1. Haberler
  2. Kıbrıs
  3. Memleketten havadisler, kafadan çatlak dünya…

Memleketten havadisler, kafadan çatlak dünya…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hep uluslar arası politikayı, özellikle de bölgemizde emperyalizmin bizi nasıl evire çevire dövdüğünü yazıp duruyoruz, biraz da kendi kendimize yaptıklarımızı ve emperyalizmin kuklası haline nasıl geldiğimizi yazalım…

Nasılsa Amerika-İngiltere-Fransa-Almanya çetesi bizim coğrafyada bir amacına daha ulaştı, Suriye’de Pkk, Işid, El Nusra, El Kaide, Hizbullah artığı, emperyalist uşağı, kanlı katiller sürüsünden oluşan terörist çetelerinden yeni Suriye devletini kurdu, böylece dünyada emperyalist uşağı terörist çetelerinin ortaklığındaki ilk devlet de Türkiye’nin yanıbaşında kurulmuş oldu…

Bu vakitten sonra Türkiye’deki AKP-MHP iktidarı ve CHP’nin başını çektiği muhalefet de bol bol kına yakabilir!

Gelelim memlekete…

Yakın geçmişte tam iki ay boyunca Meclis başkanı seçiminde yaşanan rezilliği seyredip durduk, Meclis iç tüzüğünde olmayan mühür kurallarını bahane gösteren muhalefet, müthiş bir politik başarı göstererek, seçimi defalarca tekrarlattı ve neticede seçim muhalefetin müthiş taktikleri sayesinde her seferinde aynı sonuçla sonuçlandı ve netice de yine iktidarın istediği şekilde oldu!

İşte buna çakma muhalefet başarısı denir!

Tabipler Birliği bu ülkede yaşanan akıl almaz bir travmaya dikkat çekti ve bir yıl içinde 18 yaş altı 68 çocuğun ebeveyn olduğunu, yani kendileri henüz çocukken çocuk sahibi olduğuna dikkat çekti, tam da o sırada Meclis’teki sayın muhalefetimizin derdi horoz haklarıydı…

Tabipler Birliği çocuklar istismar ediliyor diye bas bas bağırırken sayın muhalefetimiz Meclis’te bas bas horoz hakları ihlal ediliyor diye bağırıyordu!

Ekonomide tam bir tüccar terörü var, herifler sürüyü çobansız bulmuş kurtlar gibi piyasayı kasıp kavuruyorlar, tam bir enflasyon terörü yaratıyorlar, fiyatları kafalarına göre belirliyorlar, bu tarifsiz vurgun düzeninin adına da serbest piyasa diyorlar…

İşin kötüsü, horoz haklarını savunurken Meclis’te duvarları titreten muhalefet, sıra tüccar tarafından vahşice katledilen, acımasızca sömürülen vatandaş haklarını savunmaya gelince gık demiyor!

İşte buna da çakma muhalefet başarısı denir!

Muhalefet yapar gibi yap, ister horozlar adına öt, ister havaya avaz avaz bağır, yeter ki sesin duyulsun, gerisi hiç önemli değil!

Hükümet de bu vahşi fiyat terörünü sadece seyrediyor, tüccarın vahşi bir rant hırsıyla yarattığı dehşetli enflasyona dur demiyor, bütçe açıklarını vatandaşın cebinden çıkarmaya çalışıyor…

Halbuki devlet adam gibi vergi alsa, tüccara “vatandaşı kazıklıyorsun ama ben de attığın kazığın vergisini eksiksiz alıp, vatandaşa hizmet olarak geri döndüreceğim, haberin olsun” dese,  hem tüccar eliyle yaratılan vahşi kapitalizme ve enflasyona dur diyecek, hem de bütçe açıklarını fazlasıyla kapatıp, bütçe fazlasına geçecek!

