Kıbrıs sorununda çözüm istiyor muyum?
İstiyorum. Hem de çok.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasal kimliğiyle üç yıl yaşadı. 21 Aralık 1963 sonrası Kıbrıs Cumhuriyeti, bir anlamda Rumların işgali altına girdi. 1968’den başlayarak görüşmeler var, çözümde uzlaşı yok. Neden?
Eğer ayrım asrı aşkın süre görüşmelerde sonuç alınamamışsa, neden, ortak çıkar analiziyle irade buluşması olmamasıdır. Konuşulmamış konu kalmadı. Eksik olan eş zamanlı irade buluşmasıdır.
Kim daha fazla ayak sürüyor?
Hiç tereddütsüz yanıt vereyim. Rum liderliği.
Neden?
Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs sorunuyla ilgili Megalo İdeası, büyük ülküsü yoktur. Bu nedenle, sözlü, farklı keskin politikalar söylense de, uzlaşı noktasında Kıbrıs Türk tarafı, müzakere masasını hiçbir zaman devirmemiştir. Buna bir tek örnek gösterilemez.
Rum tarafına döndüğümüz zaman Megalo İdea ve onun ürünü ENOSİS başlarına dert açmış olmasına rağmen, önce 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıslı Türklerin, ortaklık konumunu hazmedemediler. 1974 sonrası oluşan iki bölgeli, iki toplumlu durumu hiç hazmedemediler. Bu gelmiş geçmiş tüm Rum başkanlar için geçerlidir.
Makarios’un ünlü sözünü unutmamak gerekir: “Anlaşarak yüzde 27 vermektense anlaşmadan yüzde 36 kalsın razıyım.”
Rum liderliği anlaşma istemiyor mu?
İstemiyor. BM Parametreleriyle de tarifini bulan iki bölgeli, iki toplumlu, bir anlamda Annan Planı’nda da olduğu gibi iki devletli, iki ayrı yönetimli çözümün her türlüsüne karşıdırlar.
Anlaşma istemiyorlarsa, müzakerelerin, görüşmelerin devamını neden istiyorlar?
Bu sorunun da yanıtı gayet açıktır. Rum liderliği, Kıbrıs sorununun, çözümle ya da çözüm olmadan bitmiş sayılmasını istemez. Anlaşamama da anlaşmayı bu nedenle akıllarından bile geçirmezler.
Sonuçsuz ucu açık görüşme Rum liderliğinin birinci tercihidir. Miş gibi görüşme olsun. Çözüm amaç, müzakereler ise araçtır. Rum tarafı amaçla, aracın yerini değiştirdi. Ancak bunu itiraf etmeleri mümkün olmadığı çözüm istermiş gibi görünüyorlar.
Amaçla, aracın yer değişmesi, atla, çektiği arabanın yer değişmesine benzer. Araba atın önünde olursa, ne at iler ne de araba…
Mülkiyetle ilgili son saldırgan tutumların altında ne yatıyor?
Seçildiği günden başlayarak Güney’de güç kaybı Hristodulidis ve destekçilerini rahatsız etmektedir. Kuzey’de kalan ve 1974 öncesi Rumların mülkünde olan taşınmaz mallarla ilgili hamlenin Hristodulidis’e getiri sağlayabilir.
Hrsitodulidis, Narsist, psikolojik rahatsızlığa sahiptir. Aslında bu geçmişten gelen bir Rum tavrıdır. Onlar saldıracak, rahatsızlık verecek, Kıbrıslı Türkler de “ağlayarak” şikayet edecek. Halbuki her zaman yapılacak olanlar vardır.
21 Aralık 1963 sonra Kıbrıslı Türkler 103 köyden göç ettirildi. Türklerin daracık yaşam bölgeleri, Rumlar tarafında kuşatma altında tutuldu. Rum barikatlarında yaşananlar, yaşayanların belleğinde duruyor. O zamanda Kıbrıslı Türkler şikayet eder, Rum bildiğini okurdu.
Edilgen Kıbrıs Türk siyaseti, Rum tarafının Narsist siyasetinin devamına davetiye çıkarmıştır.
21 Aralık 1963’ü milat kabul etsek, her zaman, en sıkışık dönemlerde bile Rum, toparlanıp Kıbrıs Türk tarafına saldırdı. Bir yolunu bulup kendi haklılığını da pazarladı. Bizim liderliğimiz ne yaptı? Sadece konuştu.
62 sene önce de, 62 sene sonra da Laf!!!
