KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçimi için geriye sayım hızlanıyor.
Hiç kuşkusuz her adayın öncelikle kazanan olma isteği olsa da, bazı adaylar kazanan olamayacağını bilir ve şahsi ya da parti görüşlerini geniş kesimlere aktarmada seçimi bir fırsat bilirler.
Şu an için görünen, kazanmak için yarışan iki adayın Cumhurbaşkanı ve yeniden aday Ersin Tatar ve Ana Muhalefet CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın olduğudur.
Okurlara sağlıklı bilgi ve görüş aktarımı için objektif olmak gerekir. Aksi halde, yazılanlar, ortaya konulanlar, gerçeği yansıtmayabilir.
***
Öncelikle şunu gözümüzün önünde kalacak şekilde not edelim.
Hayatta, aklınıza gelen her türlü çalışma, oyundur. Tarafları olan oyunlarda kazanmak amaçtır.
Tek kişilik performanslarda bile bireyin kendi kendisiyle yarışı olabilir.
Oyunun türüne göre ya futboldaki gol, potadaki basket gibi sayı getiren başarılar ya da tutulan dereceler var. Kazanan olmak için rakibimizden fazla gol atacaksınız, ya da rakibinizden daha az golü kalenizde göreceksiniz.
Futboldan bir benzetmeyle öyle güzel goller var ki, taraflı tarafsız herkese, kalecinin ve savunmanın yapacağı bir şey yoktu, dedirtir.
Böyle goller çok azdır.
Genelde yenilen her golde, bir yerden başlayarak rakip takımın hatası vardır. Bu nedenledir ki, futbol için hatalar oyunu tanımlaması kullanılır. Daha az hata yapanın kazanma şansı elbette daha yüksektir.
Seçimlerde üç aşağı, beş yukarı aynıdır.
Önce rakibin karşısına en iyi takımınızı ya da bireysel bir yarışsa en iyi elemanınızı çıkaracaksınız. Cumhurbaşkanlığı ya da Belediye Başkanlığı seçimlerinde, adayınız yarışır. Birlikte ekran buluşmasını tercih ederseniz özgüveninizi, tercih etmezseniz, ters yönde bir algıyı beslersiniz.
Bir de şu önemli, kazanan taraf olmayı kendi başarınızla mı, yoksa rakibinizin başarısız olmasıyla mı elde edeceksiniz?
Eğer bütünlüklü doğru bir kampanya yürütülmezse, en yalın tanımlamayla KAŞ YAPAYIM DERKEN GÖZ ÇIKARIRSINIZ.
***
Gelelim, propaganda ya da kampanya sürecine…
Propaganda ya da kampanya, hedef kitleyle, sağlıklı, verimli, sonucu olumlu etkileyici iletişim kurmaktır.
Hedef kitleyi belirlemeden, tanımadan, yapılacak propagandanın sonucu Allah’a kalmıştır!!!
Hedef kitleyi tanımaktan korkmamak gerekir. Gerçekle yüzleşip, yol haritası çizemeyenler, hedef kitleyi tanımaktan korkar, kendine göre bir tanım yapıp, kendini kandırır.
Hedef kitleyi tanımadan ne istediğini, neye önem verdiğini bilemezsiniz.
EKİM AYINDA YAPILACAK, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE, KIBRIS SORUNUNA FEDERASYON YA DA İKİ DEVLETLİ TANIMIYLA ÇÖZÜM NE KADAR ÖNEMLİDİR?
KKTC’nin EKONOMİK VE SOSYAL SORUNLARI NE KADAR İLGİ ÇEKİYOR?
SEÇİLECEK CUMHURBAŞKANININ ANKARA İLE İYİ İLİŞKİLERİNE SEÇMEN NE KADAR ÖNEM VERİYOR?
Soruları çoğaltmak mümkün.
Beklentiyi ya da önceliği bilmezseniz, İNANÇLI MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE DOMUZ ETİ SATMAYA KALKAR duruma düşersiniz.
Kısaca, seçime yönelik propagandanın, kampanyanın özü PAZARLAMADIR.
İyi bir propagandacı önce adayını, sonra hedef kitleyi çok iyi tanır. Sonra da ikisi arasında kesintisiz etkin, güvenilir, inandırıcı bağlantı kurar.
Yola çıkmadan da, yolda ilerlerken de verileri sürekli değerlendirir.
BİR KAMPANYA AĞIRLIKLA RAKİBİ, KARALAMA, RAKİPLE UĞRAŞMA ÜZERİNE KURULURSA, O KAMPANYANIN BAŞARILI OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.
BÖYLE BİR KAMPANYA, BİR BİÇİMDE KENDİ ADAYINA DA SAYGISIZLIKTIR.
“Benim adayım tamam değil, ama, o hiç tamam değil.”
Bu satırların yazarı olarak rakibi karalama üzerine inşa edilen kampanyaları böyle görürüm.
***
Seçimler tek başına demokrasi göstergesi değildir. Ancak seçimlerin toplam kalitesi, demokrasinin toplam kalitesi için çok önemli bir göstergedir. Kimin kazanıp, kimlerin kaybedeceğinde önde değer taşıyan demokrasimizin kazanmasıdır. Çünkü demokrasinin toplam kaliteden yoksun olduğu yerde, ekonomi, yargı, eğitim, sağlık, sosyal, kültürel hayat kısaca hayatın her alanında sıkıntı yaşanır.