Her markette aynı ürünün fiyatı akıl almaz bir şekilde değişiyor, aynı ürün bir markette 90 liraya satılırken iki adım ötedeki başka bir markette 130 liraya satılıyor, ama aynı ürün Rum tarafında TL’ye çevrildiğinde sadece 40 liraya satılıyor!

İnsanın “manyak mısınız, nesiniz, nasıl böyle bir fiyat terörü uyguluyorsunuz” diye sorası geliyor!

Çamurlu patates, ki temel besindir, kilosu 140 liraya KKTC’de satışa çıktığında, aynı patates çamursuz olarak Rum tarafında 60 lira cıvarındaydı, kısa süre sonra da 40 lira cıvarına düştü!

Domates, salatalık, patlıcan vesaire de öyle…

Salatalık bizde 120 lira kilosuna satılırken Rum tarafında 60 lira cıvarındaydı!

En pahalı hellimin kilosu Rum tarafında 300 lira cıvarında, en pahalı peynirin kilosu 400 lira cıvarında, ucuz olanı da, ki ucuz olsa da kalitesi tartışılmaz, 100 lira cıvarında da bulursunuz, 3 Euro yani…

KKTC denen vurgun düzeninde tek bir avokado 90 liraya satılırken, Rum tarafında kilosu 100 liranın altındaydı, 2,5 Euro yani, ve hala da altında!

Diğer meyve sebze fiyatları da aynen öyle, çok daha ucuz!

Daha sayısız örnek var, ama anlatmaya değmez, herkes bu memlekette olan biteni biliyor, dolayısıyla da arabaya atladığı gibi Rum tarafına geçiyor, bütün temel gıda maddelerini Rum tarafından çok daha ucuza alıyor, gündelik ihtiyaçta kullanılan temizlik ürünlerini de aynı şekilde, KKTC’den çok daha ucuza alıp geliyor!

Vurgunculukta, soygunculukta, hırsızlıkta terbiyesizliğin, ahlaksızlığın, sahtekarlığın bu kadarı da olur mu diyeceksiniz, oluyormuş, hem de milletin gözünün içine soka soka oluyormuş!

Sınırın öte tarafında her şey çok daha ucuza satılabiliyor da burada niye satılamıyor?

Diyeceksiniz ki girdi maliyetleri falan filan!

Palavranın dikalası, en büyük girdi maliyeti akaryakıttır, o da Rum tarafında daha pahalı!

Üstelik, bunca vurguna rağmen, devlet toplaması gereken vergileri de toplayamıyor, piyasayı kasıp kavuran vurguncular tarafından ödenmesi gereken vergiler binbir alavera dalavera ile kuşa döndürülüyor, ya da zarar gösteriliyor, hiç ödenmiyor…

Bu sahtekarlık düzenini her sene yayınlanan ve özel ve tüzel kişilikli vergi mükelleflerinin ödediği vergileri gösteren rakamlardan gayet net şekilde anlıyoruz!

Olay şudur; Rum tarafında tüm temel gıda maddelerinde tavan ve taban fiyat belirlenmiştir, kimse fahiş fiyatlarla satış yapamıyor, dahası, kimse devleti çalmıyor, kimse vatandaşı soymuyor, tüccar sürümden kazanıyor, kazanan da devlete adam gibi vergisini veriyor, bu yüzden de her sene Rum hükümetinin bütçesi açık yerine yüzlerce milyon Euro fazla veriyor!

Bizde ise tam tersi; tüccar hem vatandaşı hem de devleti kazıklıyor, devlet de buna göz yumuyor, üstüne üstlük, devlet de bütçe açığını vatandaşı kazıklayarak ve kazıklatarak kapatmaya çalışıyor!

Diğer taraftan, asgari ücret rezaleti de aynen devam ediyor!

Hükümet hayat pahalılığını yüzde 11 gibi şaka bir rakamla belirlemiş, devletten maaş alanların maaşlarına bu rakam yansıtılacak, ama asgari ücretliye hiç utanıp sıkılmadan yüzde 7,5 artış veriliyor!

