1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Sevgi mi, Tutku mu?

Sevgi mi, Tutku mu?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kalbin kıyısında bir soru yankılanıyor bugün: Sevgi tutkusuz olur mu, tutku sevgisiz neye benzer?

Bazen bir bakışta kalbimiz hızla çarpar. İçimizden geçen o güçlü elektriklenmeye “işte bu” deriz. Kimi zaman bu tutku bize yaşam enerjisi gibi gelir. Sabah uyanınca ilk onu düşünmek, gece uyumadan önce hayalini kurmak… Tüm dünyamız bir kişide yoğunlaşır. Peki, bu duygu gerçekten sevgi midir?

Erich Fromm, Sevme Sanatı adlı kitabında şöyle der:
“Gerçek sevgi, sadece güçlü bir duygu değildir; bir karardır, bir içsel kanaat, bir taahhüttür.”
Yani sevgi, sadece içimizde kopan fırtınalarla, kalp çarpıntılarıyla tanımlanamaz. Sevgi, zamanla örülen bir bağdır. Bu bağın içinde tutku varsa harika ama sadece tutku varsa, işte orada bir soru işareti belirir.

Düşünsene…
Bir mum alevi gibi parlayan tutku yakar, ısıtır, büyüler. Ama o mumun altı boşsa, rüzgârla savrulur ve söner. Sevgi ise sobalı bir ev gibidir. Her sabah yeniden yakılması gerekir. Kimi gün odun bulamazsın, kimi gün sobayı tutuşturmak zor gelir. Ama varlığı güven verir ve sıcaklığı kalıcıdır.

Tutku, sevginin baharıdır belki. Ama yazı, sonbaharı, hatta kışı da vardır sevmenin.
Tutku gelip geçicidir, anlık doyum ister, sevgi ise süreklilik…
Tutku sahip olmak ister, sevgi özgürlük tanır.
Tutku “Benim olsun” der, sevgi “Sen mutlu ol” der.

Peki ikisi de el ele tutuşabilir mi? Elbette.

Yıllardır evli olan bir çift düşün. Hâlâ birbirlerinin gözlerine dikkatle bakan, hâlâ birlikte gülmeyi bilen ve aynı zamanda birbirine alan tanıyan… Onların arasında tutku da var, saygı da, alışkanlık da… Fakat bu alışkanlık kör bir bağlılıktan değil, birlikte inşa ettikleri sağlam bir temelden doğmuştur.

Bazen insanlar “tutku bitti” diye ilişkiyi bitirir. Gel şimdi kalbimizin tam ortasına bir başka soru daha bırakalım: Tutku neden biter?

Belki de çoğumuzun gizlice korktuğu bir şey bu. İlişkinin başında göz göze gelince içimiz titrerken, zamanla o bakışın sıradanlaşması… Tenin tanıdık hale gelmesi, sürprizlerin azalması, hayatın koşturmasının bizi birbirimizden uzaklaştırması… Tutku, çoğu zaman bilinmezliğin çekiciliğiyle beslenir. Karşımızdakini tam tanımadığımızda, o merak duygusu kalbimizi diri tutar. Ama birini tanıdıkça, ona alıştıkça, tutkuyu besleyen o “bilinmez” azalmaya başlar. Ve işte tam burada bir kırılma noktası çıkar karşımıza, ya bu değişimi bir kayıp gibi görüp uzaklaşırız ya da onun yerine daha derin bir sevgi dilini öğrenmeye karar veririz.

Tutkunun azalması bir son değil, aksine ilişkinin başka bir evresine geçişidir. Ama bu geçiş sağlıklı yapılmazsa, insanlar birbirlerine “sen değiştin” demeye başlar. Oysa asıl mesele, birlikte değişmeye gönüllü olmaktır. Böyle anlarda en kıymetli şey konuşmaktır. Kendine bile zor itiraf ettiğin “sana eskisi kadar heyecan duymuyorum” cümlesini yargılamadan, suçlamadan dile getirebilmek… Ve o cümlenin ardından birlikte sorabilmek: “Ne oldu da bu hale geldik? Yeniden ne inşa edebiliriz?”

Belki yeniden flört etmeyi hatırlamak gerekir. Belki küçük sürprizleri, özlemi, merakı yeniden uyandırmak… Belki de sadece “seni seviyorum ama şu an kaybolmuş hissediyorum” diyebilmek…

Erich Fromm’a kulak verelim bir kez daha: “Birlikte büyümek, sevginin en derin eylemidir.” Tutkunun bittiği yerde susmak yerine, dürüstçe konuşmak, sevginin temeline bir tuğla daha koymaktır. Çünkü gerçek bağlar, krizlerle yıkılmaz, aksine o krizlerden geçerek güçlenir.

Sevgi, sabırlı bir inşa sürecidir.
Tutku, bu inşaatın ilk kazma eylemi gibi heyecan vericidir, ama kalıcılığı sevgi sağlar.
Tutkunun ateşi yanıp söner, sevgi ise o ateşi kor haline getirir ve uzun uzun ısıtır.

Bugün belki şunu sormalıyız kendimize:
Yaşadığımız şey bir ateş mi yoksa bir ocak mı?
Yakıp geçen mi, içinde pişiren mi?

Ve belki de asıl mesele şudur:
Sevgiyle yanan bir tutku bulmak, tutkuyla inşa edilen bir sevgi yaratmak…
İşte bu, bir sanat. Belki de Fromm’un dediği gibi: “Sevmek, bir sanattır. Her sanat gibi bilgi ve çaba ister.”

Sevgide ustalaşmak dileğiyle…
Bugün kalbine şu soruyu fısıldayabilirsin:
Ben seviyor muyum, yoksa sadece tutkulu muyum?
Ve hangisinin bana iyi geldiğini, gerçekten beni büyüttüğünü biliyor muyum?

Sevgi mi, Tutku mu?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin
Bize Katılın