü, bu felaketi, sebep olanları,  adalet sürecinde yaşananları, ve neticesini unutmayacak, anavatanına karşı tüm duyguları ve bağlılığı değişecek, hatta İsias davasında yangından mal kaçırır gibi geceyarısından sonra, gayet ciddiyetsiz bir tavırla, önceden verildiği apaçık belli olacak şekilde  verilen kararla, değişti bile…

Kimbilir, belki de istenen, hedeflenen de buydu, Kıbrıs Türkü’nün acısına tuz basmaktı, kayıplarını küçümsemekti!

Eğer farklı olsaydı, bir parça baklava için çocukları 6 sene hapis yatıran adalet tarafından insanlığı sırf rant uğruna katledenlere, bütün ahlaksız, vicdansız katillere ibret olacak şekilde ibretlik cezalar verilirdi, hem katlettikleri evlatlarımızın ruhları biraz olsun huzur bulurdu, hem evlatlarını kaybeden aileler biraz olsun teselli bulurdu, hem de bundan böyle insanlığı rant uğruna katledecek ahlaksızlar adalet korkusuyla bir değil, bin kere düşünmek zorunda kalırlardı, ki İsias davasında evlatlarını kaybettikleri gerçeğini kabullenip, başka evlatların katledilmesini engellemek isteyen mağdurların esas hedefi de buydu!

Ama bu davada esas kazanan katiller çetesi, kaybeden de tüm Türkiye’nin geleceği, adalet ve mağdurlar oldu, 72 insan canı bir parça baklava kadar bile değer bulmadı!

Tarih insanlığı, milletini, ülkesini koruyan cesurları yazar, yüceltir, tam aksi davrananları da tarihin çöplüğünün en dibine atar…

Katledilen çocuklarımız, her türlü güzellikle var edilen, saçlarının teline bile kıyamadığımız biricik evlatlarımız her türlü katledildiler ama ölümsüzleştiler,  tarih sayfalarında ve nefes aldığımız sürece yüreklerimizde, zihinlerimizde unutulmayacaklar, gözyaşlarımız dinmeyecek, yüreklerimizin bir yarısı ağlarken öteki yarısı onları yaşatmaya devam edecek, ta ki son nefesten sonra onlarla buluşana kadar…

Onları katledenler ve katillerine her türlü fırsatı verenler de unutulmayacak, ne tarih onları unutacak, ne biz unutacağız, ve belki de her şeyden önemlisi, İlahi adalet de unutmayacak!

İnsani adaletin şaştığını, adalet diye geçinirken ayaklarda sandalet olup paspas haline geldiğini çok gördüm, ama İlahi adaletin şaştığını hiç görmedim, öyle ki, ilahi adalet parayla değil, sırayla gelir…

Geldiğinde görürsünüz, kim olursanız olun, kaçacak deliğiniz olmaz, hesabı keser!

İnsan evlatlarını katledenler, katillere yol verenler, sizin de hesabınız er ya da geç kesilecek!

Tarihimizin en büyük faciası, İSİAS davası ve çıkardığımız dersler!
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Ajans Cyprus ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Bize Katılın