Memlekette en düşük ücretle çalışan özel sektörün hem aklıyla, hem de onuruyla resmen alay ediliyor!

Devletten maaş çekene yüzde 11 hayat pahalılığı ödeneği, özel sektörde çalışana da yüzde 7,5, sanki hayat pahalılığı özel sektörde çalışanı daha az etkiliyormuş gibi!

Yine vatandaş hem devlet, hem de özel sektörün işvereni tarafından kazıklanmış oluyor!

Kusura bakmayın ama böyle devletçilik zihniyeti olmaz, böyle iktidar zihniyeti olmaz, böyle muhalefet zihniyeti olmaz!

Muhalefete gelince, muhalefet olarak horozuna sahip çıkıyorsun ama çocuk yaşta çocuk sahibi olan çocuğuna sahip çıkamıyorsun, kazıklanan vatandaşına sahip çıkamıyorsun, serbest soygun, serbest kazıklama düzenine serbest piyasa düzeni diyorsun!

İktidara gelince, iktidar olarak sen de aynı durumdasın!

Bu arada, milli servet de şakır şakır Rum tarafına akıyor!

Bir de utanmadan Rum tarafındaki asgari ücretle bizim asgari ücret aynı diyorsunuz!

Geçin kardeşim bu palavraları, 50 senedir memleketi ekonomik bataktan bu zihniyetten dolayı kurtaramadınız, bari bu vakitten sonra memleketi adam etmeye bakın, milletin refahını düzeltmeye bakın, aksi takdirde, zaten zengin olan Rum tarafını daha da zenginleştirmeye devam edeceksiniz, o da bizden aldığı paralarla hem refahını artıracak, hem de silah gücünü artıracak, zaten Amerika geçen gün aldığı kararla onlara silah depolarının kapılarını da sonuna kadar açmış durumda!

Hem Rum tarafını düşman olarak görüyorsunuz, hem de kendi beceriksizliğiniz sayesinde kendi vatandaşınızı karşı tarafa mecbur edip, hem düşmanınızın cebini dolduruyorsunuz, ekonomik gücüne güç katıyorsunuz, hem de askeri gücüne güç katıyorsunuz!

Kendinizi alemin akıllısı, geri kalanları da alemin ahmağı olarak görebilirsiniz ama böyle akıl dünyanın en geri zekalı toplumlarında bile olmaz!

İki paralık bir piyasayı kontrol edemediğiniz, bir avuç vurguncuya dur diyemediğiniz için oluyor bütün bunlar!

Memleketteki bir başka bela, hem de belanın daniskası, memlekete çeşitli kisveler altında doluşturulan ve beladan başka bir şey getirmeyen, sokakları, hapishaneleri, mahkeme salonlarını dolduran, hapse atıldıklarında her biri devlete ayda en az iki bin dolara mal olan ne idüğü belirsizler sürüsü!

Bir düşünün, öğrenci, işçi vesaire kılığında bu memlekete doldurulan ne idüğü belirsiz şahıslar hırsızlık, uyuşturucu, tecavüz, cinayet, insan kaçakçılığı gibi akıl almaz suçlara karışıyorlar ve hapse tıkıldıklarında devlete ayda en az iki bin dolar masraf çıkartıyorlar…

Şu anda devletin hapishanelerinde bu tiplerin sayısı bini geçmiş durumda!

Sadece bunların bakımı için her ay devletin cebinden en az 2 milyon dolar para çıkıyor!

Yılda eder 24 milyon dolar!

Vatandaşına doğru dürüst eğitim, sağlık, trafik hizmeti veremeyen, özellikle eğitimi, sağlığı ve trafiği kaostan kurtaramayan, elektriği de en fahiş fiyattan satan, vatandaşını tüccar çetesine kazıklatan, milli gelirin Rum tarafına akmasına seyirci kalan devlet, ithal suçluların bakımı için yılda en az 24 milyon dolar para harcıyor!

