1. Haberler
  2. Kıbrıs
  3. Aklınızı başınıza toplayın!

Aklınızı başınıza toplayın!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Karma evliliklerden doğan çocuklara vatandaşlık verilmemesiyle ilgili olarak Eda Akkor’un açtığı ve yaklaşık olarak 10 yıldır süren davada, Rum tarafının Yüksek Anayasa Mahkemesi, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nı çatır çatır ayaklar altına alarak, istinaf başvurusunu reddetti…

AKEL ve DİSİ önceki gece Lefkoşa’da düzenlenen ve yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı, son yılların en kalabalık eylemi olan ve eğitimde laiklik vurgusu yapılan eyleme destek belirtti…
AKEL diyor ki bu eylem “gericiliğe karşı bir direniş çığlığıdır ve çocukların laik, özgür ve demokratik şekilde eğitim görme hakkını savunan kitlesel eylemleri memnuniyetle karşılıyoruz…”
DİSİ diyor ki “dışarıdan gelen dayatma karşısında özerklik talep eden Kıbrıslı Türk yurttaşlara destek veriyoruz, Kuzey’de olanlar endişe verici, eğitim ideolojik dayatmalar için bir araca dönüşmemeli, bu sadece din meselesi değildir, kimlik, özerklik, demokrasi ve haysiyet meselesidir…”

Amma ve lakin, aynı AKEL ve DİSİ, karma evliliklerden doğan onbinlerce çocuğun vatandaşlık hakkının çatır çatır katledilmesine, gasbedilmesine gık demiyor!
Bir taraftan Kıbrıslı Türk çocukların haklarının gasbedilmesine gık deme, hatta çanak tut, diğer taraftan da Kıbrıslı Türk çocukların laik, özgür, demokratik eğitim hakkına destek çıkıyoruz de…

Rahmetli Arif Hasan Tahsin’in yıllar önce ATV’nin Siyaset Meydanı programında o zamanın Milliyetçi Adalet Partisi Genel Sekreteri olan Erhan Arıklı’nın “ben senden daha fazla Kıbrıslıyım” lafına sinirlenerek bastığı “hass…” ile başlayan küfürü herkes hatırlar…

Sonrasında da bu küfür “Arif Hasan Tahsin’in dediğinden…” şeklinde klişeleşti…

Şimdi AKEL ve DİSİ’ye yıllar yılıdır sergiledikleri ve her fırsatta ortaya koydukları ikiyüzlü, dönek, kalleş ve bölücü siyasetlerinden dolayı “Arif Hasan Tahsin’in dediğinden” desek, taş tam da gediğine oturur mu dersiniz!!!

Otursun ya da oturmasın, ben diyorum ki tam da Arif Hasan Tahsin’in dediğinden…

……………
Şimdi gelelim durduk yerde “türban ya da başörtüsü”, adına ne derseniz deyin, üzerinden yapılan provokasyona ve okullara sokulan püsküllü belaya…
Yukarda adı geçen ve canlı yayında Arif Hasan Tahsin’in küfrettiği Erhan Arıklı bugün Yeniden Doğuş Partisi’nin Genel Başkanı’ıdır, aynı zaman üçlü koalisyon hükümetinin de Ulaştırma Bakanı’dır.

Eski tanıdıktır, bazı konularda kafalarımız zerre kadar uyuşmaz, bazılarında ise uyuşur, herkes her konuda hemfikir olacak diye bir şey de zaten olamaz, ama birbirimizin görüşlerini, fikirlerini dinleriz, karşıt fikirlerimizi de birbirimize ifade ederiz.

Kendisine, özetle, reşit olmayan öğrencilerin eğitim gördüğü okullara, hangi seviyede olursa olsun, bugün siyasal İslamın oyuncağı ve aparatı haline gelmiş olan türban konusunun asla sokulmaması gerektiğini nedenleriyle ifade ettim.

O bildiği noktada durdu, ben de bildiğim noktada, neticede ise okullarımızda türban dayatmasına memleketin sağcısı, solcusu, yerlisi, göçmeni büyük bir tepki gösterdi, hem de son yılların en büyük tepkisini…

Hele de türban tepkisinin sanki Türkiye karşıtlığıymış gibi pazarlanmaya çalışılması, öfkeyi daha da artırdı…

İşin ilginç tarafı, bu gidişattan memnun olan tek bir tane bile UBP’li görmedim, dahası, benim yakın çevremde olup da YDP üyesi olanların bazıları sessiz kalırken bazıları ise bu gidişatı desteklemediğini, yaşananların tamamen gereksiz ve yapay bir gündem olduğunu ileri sürdü…

