Erkut Şahali uzun yıllardır tanıdığım ve hem siyasetçi hem de bir dost olarak sevdiğim bir insandır.
Kendisi ile önceki akşam BRT’de yaptığımız programda kullandığı bir ifade oldukça ilgimi çekti.
CTP Genel Sekreteri, “Erhürman sadece CTP’nin adayı değildir, kazandığında da sadece CTP’nin cumhurbaşkanı olmayacak” dedi.
Bu cümle sadece yaklaşan seçimin değil, ülke siyasetinin MR’I gibi oldu.
Düşünün bir kere, CTP gibi köklü ve ülkemizin en eski siyasi partisi cumhurbaşkanı adayını “işte bu bizim adayımız” şeklinde lanse edemiyor ve “CTP’nin cumhurbaşkanı olacak” diyemiyor.
Evet, tamam. İttifaklı bir seçim olacak. Diğer siyasi destekçilere de saygı göstermek, kazanılması durumunda tüm halkın kucaklanacağı mesajı vermek önemli.
Ama ondan önemlisi temsil edilen siyasetin ve o siyasetin yürütüldüğü siyasi partinin de yarışa dahil edilmesi ve sonucun içinde kalmasıdır.
Erhürman eğer CTP adayı ise öyle yarışacak ve kazanacaksa da CTP’nin cumhurbaşkanı olarak anılacak.
Unutmayalım ki, her ne kadar da anayasa gereği görev bağımsız olarak icra edilse de, cumhurbaşkanı makamı da siyasete dahildir.
Talat CTP’nin, Eroğlu UBP’nin, Akıncı da TDP’nin cumhurbaşkanıydı…
Aynı şekilde Tatar da UBP’nin cumhurbaşkanıdır.
Az önce Erhürman için yazdıklarımız onun için de geçerlidir.
Makamı gereği bağımsız olarak yarışa dahil olmuş olsa bile UBP’nin adayıdır.
Bu noktada her iki adayımız için şöyle bir analiz yapabiliriz:
Partilerine güvenmiyorlar…
Ama bu güvensizlik partilerinin gücüne yönelik değil. Kendilerinin partilerince göreceği destekle ilgilidir.
Erhürman da Tatar da sancılı bir şekilde yarışa başladı.
Her ikisinin de farklı partilerden ittifak arayışına düşmeleri de bunun göstergesidir.
Kendi partilerinden kaynaklanan fireyi ittifak partilerinden karşılamayı hedefliyorlar.
Bu aslında adayların olduğu kadar söz konusu partilerimizin de bir sorunudur. Günün sonunda adayların partilerini partilerin de adaylarını sahiplenmeleri siyasetin temelidir.
Belli ki biz bu temeli bu seçimde göremeyeceğiz……