Ki bu rakam, emin olun 24 milyon dolar filan değil, en az 30 milyon dolardır!

İthal suçlulara harcanan bu paralarla devlet bir senede en çağdaşından, en moderininden, her biri en az 500 öğrenciye mükemmel bir eğitim ortamı sağlayacak en az on tane okul yapardı!

Aynı paraya en az üç tane hastane yapardı, veya tüm hastaneleri en çağdaş tıbbi araçlarla donatırdı!

İthal suçluları besleyecek, bakımını yapacak para mecburen bulunuyor ama okulların, hastanelerin en temel ihtiyaçlarını giderecek para bulunamıyor, bütçe de açık üstüne açık veriyor!

Sayın muhalefetimiz Meclis’te iki gün horoz hakları güreşi yapıyor ama bu konuları açmak, hükümetten hesap sormak da hiç mi hiç aklına gelmiyor!

Gelmiyor çünkü iktidara geldiklerinde daha beterini, hatta beterin beterini yaptıklarını gördük, geçmiş hataları suratlarına vurulsun, hatırlatılsın istemiyorlar!

Çocukların, vatandaşların temel haklarını unutup, Meclis’te aslanlar gibi horoz haklarını savunan sayın vekillerimiz ceplerine buna karşılık en az 7 bin Euro maaş dolduruyor!

Nerde var böyle bir kafadan çatlak dünya!

KKTC’de varmış işte!

Şu an memleketin nüfusu da belirsiz, her ay trafiğe en az 2500-3000 yeni araba çıkıyor, yollar aynı yollar, altyapı aynı altyapı, ama her ay trafik altyapısına dehşetli bir yük biniyor, artık yollar bu trafiği kaldırmıyor, trafik altyapısı resmen iflas etmiş durumda…

Trafik altyapısının iflas etmesi sadece trafikte kaosu getirmiyor, kazaları, dahası, ölümlü kazaları da artırıyor…

Daha senenin başındayız, biri çocuk, biri yakın tanıdık, 7 kişiyi kaybettik, birinin acısını yaşayamadan ikincisinin acısı geliyor, trafikteki her kayıp boşu boşuna kaybettiğimiz insanlarımızdır…

Polis yetersiz personelle hemen hergün trafiği kontrol etmeye çalışıyor ama nafile, alkolün sudan fazla satıldığı, uyuşturucunun her köşeden fışkırdığı, cinnetin her türlüsünün patladığı bu memlekette direksiyon başına geçen canavarları durdurmanın imkan ve ihtimali yoktur, tek çare sinekleri, yani belayı üreten bataklığı kurutmaktır…

Memleketi dayanılmaz bir tımarhaneye çeviren bu deliliklere dur demeyecekseniz, bari KKTC’nin adını değiştirin, Kuzey Kıbrıs Açık Hava Tımarhanesi deyin, olsun bitsin, biz de sesimizi keselim!

Bu arada, bir zamanlar sayın Meclisimize Hababam Sınıfı diyordum, Meclis eski başkanlarımızdan değerli dostum, değerli büyüğüm Sibel Siber beni Meclis’e kahve içmeye davet edip, şakavari bir dille “Ediz Hoca senden ricamdır, artık Meclis’i mizahi dille eleştirme, bazı vekiller de birbirlerine Hababam Sınıfı’nın bilmem necisi demeye başladılar, sen yazmazsan belki unuturlar” demişti, ben de gülerek tamam demiş, kendisini kırmamıştım, sayın Meclisimize artık Hababam Sınıfı demeyi bırakmıştım, ama şimdi oldu HOROZ HAKLARI MECLİSİ…

İyi ki horozlar oy vermiyor, bir de oy verseler, varın siz düşünün horozistanda ve horozlar meclisinde olacakları…

Memleketten havadisler, kafadan çatlak dünya…

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin
Bize Katılın
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.