Yani bugün Kuzey Kıbrıs’ta okullara siyasal İslam zihniyetiyle türban sokulması dayatmasına destek veren bir tek Allah kulu yok, olanlar da siyasal İslamın beslemeleridir…
Biz bu zırvalarla uğraşırken Rum tarafı Türki Cumhuriyetlerine el attı, tabi ki ABD ve AB desteğiyle, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ı kendi yanına çekti, hatta bu ülkelerin bazıları Rum tarafında elçiliklerini bile açtılar…

Ha, eskiden bu ülkelerle yakın teması olan bizim Erhan Arıklı Hocamız ise bu konuda tek kelime etmedi, tamamen gereksiz ve yapay bir gündemin peşine düştü, bilerek veya bilmeyerek de olsa sadece kendi ayağına sıkmakla kalmadı, Türkiye ile Kıbrıs Türkünün kan, can ve siyasi bağlarının en güçlü olması gerektiği bir dönemde AKP iktidarı ile Kıbrıs Türkü arasında epeydir küllenmiş olan gerginliği yeniden kaşıdı, kaşınmasına ve yaranın açılmasına ön ayak oldu…

Bu noktada, kimse kusura bakmasın, özellikle bizim nesilden olan Kıbrıs Türkünün Türkiye sevgisi AKP sevgisi demek değildir, bizim için Türkiye Anavatandır, varlığımızın sebebi ve garantisidir, ama AKP’nin bununla zerre zırnık alakası yoktur, bu bakımdan AKP Kıbrıslı Türkler için Türkiye demek değildir…AKP, sadece siyasi ömrü gereğinden fazla uzamış, günün sonunda zorlama yöntemlerle ayakta ve iktidarda kalan, kendisine tanınan fırsatları ve şansı yüzüne gözüne feci şekilde bulaştırmış bir siyasi partidir, ki bunu ben değil AKP’yi kuranlar ve artık AKP ile bağlarını koparmış olanlar söylüyor, ve günü geldiğinde o da ötekiler gibi tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır, bunun hiç kaçarı koçarı yoktur, tarihin en fazla tekerrür ettiği yer de bizim cehaletten, sefaletten ve rezaletten beslenen coğrafyadır…

Ortadoğu Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük dönüşümünün, 15 yıldır süren kanlı ve vahşet dolu bir dönüşümün, son safhasını yaşıyor, şu anda, ve biz de bunun bir parçasıyız, henüz çatışma ortamına girmemiş olsak da…

Umarım girmeyiz de,
Ama, yine vurgulayalım, bizim hükümetin derdi başka!

Şu anda Kıbrıs adım adım NATO üyesi olmaya doğru gidiyor, Kıbrıs’ın kuzeyinde TSK var, ama güneyinde de artık ABD, Fransa, İsrail ve İngiltere var, ve manzaraya baktığımda adım gibi eminim ki bu süreç Kıbrıs’ın NATO üyeliğiyle, sonra da İsrail’in NATO üyeliğiyle, belki sonrasında Mısır’ın da üyeliğiyle sonuçlanacak, ama öncelikli hedef Kıbrıs’tır…

Arkasından da doğu Akdeniz’de İsrail, Rum tarafı ve Mısır’ın sahiplendiği trilyonlarca dolarlık gaz rezervlerinin muhtemelen Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması gündeme gelecek, ki Amerikan Senatosu’ndaki esas gücü elinde tutan İsrail ve Rum-Yunan-Ermeni lobisinin şimdiki temsilcisi Trump’ın şu andaki Erdoğan “sevgisinin” de tek sebebi budur…
Türkiye’nin bir süre bölgede gerginliğe neden olan ve Rumların istemediği sondaj gemileri bölgeden epeyce önce çekildi, tam da Trump’ın iktidarı yeniden ele geçirdiği dönemde, kimsenin ruhu duymadı, şu anda muhtemelen Karadeniz’de bir yerlerde pinekliyorlardır…

Ancak Rumlarla Amerikan ve Katarlı şirketlerin bölgedeki doğal gaz çalışmaları tam gaz devam ediyor, ve evet, yanlış görmediniz, Katarlı din kardeşlerimiz de Rumlarla birlikte maçı gayet güzel götürüyor…

Şu andaki şartlara ve yaşananlara bakıldığında, AKP-MHP ikilisinin “Yeni Türkiye” dediği süreçte, ABD, Avrupa ve Arap dünyasında Türkiye düşmanlarının aleni desteğini almasına rağmen defaeten TSK’nın yerle bir ettiği, bir sıkımlık canını bıraktığı PKK’ya yine yeniden nefes alma şansı veren, ülke ekonomisini yerle bir eden, ülkeyi tamamen dışa bağımlı bir tüketim ülkesi haline getiren, toplumu tüketimden koparan, Türk lirasının değerini yerin dibine sokan, Türkiye’yi parsel parsel Arap sermayesine ve yabancı sermayeye satan, yanıbaşındaki Suriye’de insanlık tarihinin gördüğü en vahşi teröristlerin oluşturduğu iki çetenin (HTŞ ve PKK/PYD) Suriye iktidarını ele geçirmesine seyirci kalan bir zihniyetin Kıbrıs’ta Kıbrıs Türklerinin haklarını ve Türkiye’nin jeopolitik çıkarlarını savunması beklenemez…

