Politika kelimesini Türkler Fransızca’dan, Fransızlar ve Yunanlılar Latince’den devşirmiş.
Politikanın Arapçası da Siyaset. Türkçe’de her iki kavram da geçerli.
Biraz Arabi biraz Avrupai, aynı Kıbrıs “Poli’siyası” gibi.
Bir şehir efsanesi.
Meğer Arabi’nin terrakisi başkaymış, kazın ayağı öyle değilmiş.
Biz Kuzey Kıbrıs’ta, halkı kutuplara ayrıştıran, zaten Anayasa’ya da aykırı olan baş örtüsü ve takke tüzüğü ile oyalanırken bir katakulliyle kandırılıp satlığa çıkarılmışız.
Bir taşla iki kuş vurmak gibi bir şey bu.
TC. Ve KKTC iktidarlarının baş örtüsü hikayesiyle, başımızı gözümüzü kapatmasıyla cebelleşirken biz, külliyen, cemi cümle satılığa çıkarılmışız.
Sanıyorum, el çabukluğu marifet manevra kabiliyetiyle, AKP’nin Kıbrıs dış politikasında yediği golün örtüyle saklanabileceği sanılmasıymış tiyatronun sebebi.
Bir kargaşayla neler niyaz edilmiş neler.
Bu baş örtüsü kargaşa hamlesine Kıbrıs sağının ikiye bölünme harekatı da diyebiliriz.
Nasıl mı?
Sağ veya sol, Kuzey Kıbrıs siyasi nüfusun nerdeyse tamamı Laik Atatürkçü’dür.
Kuruluşundan bu yana laik Atatürkçü çizgiden asla ödün vermeyen sağ, ödün verecek olma seçeneğiyle karşı karşıya mesela.
Ne oldu peki Kıbrıs sağında? Atatürkçü sağ, ılımlı islamcı sağa evrilmeye durdu birden, biraz da mecburiyetten.
Sola atılan konti ise dualarla Adalet binasının temel atma töreni oldu.
İki türlü adalet oldu şimdi, hukuki olan ve şeri kabil olan.
Bu harekatla da Kıbrıs soluna ateş edilmiş oldu sözüm ona.
Kendi adalet binasını dahi inşaa edecek finansı sağlayamayanlar, adalet terazisini dengede tutamazlarmış meğer ki..
Ve dün Adalet binasının temel atma töreninde fatiha okuyan ve veya okur gibi yapanlar, ilerde, hukuk için veya KKTC’nin tasviyesi için sela okumak zorunda kalacak olanlardır.
Lakin Türkiye Hükumetinin ıskaladığı bir şey var ortada.
Bir kısım KKTC Hükumet yetkilileri, gelen misafirlere karşı nezaketen ayak uydurmuş ve el Fatiha deyip şükür şükran çekmiş olsalar da..
Siyasi veya sivil hiç bir Kıbrıslı Türk’ün uzunca bir süre antilaik kalacağına mümkünü yok inanmam.
Sendikalarla sokağa dökülen laiklik yanlısı halk bu konuyla oyalandırılıyor gibi olsa dahi, kanaatim odur ki laiklik hususunda değişen bir şey olmaz.
Laik Atatürkçülük dendimi Kıbrıslı Türk domuzun kuyruğuna benzer. Huyluyuz huyumuzdan vazgeçmeyiz.
Burayı böyle yazdım ki bizden başkası anlamasın.
Peki biz sihirbazın örtüsüyle uğraşırken dünyada bizim zararımıza neler oluyor?
Kıbrıs ve Akdeniz petrolleri dünya piyasasının devlerine peşkeş çekiliyor, hem de bizsiz ve Türkiyesiz.
Peki Kıbrıs kaymağı kimin karnını doyuracak?
Ne çare ki KKTC gidici yola girdi.
Bir de AKP’nin dış politikada çuvallayışına bakalım.
Sonra da AKP’nin niyet falını açalım.
Kazakistan Özbekistan ve Türkistan
unvanlı Türki cumhuriyetler 12 milyar euro uğrunda KKTC’yi AB’ye sattı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nde elçilikler açtı.
Yani bir başka bakış açısıyla Avrupa dış politikasında Türkün tek dostu Türk, Türkü söyleye söyleye Türk’ü sattı.
Türkün Türkü satış planına karşın Türkiye’de ne iktidar safından, ne de muhalefet cenahından zerre miktar bir feveran nüksetmedi!
Yoksa kasten satışa göz mü yumuluyor?
Sanırım AKP, Kıbrıs şarkısıyla Avrupalıyla çiftetelli oynamak yerine.
Amerika ve İsrail ile Rus Ruleti oynanamayı tercih edecek.
Ne anlama geliyor bu?
AKP’nin kısa süre önce, AB’ye karşı dillendirdiği İki devletli çözüm politikasına ne oldu?
Sağın kırmızı çizgilerini kim pembeleştirdi?
Şimdi ne mi olacak?
Neticede, ilk seçimlerde Kuzey Kıbrıs solu desteklenip iktidara getirilecek.
Sonra ABD, İSRAİL VE BM gücüyle yeni bir yalandan barış projesi üretip AKP aracılığıyla KKTC halkın gündemine getirilecek ve tabii büyük bir çoğunlukla bu plan da onay alacak.
Güney Kıbrıs tek başına AB’den sonra, BM’ye ve Nato’ya dahil edilecek.
Peki biz bu planın neresinde olacağız?
Bence hiç bir aşamasında.
Sadede onayımız alınmak istenecek, o da kısmetse tabii!
İktidarı eline alan AKP’nin ilk işi Annan Planı’nı Kuzey Kıbrıs halkına yutturma projesiydi.
AB Pasaportuna tav olan halkımız, ikiye bölünüp kendi ülkesinde iyiden azınlık durumuna düşmüştü.
Bu yepyeni ABD İsrail barış projesinde aynı şey olacak.
Herkes kazanacak KKTC vatandaşı yine ödün veren taraf olacak.
Unutmayın emperyalizme teslim olan egemenlikler asla ihya edilmemiştir.
Bu konuda, dönen dolap çarkları hakkında fikri olan arkadaşlar ayaklarını yere sağlam bassın.
Ben müneccim değilim, siyaset bilimci de değilim. Aksini düşünen varsa beri gele.
Tanrı Türkü Türkün gazabından korusun da, nereye kadar işi Tanrı’ya bırakacağız?
Bilen var mı?
Yoksa Türkçe diliyle ecnebiye satılıp, yine konuya Fransız mı bırakılacağız?