Bugün tamamen yapay bir gündemle ortaya atılan ve provokasyondan başka bir amaç gütmeyen türban meselesi, hiç şüpheniz olmasın ki, toplum ve siyaset mühendisliğinin bir gereği olarak, tamamen bilinçli bir adım ve hedef ile ortaya atıldı, neticesi de Kıbrıs’ta iki bağımsız devlet teorisini savunan Ersin Tatar’ın önümüzdeki seçimde yenilmesi, yerine de Rum tarafının tezini, yani federasyon tezini savunan muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kılpayı seçilmesi olacak…

Bunun da neticesi, Kıbrıs’ta Rum tarafının tezlerine yakın bir çözümün jet hızıyla gerçekleştirilmesi, arkasından da doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye aktarılması olacak…

Bir diğer sonuç, TSK’nın Kıbrıs’tan çok büyük oranda çekilmesi de olabilir ki Rum tarafı ezelden beridir bunu istiyor, Türk askerini çok büyük bir tehdit olarak görüyor, ve neticede, Rum tarafının elde ettiği kazanımlara bakılırsa, olası bir anlaşma neticesinde AKP iktidarı (o güne kadar iktidarda kalabilirse), TSK’nın Kıbrıs’tan çekilmesine, Garanti ve Güvenlik Andlaşmalarının da ortadan kaldırılmasına “artık bunlara gerek yok, Kıbrıs’a barış geldi, Kıbrıs artık AB ve NATO güvencesi altındadır, Kıbrıslı Türk kardeşlerimizin artık korkmasına gerek yok, zaten Cumhurbaşkanlığı seçiminde de tercihlerini bu yönde kullandılar, iradeye saygı göstermek lazım” diyerekten fırsat verebilir…

Türki Cumhuriyetlerinin en önemlilerinin, en güçlülerinin bir anda Rumlarla siyasi yakınlaşmasına tek kelime etmeyen, kasası da taşıma değirmen suyuyla doldurulmaya çalışılan, gırtlağına kadar ekonomik krizlere batmış, uluslar arası siyasette en ufak bir etkisi kalmamış, yurt içinde halk desteğini büyük oranda kaybetmiş, şu anda seçim olsa feci şekilde çuvallayacak olan AKP-MHP iktidarının siyasi ömrü ancak bu şekilde uzar, cebine de sıcak para ancak bu şekilde girer…

Kısacası, dört bir taraftan kuşatılmış haldeyiz ve AKP iktidarı ömrünü uzatmak için Amerikan derin devletinin yeni temsilcisi Trump’ın dediklerine harfiyen uymak zorundadır, aksi takdirde saniyesinde oyun dışı kalır, Rahip Brunson olayının bir benzeri saniyesinde tezgahlanır, AKP-MHP ikilisi bir anda dehşetli bir ekonomik ve siyasi saldırı ile yerle bir edilir, muhalefetin iktidar yolu açılır, ama o da şartlı olarak, yani Amerika’nın keyfine ve hedeflerine uygun olarak!!!…Yani tarih 25 yıl önce AKP’nin iktidar yolunu açtığı gibi, yeniden tekerrür eder, ve bu kez AKP’yi iktidardan götürür, DSP, ANAP, DYP gibi tarihin çöplüğüne gömer…Sanırım AKP de bunun farkındadır!

Yine, görünen o ki, bizim siyasi iktidar ve muhalefet de çevremizde oynanan büyük oyunu görmemekte, veya yeterince görememekte, sadece yapay gündemlerde boğulmakta, tam da düşmanın istediği gibi birbirinin gırtlağına sarılmakta, elli yıldır sosyo-ekonomik merkezli bir iç çatışma ve çöküş yaşamakta, karşı karşıya kaldığımız ve tam ortasında olduğumuz jeopolitik tehditleri ve bunların ülkemize ve toplumumuza yansıyan ekonomik, siyasi ve toplumsal neticelerini yeterince önemsememektedir…

Siz hala türban üzerinden çocuk ve din istismarına yol açan uyduruk, provokatif gündemlerle uğraşmaya ve bu tür yapay ve provokatif gündemlerle kendi rant çarklarını döndüren ahlaksızların, sahtekarların değirmenine su taşımaya devam edin…Bunlar daha iyi günlerimiz…
Artık aklınızı başınıza toplasanız nasıl olur!

Aklınızı başınıza toplayın!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin
Bize Katılın
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.